AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Gerçek dünya, sanal dünya

Hiç takip edildiğiniz hissine kapıldığınız oldu mu? Yolda arkanıza düşülmesini, bindiğiniz aracın bir başka araç tarafından izlenmesini kast etmiyorum. Bazı dostlar, "Aman kendine dikkat et" derken öyle bir takibi murat ediyorlar. Benim öyle durumlar için, bugüne kadar yararını gördüğüm, yalın bir korunma yöntemim bulunuyor.

Hayır, kast ettiğim beynimden geçenlerin takip edilmesi...

Christian Science Monitor gazetesi, benimle ilgili uzunca bir yazı yayımladı. "O yazıyor, güçlüler dinliyor" başlıklı yazıda en fazla dikkatimi çeken, yazıyı kaleme alan genç bayan gazetecinin aktardığı, "Bunları o etkiliyor" hükmünün adresiydi: Ankara'daki Amerikan büyükelçiliği... İyi bir gazeteci olarak sadece benimle konuşmakla yetinmemiş Ilene R. Prusher, birçok başka kişiyle birlikte büyükelçiliğin de kapısını çalmış... Orada, artık her kimse, "Yönetimi o etkiliyor" cümlesini 'alıntı' olarak vermiş...

Geçende bir dostum aktardı. Bir gazetenin kuruluş yıldönümü dâvetine katılan ABD büyükelçisi Robert Pearson, neler olup bittiğini soranlara, gelişmelerdeki en olumsuz etkiyi açıklamakta bir mahzur görmemiş: Ben... Umarım, adımı yanlış telâffuz etmemiştir Amerikalı büyükelçi...

Buraya kaydetmiştim. Bir ay kadar önce, ABD'nin Ankara büyükelçiliğindeki bir dâvete katıldığımda, önemli diplomatlardan biri, yanıma kadar gelerek, "Neler yazıyorsun öyle" demişti, "Sabahın köründe Yeni Şafak'a bakma, yazılarını okuma güdüsüyle güne başlıyorum..."

Şöyle düşünün: İlle Amerikan büyükelçiliği veya herhangi bir büyükelçilik olması önemli değil; hatta teknoloji mekânın Ankara veya Türkiye'de bulunmasını da gerektirmiyor... Görevi Türkiye'yi de izlemek olan bir birimin görevlisi, yazımı, gazetenin internet sitesine konulur konulmaz hemen bilgisayarına kopyalıyor... Hatta, internet sitemiz her gece değişik saatlerde güncellendiği için, yeni yazıya ulaşmak amacıyla, birkaç kez siteye girdiğini de düşünebilirsiniz bu kişinin...

Yazıyı önce kendisi okuyor, notlar alıyor, ardından herbiri 'savaş lobisi' ile irtibatlı bir dizi kişiye, üzerine koyduğu notlarla, mütalaaları için, yazımı gönderiyor... Savaş lobisinin günlük değerlendirme toplantısında, "Türkiye ne durumda?" sorusu gündeme geldiğinde, içlerinden biri, benim yazıları mutlaka gündeme getiriyor. "Bugün şunu yazmış" diyor ve yazılanların (bu arada bir başka kanaldan ellerine ulaşan televizyon konuşmalarının da) doğurabileceği sonuçları sıralıyor... Hani olmaz ya, belki beni zorda bırakacak karşı hamle de düşünülüyor...

Hatta, mâdem siyasî gerilim romanı veya filmi izleğinden gidiyoruz, Beyaz Saray'ın bile uzaktan hatırımı sorduğunu düşünebiliriz... Şimdi ayrı kamplardan olaylara çok farklı yaklaştığımız bir yazar, o sıralar bulunduğu ABD başkenti Washington'da, yakından tanıdığı iki Beyaz Saray mensubunu benimle tanıştırdığında, Ankara'da görev yapmış ilki "Tanıyorum" demiş, onun patronu olan diğeri ise, "Ha, o mu, Beyaz Saray'ın en dikkatle takip ettiği yazar" cümlesiyle hepimizi şaşırtmıştı...

Böyle bir takipten söz ediyorum...

Dünyanın en güçlü devletinin, burnundan kıl aldırmayan ve cüretlerinin sınırı bulunmadığı açtıkları savaştan belli olan yöneticilerinin beni bu kadar yakından takip edeceklerini düşünmem tamamen bir fantezi tabii. Ne Ankara'daki büyükelçilikte, ne de dünyanın herhangi bir yerinde, sabaha yazılarımın mütalaasıyla başlandığını sanmıyorum. Yüzüme karşı "İlk işim seni okumak" diyen Amerikalı bile, hiç kuşkunuz olmasın, rahatsızlığını bu yolla ifade etmeye çalışmıştır...

Aksi halde, "Beni yakından izliyor ve Irak'a savaş hamlelerinde yazdıklarımı hesaba katıyorlar" diye düşünmem ve projelerinin bozulması noktasına doğru gidildiğini görünce savaş takvimini erkene aldıkları vehmine kapılmam gerekirdi. Oysa, ben, fuzuli yere kendinizi yormayın, vehimli bir adam değilim...

Fakat onların yaptığını sanmadığım işi ben yapıyorum; savaş lobisi elamanlarının hepsi yakın takibimde. Dünyanın herhangi bir yerinde çıkan bir gazetede, dergide adları geçmişse, o yazıyı bulup okuyor, arşivime de katıyorum. George W. Bush, savaş ilân etmeden hemen önce ne yapıyordu, kimlerle görüştü, Irak'a saldırı emri verdikten sonraki ilk tepkisi ne oldu? Dick Cheney, Donald Rumsfeld, Richard Perle, Paul Wolfowitz, Douglas Feith en son ne zaman biraraya geldiler? Bunları biliyorum.

Bu olay bir Robert Ludlum romanı veya 'SpyGame' türü bir filmde geçseydi, iki tarafın yolları bir gün gelir mutlaka kesişirdi. Müjde Ar'ın gerçek hayattan sanal reklâm dünyasına atlayıverdiği Atıf Yılmaz'ın 'Ah Belinda' filminde olduğu gibi... Günümüzün teknolojisinde, bu, bilgisayarların tokuşmasıyla da olabiliyor... Onlar, tek taraflı olarak, benim bilgisayarıma girip zihnime besin olarak giden malzemeyi ânında alabilirler; tersini yapmak, koruyucu mekanizmalar yüzünden benim için mümkün değil...

O yüzden de, benim onları takibim, ancak dışa vurdukları hisler, yazdıkları yazılar veya haklarında çıkan makaleleri izleyerek olabiliyor; yanılma payım sıfır değil... Ancak, onlar, isterlerse, her düşündüğümü kolayca öğrenebilirler... Fazla zahmet etmelerine gerek de yok, yazıyorum ve konuşuyorum çünkü...

İyi ki gerçek dünyada işler farklı cereyan ediyor...


24 Mart 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED