T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Listeler ve sancılar

Listelerin belirlenmesi, seçim sath-ı mailinin her parti için, umutların, heyecanların ve küskünlüklerin kesiştiği, kimi için doping, kimi için ökse olacak en riskli dönemeçlerinden birisi idi, o geçildi ve geride tortularını bıraktı.

Hemen denebilir ki, "liste sendromu"ndan en az zararla çıkan parti AKP olmuştur. Şu an bu parti herkese bir artı taşıyabilme ümidini veriyor ve bu yönüyle sancıları gideriyor.

Belki AKP için liste değerlendirmesi çok daha olumlu sözlerle yapılabilir, ancak, oranın da burukluklara sahne olmayacağı söylenemez. Listelerde dışlananlar küsecek, kırılacak, listeye girenlerle kendilerini kıyaslayacak, listelerde alt sıralarda kalanlar burukluk yaşayacak vs... Sonra listelere halkın verdiği not gündeme gelecek, giren isimlere yönelik artı - eksi notlar sancılara sebep olacak. Ve sanırım teşkilat yoklamasında listelere teşkilat kadrolarını yansıtan teşkilatta bir sancı yaşanacak. Belki onları da, AKP'nin muhtemel seçim başarısı teselli edecek.

AKP listesine baktığımda bir hayli olumlu ismin altını çizdim. Bir kısmını daha önceden de tahmin ediyordum, ancak, bir örnek olarak, "Hukuk devleti" mücadelesinde ortaya çok önemli eserler koyan değerli araştırmacı Hikmet Özdemir'in Çankırı'dan adaylığının sürpriz bir güzellik olduğunu vurgulayabilirim. Daha önce benim de işaret ettiğim veçhile, bir kısım aday adayının listelere girememesi de önemli bir tercih. Ama listelerde "Bu isim niye var? Bu birinci sıralık bir isim mi? Birinci sırası böyleyse diğer sıralardaki nasıldır? Bu listeden dirayetli bir hükümet çıkabilir mi?" diye sorduklarım, kendime göre tatmin edici olmayan cevap bulduklarımın olduğu da bir vakıa..

AKP listesinin ana çizgiyi bozmadan bugüne kadar farklı ortamlarda siyasi mücadele vermiş isimlerle buluşmuş olması, önemli bir başarıdır, diye düşünüyorum. RP'nin 1995 Kongresinde başlattığı ve, kendisine yüklediği özel misyon gereği, Erbakan'ın liderliğinde gerçekleşmesi son derece zor olan açılımın, daha iddiasız bir dünya görüşü vurgusu içinde hareket eden Tayyip Erdoğan liderliğinde kısmen gerçekleştiği söylenebilir.

Şimdi geriye kalıyor bu kadronun ahenk içinde, ve oturduğu toplum zemininin hassasiyetlerini gözekten bir yaklaşımla yürüyebilmesi... Çünkü açılımla birlikte gelecek olan şey, farklı iklimlerden gelen insanların ahenkli bir bütün oluşturmasıdır.

Sami Selçuk'un AKP listelerinden aday olmasını isterdim. ANAP listesinden seçime girecek olan Sami Selçuk'un Meclis'e girebilmesi son derece zor. Oysa "Hukuk Devleti" istikametinde önemli adımların atılacağı önümüzdeki yasama dönemi için büyük kazanç olacaktı onun mevcudiyeti... Demek ki "İyi hukukçu aynı zamanda iyi siyasi hesap yapar" sonucu çıkmıyor.

AKP dışındaki tüm partiler liste sancısı yaşıyor.

Seçimlerde AKP ile yarışa soyunan CHP'de Genel Başkan, en yakın arkadaşları tarafından "Baykal soykırım yaptı" diye suçlanmaya başlamışsa, ortada çok ciddi bir sancı var demektir. Liste düzenlerken Baykal'ın dikensiz gül bahçesi yaklaşımı sergilediğini söylemek demek, CHP'nin Baykal klikçiliğine tanık olduğunu söylemek anlamına geliyor. Ertuğrul Günay gibi birisini bile tasfiye ediyorsanız, Hikmet Çetin'e tahammül edememişseniz, geniş açılımlı bir CHP profili sergilemekte zorlanacaksınız demektir. Onun için Ertuğrul Günay'ın "Şeyh Edebali'nin sözleri sadece Baykal'ın odasının duvarlarında kalmış" sözü yabana atılır bir söz niteliği taşımıyor.

Hiç tereddüt etmeden liste tanziminin sol camiada, CHP'ye yönelik ilgiyi önemli ölçüde sarsacağı tahmin edilebilir. Çünkü ortada şöyle bir soru bütün çıplaklığı ile durmaktadır: CHP'ye yıllarca emek vermiş kadrolara karşı biçici bir tavır sergileyen bir yönetimin, geniş halk kitlelerine açılımı nasıl olacaktır?

MHP, teşkilat tarafından biçilen kadrolarını yeniden teşkilata dayatmak gibi bir tavrı benimsemiş gözüküyor. Bu tavır, belki "Başbuğluk" döneminde geçerli, etkili ve itirazları önleyici olabilirdi. Devlet Bahçeli, bu tavrıyla başbuğuluk otoritesini sınamış olmaktadır. MHP'nin işinin çok olduğunu söylemek gerekiyor. Çünkü sancının asıl kaynağı, MHP'nin 18 Nisan seçimlerindeki oy potansiyelinin önemli ölçüde aşınmış, buna bağlı olarak mevcut TBMM kadrosunun gidip gelmeme korkusu yaşıyor ve sırada bekleyenlerin, önlerinin ancak mevcutların tasfiyesi ile açılacağına inanıyor olmalarından kaynaklanıyor. Bunu giderecek bir formül de ne yazık ki yok... MHP sandığa sancılı girecek, sancılı çıkacak.

Benzeri bir sancı DYP'de de yaşanıyor, yaşanacak. Çünkü ittifaka girilen ve oy oranları çok da kayda değer gözükmeyen iki partiye ait isimleri listelere monte etmek ve zaten baraj kıyısındaki parti kadrolarına yeni heyecan yüklemek kolay olmasa gerek. Bir de listeye konamayan milletvekillerini hesaba kattığımızda işi zor Tansu Hanımın...

ANAP barajın altında kalacağı neredeyse mutlak hale gelen bir parti ve böyle bir partide listeler nasıl bir duygu uyandırırsa o ortamı yaşıyor. Böyle bir ortamda, bir de partiyi tükeniş noktasına getiren bir yönetimin tasfiyeleri olunca, iş daha da dayanılmaz hale geliyor. Bu seçim, ANAP'ın perdeleri kapatacağı bir dönüm noktası niteliği de taşıyabilir. Bir CHP'nin baraj altında kalarak yaşaması mümkün, Saadet de yaşar, BBP de yaşar... Ama ANAP'ı, Mesut Yılmaz'ın ANAP'ını yaşatmak mümkün değil.

Etap etap seçime yaklaşılıyor. Seçim bir tasfiye (arındırma) mekanizması halinde de işleyecek gibi görünüyor. Liste sancısı, o arındırma sürecinin de bir parçası durumunda. 3 Kasım akşamı, ilginç sonuçlarla karşılaşacağız vesselam.


13 Eylül 2002
Cuma
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED