AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bu tartışmayı daha derinleştirecek olanlar asıl biziz...

Fransa'da "19 bilge" kişiyi bir araya getiren "Stasi Komisyonu"nun okullara "başörtüsü" ile girilmesini yasaklayan bir yasa çıkarılmasını önermesi ardından başlayan tartışmalar tam gaz devam ediyor... Biliyorsunuz, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac da, beklendiği gibi, önerinin arkasında olduğunu açıkladı. Söz konusu öneri sağ partiler ve Sosyalist Parti'de yer alan siyasetçiler tarafından büyük ölçüde desteklenirken, Yeşiller, Komünist Parti ve daha solda yer alan sol partiler tarafından gereksiz ve yanlış bulunuyor. Tartışmanın siyasal partiler düzeyindeki görüntüsü üzerine özellikle düşünmemiz gerekecek sanıyorum. Çünkü ortada sanki şöyle bir manzara var: Oyların büyük bölümünü toplayan bu sağ ve sol partiler, ülkedeki "sosyal devlet"in her geri çekilişinde boşluğu hemen o saat doldurabilen aşırı sağcı Le Pen'in hızını sanki bu tür bir yasa/uygulama ile kesmek istiyor gibi...

"Stasi Komisyonu"nun önerilerine tepki gösterenler sadece bu bir iki partiden ibaret değil tabii ki. Öğretmenlerin sendikal örgütleri, insan hakları kuruluşları, feministler (ben en çok bu cenahtan gelen tepkileri önemsiyorum; bakalım belki olmaz, belki bir gün benzer tepkilerle bizde de karşılaşırız!) ve tabii bir takım yazar çizerler de, çıkarılması muhtemel yasanın sorunları daha da ağırlaştıracağını, "dışlanma"nın daha da pekişeceğini ileri sürerek önerilere karşı çıkıyorlar.

İşte bugün gözden geçireceğimiz iki imzalı yazı da, Fransa'da "laiklik nöbeti"ne tutulmayan aklı selim sahibi bu çevrelerden gelen tepkilerin iyi bir örneği.

Yazarlar ünlü filozof Paul Ricoeur ve Monique Canto-Sperber. Yazının başlığı her şeyi o kadar iyi açıklıyor ki: "Dışlayıcı bir laiklik eşitliğin en büyük düşmanıdır".

Yazının başlığı her şeyi gerçekten de çok güzel açıklıyor... Eğer siz "laiklik" mücadelesi verirken "dışlayıcı" davranırsanız, laikliğin hedeflediği eşitlik ve özgürlüğe en büyük düşmanlığı yine siz yapmış olursunuz... Demek ki, laikliği savunurken, herşeyden önce tanımı gereği "dışlayıcı" olmaktan kaçınacaksınız...

Yazarlar önce, okullarda başörtüsünü yasaklamayı amaçlayacak yasaya ilişkin olarak lehte ve aleyhte ortaya atılan argümanları sıralıyorlar:

Lehte argümanlar: "Başörtüsü" ve diğer dini semboller yasaklanmalıdır, çünkü okulun "nötralitesi" esastır; çünkü "başörtüsü" gibi semboller kadını ayıracak ve onların erkeğinkine nazaran aşağıda bulunan statüsünü sembolize edecektir; çünkü, çıkarılacak bir yasa tartışmaya noktayı koyacak ve tarafların bir güç ilişkisi yaratmasını engelleyecektir; çünkü, çıkarılacak bir yasa halihazırda okul yöneticilerine tanınan ve iyi işlemeyen karar hakkını sağlam bir otoriteye bağlayacaktır.

Aleyhte argümanlar: Söz konusu yasa çıkarılmamalıdır, çünkü herşeyden önce "yasak" bir çözüm değildir; çünkü, yasak getiren yasa en iyi araç değildir; çünkü, okullara devamı yasaklanan çocuklar okuldan dışlanmış olacaktır; çünkü, laiklik ve nötralite ilkesi özgürlük ilkesi ile bir arada düşünülmelidir.

Yazarlar daha sonra "din özgürlüğü"nden başlayarak durumu değerlendirmeye başlıyorlar. Ricoeur ve Canto-Sperber'e göre, "Herkes, sadece özel alanda değil aynı zamanda ortak alanda da, toplumsal kurumlara ve diğer kişilere zarar vermemek şartıyla dinini ifade etmede özgürdür." Dolayısıyla, polemikler "başörtüsü" etrafında yapıldığına göre, "başörtüsü"nün bir baskı unsuru oluşturup oluşturmadığına, öğretim düzeninin bozup bozmadığına bakmak gerekmektedir.

Yazarlar, bir "bez parçası"nın böyle sonuçlar doğurabileceğinin akılcı ve karşı çıkılmaz bir biçimde ispatının imkansız olduğunu söylüyorlar. Çünkü bugüne kadar hiç kimse, "başörtüsü"nün tek başına Okul'a ve Cumhuriyet'e yönelik tehdit oluşturduğunu ortaya koyamamıştır. "Eğer bunun doğruluğu ortaya konabilseydi, bu durumda başörtüsünü sokak da dahil olmak üzere her yerde yasaklamak gerekmez miydi?"

Yazarlar "dinsel hoşgörü" üzerine de güzel sözler söylüyorlar. "Dinsel hoşgörü"nün kısıtlanması gerektiğinde, bunun ancak meşruiyetinden hiç şüphe edilmeyecek nedenlere dayanması gerektiğini belirtiyorlar. Özgürlüğün bir takım endişeler ve muhtemel gelişmeler adına değil, ancak itiraz edilemez olay ve tehditler adına sınırlanabileceğini söylüyorlar.

Yazıda hemen sonra, okuldaki "nötralite" konusu ele alınıyor. "Nötralite", yazarlara göre, özel uygulamanın yokluğu ve hangi din söz konusu olursa olsun imtiyazların reddi demektir. Okulda verilen öğretim dini referanslardan kurtarılmıştır. (Dolayısıyla okulda ki bütün dersler, bilim derslerinden beden eğitimine izlenecektir.)

Öğretmenlerin durumu farklıdır. Onlar da birer "devlet ajanı" oldukları için, işbaşındayken dinsel aidiyetlerini gösteremezler. Dolayısıyla, başörtülü, "kippa"lı ve görünür biçimde "haç"lı olarak derslere ve sınavlara giremezler.

Öğrencilere gelince: Onlardan da yönetimin ve öğretmenlerin "nötralite"sinin ve laikliğinin aynısını isteyebilir miyiz? Öğrenciler okula girerken bir "laikliğe bağlılık" yemini mi imzalamalıdırlar? Kendilerini ne iseler ondan, yani aile çevrelerinden, dinlerinden soyutlamalı mıdırlar? Oysa onlar birer "devlet ajanı" değildir ve alışkanlıklarla, bağlılıklarla örülmüş bir toplumdan gelmektedirler.

Gözden geçirdiğimiz yazıda (buradan itibaren biraz hızlanmamız gerekiyor!) beni en fazla memnun eden satırlar yepyeni bir "laiklik" tarifi ve bunun peşinden yapılan bir analizin yer aldığı bölüm oldu.Yazarlar laikliği, her bir bireye "köklerinden ve aidiyetlerinden kendisini kurtarabilme imkanının garantısini" sunabilme mücadelesi olarak tarif ediyorlar. Bu tarif belki bazılarımıza itici gelebilir. Ama dikkat edersiniz, burada söz konusu olan sadece "o imkana kavuşabilmek"ten ibarettir. Gerisi tabii ki kişinin kendi bilebileceği bir iş... Nitekim "Okul"un işlevi de bu çerçevede tanımlanıyor ve bu kurumun kendi değerlerini, yasa ile getirilmek istendiği gibi "giriş koşullarında" değil, işleyişi ile ortaya koyması gerektiği belirtiliyor. "Okul" eğer erkek-kadın ayrımcılığı yapmayan bir ilkenin taşıyıcıysa, kapıdan sokmak istemediğiniz "başörtülü" öğrenciler bu "eşitlik tecrübesi"ni başka nerede yaşayacaklar? Yani bir bakıma, ayrımcılık yapan "Okul"un ayrımcılıkla mücadele etmesi mümkün müdür?

"Dışlamayı telaffuz etmek, onları (başörtülü öğrencileri) özgürlük tecrübesinde sahip olabilecekleri tek çıkış yolundan mahrum etmek demektir."

Toparlayacak olursak: Ricoeur ve Canto-Sperber'in bu ortak yazısının şu günlerde Fransa'nın geneline hakim havadan çok farklı bir yaklaşımı yansıttığı muhakkak. "Dışlamayı" kesinlikle reddeden, özgürlük ve eşitlik tecrübelerinin vatanı olarak gördükleri "Okul"un kapısına yasak konmasını kabul etmeyen, ortada meşru nedenler bulunmadan yasak koyucu bir yasanın çıkarılmasını yanlış bulan (...) farklı bir yaklaşım bu. Ancak, mutlaka siz de farketmisinizdir ki, "başörtüsü" meselesi söz konusu olunca, biz Türkiye'de yaşayanlar konunun irdelenmesini burada bırakamayız... Açıkca söylemek gerekiyor ki, ne kadar ince, farklı ve özgürlükçü olursa olsun, Batı'dan gelen bu tür değerlendirmeler bizim tarafımızdan mutlaka daha da geliştirilmelidir. Nedeni apaçık: Çünkü biz, 5 milyon Müslüman nüfus ve sayıları birkaç bini geçmeyen "başörtülü öğrenci"yi ne yapacağını düşünen Fransa ya da benzer bir başka Avrupa ülkesi değiliz. Dolayısıyla, "başörtüsü yasağı"nın "devlet ajanları"nı ilgilendiren faslını Ricoeur ve Canto-Sperber gibi değerlendirip, kestirip atamayız... Bu yasağı "devlet ajanları"nın hepsine reva göremeyiz!

Yazıyı bitirirken Fransız Cumhurbaşkanı'na bir de "sitem"de bulunalım: Ülkenizde, "başörtüsü" söz konusu olduğunda hatırlamanız gereken Türkiye'den önemli bir misafir profesörünüz vardı, keşke onu da (oy hakkı olmasa da!) "Stasi Komisyonu"na dahil etseydiniz. Belli olmaz, "akıl akıldan üstündür" derler.. . Prof. Nilüfer Göle'den söz ettiğimi anlamışsınızdır muhakkak....


20 Aralık 2003
Cumartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED