YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Eski ya da yeni değil, kurucu siyaset (II)

Cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren devletin elindeki 128 milyon liralık bütçe ile yapılması gerekenlerin yapılabilmesinin çok güç olmasından dolayı, liberal ve devletçi ekonomiler dönemsel aralıklarla uygulanmıştır. Kimi iktisatçılar bu farklı uygulamaların bugün anladığımız anlamda bir farklılık olmadığını, hepsinin 'milli iktisat' denilebilecek bir üst başlık altında toplanmasının mümkün olduğunu söylerler. Her iki görüş de haklı olsa bile, tam anlamıyla çıplak olan Anadolu ve Rumeli'ye refah götürmenin iki amacı vardı. Osmanlı düzeni dolayısıyla ortada 'çiftçi' ya da 'işçi' denilebilecek bir sınıf ya da kategori yoktu. Eldeki malzemeden en iyi şartlarda 'köylü-işçi' denilebilecek ara bir kategori çıkıyordu. Yıllar boyunca savaşmış ve savaşmak dışındaki hayatı 'bir lokma, bir hırka' anlayışı ile geçmiş insanları, yeni rejimin dünya ile rekabetini temin edecek 'özne' haline getirmek çok zordu. Bunun temini için ortaya koyulan siyasi projenin ana dinamiği, devlet sektörü ile özel sektör harmonisi içinde bir özneyi meydana getirebilmekti. Önce devletçi sonra liberal politikalar uygulandığı da kabul edilse, bu ikisinin beraberliğinden doğan bir 'milli iktisat' çerçevesi de kabul edilse, Anadolu ve Rumeli halkının 'özne' haline getirilmesini temin edecek bir siyasi proje olmaksızın Türkiye'nin gerçek ve etkili bir siyasi özne olma imkânına kavuşamayacağının farkında hareket ediliyordu ilk yıllarda...

Zaman içinde bu durum pörsüdü. Yeni rejimin siyasi problemleri de araya girince, artık Anadolu ve Rumeli halkını özne yapacak siyasi projeden kopma sonucunu doğuracak yeni bir biçimlenme meydana geldi. Bunun neticesindeki otoriterleşmeyle beraber ise, artık, devletin halkı özne haline getirme projesinden uzaklaşması olduğu gibi, özel sektörün de malını iç pazarda ya da dış bağlantılarla daha fazlasına satmaktan başka bir bağlantısı kalmamış bir misyoner olması meydana geldi. İşte o günlerin neticesi olarak gelişen süreç, halkın özne olmasını geri planda bıraktıran ve önce devletin tam kıskacı altında bir yapının ortaya çıkmasını sağlayan, ardından devletin kıskacından görece bağımsızlaşmış büyük sermayenin özerkliği ile doğan bir kutuplaşmadır, ama bu kutuplaşmada 'halkın özneleşmesi' gibi bir süreç yoktur.

28 Şubat'la beraber, sadece belli bir ideolojiye yakın gözüken belli küçük sermaye gruplarının belirginleşmesinin bertaraf edilmesi değil, tümüyle orta ölçekli sermaye gruplarının manevra alanı daraltılmış oldu aslında. Bugün artık Anadolu ve Rumeli'de kendi çabalarıyla dünyada rekabet edecek kadar 'özneleşme' sürecine giren geniş tabanlı topluluklar yoktur. Elde kalanlar da büyük sermayenin dolayımından geçerek var kalabilmektedirler. Bu nedenle görünürde, asker-sivil çekişmesi gibi belirginleşen siyasi tartışmalar özünde halkın özneleşmesi sürecinin dışında gelişen tartışmalardır. Ve bu tartışmalar gerçekte asker-sivil siyaset tartışmaları da değildir. Türkiye'deki tartışmayı asker-sivil siyaset tartışması gibi algılama kırılganlığına sahip tek parti olarak anamuhalefet partisi kalmıştır zaten. Mesut Yılmaz'ın son çıkışlarının satır-aralarında görüldüğü gibi tartışmanın özü asker-büyük sermaye çatışmasıdır. Bu tartışmanın iki tarafının siyasi projeleri başta Avrupa Birliği meselesinde olduğu gibi derin bir fay hattı ile ayrılmıştır. Siyasetteki tartışmalar ise bu gerçek tartışmayı 'silik çizgilerle yatay kesmeye' çalışan tartışmalardır.

Asker-sermaye çatışmasında saf tutmaktan öte bir etkinliği olmayan bir siyasi yapı ile karşı karşıyayız. Hepsi birbirinin genetik kopyası gibi duran siyasi partilerin oluşturduğu 'siyasi partiler düzeni'nin unsurları 'nokta-zamanlı' analizler yaparak, o anki siyasi çıkarları neyi gerektiriyorsa, buna göre bu tartışmanın herhangi bir tarafında yer almayı siyaset yapmak zannediyorlar. Zaten işin temeli bu olduğu için, 28 Şubat'a destek verenler de, karşı çıkanlar da artık siyaset sahnesinde aynı torbanın içindedirler. Otoriterleşmeyi savunan siyasi partiler de, demokratlık yapan siyasi partiler de 'siyasetsiz siyaset' sürecinin tefecileridirler.

Eski siyaset biçiminin küskünler hareketi ya da 5+5 destek vermek gibi uygulamlar yoluyla, aslında 'halkın özneleşmesi' sürecine neredeyse hasım bir karakterde olduğu görüldü. Halkın beklentisini doğuran şey ise yeni bir siyaset biçimidir. Yeni siyaset biçiminin önündeki tehlike ise 'siyasetsiz siyaset' sürecine temelden değil 'yandan' eklemlenme problemidir. Yani, eski siyasetin eleştirisi ile sınırlı bir etkinlik göstererek ya da artık eski siyasetin amentüsü haline gelmiş olan 'siyasetin meslek içi kodları'nın değiştirilmesine indirgenmiş bir tutum geliştirerek içeriksizleşmek...

Bu sebeple her yeni siyaset, 'kurucu siyaset' değildir. Bugün Mesut Yılmaz'ın siyasetin özerkliğini korumaktan bahsetmesi geç kalmış bir yaklaşımdır. Bu üç sene öncesinin gereği idi. Sorunlar iyice kronikleşmiştir ve artık siyasetle toplum arasındaki bağları yeniden kuracak ve asker-sermaye çekişmesinin dışında bir hat belirleyebilecek yeni bir siyaset biçimine ihtiyaç vardır. İşte bu 'kurucu siyaset' öncelikle Rumeli ve Anadolu'nun geniş insan topluluğunun 'emeğinin örgütlenmesinin siyasi temsiline' soyunmalıdır. Bu noktada soyut bir demokratlıktan topluma yürüyen bir çizgi yerine, devletin otoriter uygulamalarının ve büyük sermayenin bugünkü biçimiyle pompaladığı serbest piyasacılığın eleştirisinden demokratik siyaset savunuculuğuna yönelmek gerekmektedir... İktidarın istikrar fetişizmine karşı siyaseti varedecek bir demokratlık, büyük sermayenin serbest piyasacılığına karşı 'halkın özneleşmesi' safında yer alacak bir kamuculuk...


22.OCAK.2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...