AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bu iş sırayla...

Evim, arabam, arsam yok. Banka ve holdinglerde ortaklığım da bulunmuyor. Zil gibi maaşa talim ediyorum. Öyleyse bu konuda daha rahat konuşabilirim.

(Aydın Bey'in "gözlerden uzak" gazetesi dünkü nüshasında "tetikçi yazar, dinci, cahil, palavracı, eline kalem veriyorlar konuşuyor, utanmaz, bilgisiz, dengesiz" sözleriyle fakiri sürmanşetten hedef göstermiş. Cevap vermeyi düşünmüyorum, çünkü fikrî müsademenin de bir düzeyi, bir haysiyeti, ne bileyim bir etiği olmalı. Polemiğe girmeyeceğim, mahkemeye verip paralarını alacağım, bakarsınız bu sayede bir ev ve araba sahibi olurum.)

Konu ne?

Medya ve yolsuzluklar.

Yolsuzlukla mücadeleye evet...

Ama, bunu teröre dönüştüren ve yolsuzlukları neredeyse siyaset kurumunun bir "arazı" gibi gösteren görünür görünmez mahfillerin "karıştırıcılığına" hayır...

Geçmişte bunun örneklerini yaşadık.

"Yolsuzlukla mücadele", handiyse, parlamentoya ve siyaset kurumuna karşı, entelektüel düzeyde de kabul gören bir "çürütme kampanyası"na dönüştürülmüştü.

Şöyle bir denklem kuruluyordu:

Özelleştirme dahil, sarfetme yetkisi hükümetlere (ve parlamentoya) verilmiştir; hükümetler sarfetme yetkisini kötüye kullandıkları, yani yandaş medya kuruluşlarını kolladıkları ve onların usulsüzlüklerine göz yumdukları için "yolsuzluk" türemiştir; dolayısıyla tek suçlu siyasetçiler ve siyaset kurumudur. O halde siyaset kurumunu da tarassut altına alacak bir "denetleme organı"na (belki bir kapalı rejim modeline) ihtiyaç vardır.

Bu denklem, ilginç bir biçimde kabul gördü.

Neredeyse her yaştan, her düzeyden, her anlayıştan insan, "hırsız üreten sistemi" sorgulamadan, bu sonu belirsiz maceraya, yani parlamenter sisteme yönelik "temiz toplum kalkışması"na alkış tuttu.

Oysa, yolsuzluk "arızî" değil, "yapısal" bir sorundu.

Elbette banka hortumlamak, devleti soymak, rüşvet, irtikap, hırsızlık suçtur; ama bu suçu işleyenler sadece adı belli birtakım işadamı ve medya patronları mıdır?

Hani murakıp raporlarını hasıraltı ederek "soygun"a cevaz veren kamu görevlileri? Hani "sahte bono" konusunda vatandaşları uyarmayan denetleme kurulu elemanları?

Nerede onlar?

Yolsuzluklarla ilgili olarak bugüne kadar binlerce kişi tutuklandı.

Neden bir tek memur, bir tek bürokrat yok aralarında?

Yolsuzlukla mücadeleyi yürüten irade, kuşkusuz ki iyi niyetli... Gelgelelim bu "araz"ın ancak yapısal bir dönüşümle aşılabileceği, Türkiye'nin ancak "açık toplum" ve "şeffaf devlet"i yakaladıktan sonra kurtulabileceği fikrinden uzak.

Ankara kendi içine kapandığı ve "kapalılığı" küçük memur namusuyla tevil ettiği için Türkiye yolsuzluklardan kurtulamıyor.

Çünkü, otokrat yapılarda, kapalı rant ilişkilerine sızmanın tek yolu rüşvet, yolsuzluk ve irtikaptır.

Ee, iş yapan adamlar da bu yolu deniyorlar işte...

Bir çift söz de ismi mahfuz medya yöneticisine:

"Hukuk"un tepetaklak edildiği, "kuvvetler ayrılığı" ilkesinin ayaklar altına alındığı, "Andıç"larla gazetecilerin susturulduğu mahut "ara-dönem"de, şimdi şekvacı oldukları "linç süreci"ni destekliyorlardı. Gazeteleri ise, siyaset kurumu ve parlamenter iradeye karşı "devletçi anlayışı" tahkim eden yayınlar yapıyordu.

Bumerang döndü döndü, "öteki"nin yokluğu üzerine varlık ve servet bina etmeye çalışanları vurdu.

Bu iş sırayla...


20 Aralık 2003
Cumartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED