AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

D Ü N Y A
Kök Hücre

  • Moskova Notları - Osman Sönmez
    Rusya Federasyonu Devlet eski Başkanı Boris Yeltsin'in dönemini hemen hepimiz biliriz. Açık kalp ameliyatı geçirdikten sonra çalışamaz olan Yeltsin, dengesiz hareketleriyle de dünya kamuoyunun dikkatini çekmişti. Ayakta durmakta zorluk çekiyor, yürürken mutlaka ayağını bir yere takıyordu Yeltsin. Birçok defa sendelemenin yanısıra zaman zaman da ayağı kayıp düştüğünü biliriz. Tutarsız konuşmaları ise cabası olmuştu.

    Bunlar yetmemiş gibi Yeltsin, her kesin gözü önünde özel kalem müdürünü taciz ederek, ilginç bir Devlet Başkanı imajı çizmişti. Yaptıkları skeçlere konu olmasının yanısıra, dünya devlet başkanlıklarının ikili görüşmelerinde ise moral dopingi olmuştu. Öyle ki, Yeltsin'in Amerika'yı ziyareti sırasında gündem ne siyaset, ne nükleer silahlar ne de Rus-Amerika ilişkileri olmuştu. Basın ve Amerika kamuoyunun merakı, Yeltsin'in kendi özel kalem müdürünü nasıl taciz ettiğiydi. Hatta Amerika'nın saksafoncu Devlet eski Başkanı Bill Clinton ile yapılan ortak basın toplantısının popüler konusu yine taciz idi.

    Bunların yanısıra yine İstanbul'a gelerek Habitat toplantısına katılan Yeltsin'in, herkesin duyabileceği şekilde Clinton'a sinkaflı küfür ettiği de unutulmuş değil. Öyle bir noktaya gelmişti ki, yaptıkları artık zarar verdiği gibi yönetimde de zaafiyetler yaşatıyordu. Hastalığının ilerlemesinden dolayı Rus Duması'nda önergeler verilerek Yeltsin'in düşürülmesi bile denendi. Çünkü ülkeyi iyi yönetemiyordu.

    Bu arada Yeltsin'in tedavisini daha çok Alman doktorlar yapıyordu. Gittikçe kötüleşen Yeltsin, ani bir kararla görevini tarih yazacak biri olan Putin'e bırakmak zorunda kaldı ve köşesine çekildi.

    Herkes ölümünü beklerken, bir anda yeniden sahalara indi. Kitaplar yazdı, meydanlarda adeta cirit attı. Eline kazma kürek alarak ağaçlar dikti. Uzun menzilli seyahatler yapmaya başladı. O titrek ve tutarsız halinden eser kalmadığı gibi, mantıklı konuşmalarıyla yeniden dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Alman doktorlarını kovarak kendisini Rus doktorlarına emanet eden Yeltsin'in ani çıkışı herkesi şaşırttı. Devlet Başkanı olmasa da bir devlet başkanı gibi hareket ediyor ve halen devlet içinde büyük bir gücü de elinde tutuyor Yeltsin...

    Konu Ecevit'e gelince, Yeltsin ile birçok konuda benzerlikler taşıyor. O da Boris Yeltsin gibi sürpriz bir şekilde çıkış yaptı hükümetin başına geçirildi. Ciddi ve ağır hastalıkla karşı karşıya kaldı. Unutkanlık gibi dengesiz hareketlerde bulunmaya başladı. Ayakta duramadı. Zaman zaman sendeleyerek düşüp kaburgasını kırdı. Merdivenleri çıkamadığı için onun için Başbakanlık'ta özel asansör bile yapıldı. Gittiği yerin neresi olduğunu unutup, Zonguldaklılar'a 'Sevgili Samsunlular' diye hitap ederek ilginç gaflar yaparak, gülünç duruma düştü. Zaafiyetinden dolayı ipleri başkası eline aldı. Tutarsız politikalarından dolayı Türkiye'yi ekonomik kaosa sürükledi.

    Hastalığı ilerlediği için, Başkent Hastanesi'ne yattı. Orada yattığı sürece, bir türlü iyleşemedi. Gittikçe garipleşip adeta ölüme sürüklendi. Ancak Yeltsin'den farkı kendisi iktidarı bırakmadı, halk tarafından cezalandırıldı. Daha sonra Başkent Hastanesi'nden çıkıp tedavisini başka bir hastanede yaptıran Ecevit'in gün gittikçe sağlığı düzeldi. Eskisi kadar titrek hali yok. Garip ve tutarsız davranışları da bir hayli azaldı.

    Şimdi Yeltsin ve Ecevit arasındaki ortak nokta neydi? Bu sorunun cevabı açık ve net ''Kök Hücre''. Yeltsin'den sonra Ecevit'e de Kök Hücre şırıngalandı. Bu konunun muhatabı ise Ecevit'in dostluğunu kazanmış Rus bir diplomat. İsmini kullanmamak şartıyla kendisiyle konuştuğumuz Rus diplomat, bizzat kendisinin de yardım ettiğini söyledi. Ve Yeltsin'den sonra bu ilacın dünyada ikinci kez Ecevit'in üzerinde denendiğini söyledi. Ecevit'in halen tedavisinin devam ettiği ve ciddi manada sonuç alındığı ise gözler önünde olduğuna da dikkati çekti Rus diplomat.

    Peki, Yeltsin'den sonra Ecevit'te kullanılan ve adeta dirilten Kök Hücre nedir? İsminden de anlaşıldığı gibi bir tür hücre. İnsan anatomisine yakın olan domuzdan çeşitli enzimler alınyor. Bu enzimler kimyasal ortamda sıvılaştırılarak, insan hücresiyle aşılanıyor. Daha sonra serum haline getirilerek, kademeli olarak hastaya enjekte ediliyor. Tabiî ki anlatıldığı gibi bu kadar kolay değil. Ancak kaba olarak bu şekilde... Enjekte edilen serum, öncelikle yaşlı ve zayıf bölgelere hucum ederek, o bölgedeki hastalıklı hücreleri yok edip, yeni bir hücre oluşumunu sağlıyor. Sonuç olarak Yeltsin ve Ecevit gibiler sağlığına kavuşturuluyor.

    Daha önceki açıklamalara bakılırsa Kök Hücre'nin hikayesi Stalin ile başlıyor. Yaşlanan ve hastalıklı vucudunu gençleştirmek için bilim adamlarına talimat veren Stalin, çalışmalara da büyük destek veriyor. Ancak, ömrü vefa etmediği için Kök Hücre serumunu göremiyor. O günden sonra çalışmalar durduruluyor. Ta ki 1999'a kadar. Yelsin'in talimatıyla yeniden çalışmalar başlatılıyor ve ilk kobay olarak da Yeltsin kendisini kullanıyor. Yani önce Yeltsin sonra Bülent Ecevit kendilerini insanlığa hizmet olsun diye(!) tehlikeye atıyorlar.



  • 24 Mart 2003
    Pazartesi
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Reklam Tarifesi
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED