T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 6 ARALIK 2005 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Babam ve Oğlum/Gözyaşı medeniyeti

Yıllar önceydi. Tramvayda yaşlı bir teyze adres soruyordu. Düğün salonunun adresini. Düğüne gider gibi bir hali yoktu oysa. Sordum. Gözyaşı Gecelerine gidiyormuş. İlk defa duymuştum. Sarıgazi taraflarından geliyordu. Radyoyu aramış bir davetiye kazanmıştı. İnsan hiç bilmediği bir şeye, o yaşta, minübüs,vapur tramvay neredeyse bütün vasıtaları kullanmak zorunda kala kala gelir miydi? Gözyaşı geceleri? Çok güzel oluyor tanıdıklarım gitti dedi teyze.

Babam ve oğlumu izledikten sonra yıllar önceki bu kare çıkıp geldi. Onu, hafızamın kaydettiğinin farkında bile değildim üstelik.

Filme kızım ve kardeşim ile gittim.Yer gösterici genç istediğiniz yere oturun dedi.Oturduk. Her taraf boş olduğu(filmin ilk günüydü) için yanımdaki koltuğun üzerine kabanlarımızı koymuştum. Sarı saçlı hanım arkamızda oturanları bile şaşırtan bir eda ile kabanları almamı bekledi. Aldım. O kadar boş koltuğa rağmen, kabanları koyacak yer bulamadığımız için üçümüz de sırtımıza koyduk.Yastık niyetine. Buruşacaktı. Buruşsun. Kalkıp başka yere oturabilirdik dedi arada kardeşim. O zaman kadın yanlış anlardı dedim.

Film başladı. Ben ağlamaya başladım.Hiç susmadan. Salonun gözyaşı ikinci yarıda gelecekti. 11 Eylül gecesi, acile yetiştirilemediği için ölenleri hiç gömememişim meğer. Onlar orada, benim yüreğimde ağırlaştıkça ağırlaşmışlar.

Ege kültürü ile yetişmiş biri olduğum için, karakterlerin sahiciliğini tıpkı filan,tıpkı falan diye diye seyrettim. Kızım, evde çok sık adı geçen büyük teyzeyi merak ederdi. Film bitince bizim büyük teyzemiz Gülbeyaz gibiydi dedim.Traktöre sandalye ile oturan Gülbeyaz gibi. Herşeyden küslük çıkaran,bir daha evinize gelmem diyen Gülbeyaz gibi.

Film Ege'ydi. Ege'nin insanları güneş gibidir. Bulutun arasına girer ama orada kalamaz.Tekrar çıkar gelir. Herkese dokunur.Hayata dokunur, öfkeye ve kahkahaya dokunur. Başka hiçbir yörede karşılaşılmayacak kadar hedonistir Ege insanı. Ben bu hedononist tavır ile gençlik yıllarımda ne çok kavgalıydım. Onun için filmin bir sahnesinde içki içerken Allah razı olsun diyenleri Ege'li olmayanlar anlayamaz. Böyledir Ege insanı.Ama zarar vermeyi bilmez. Öfkesi geçici, neşvesi bitimsiz. Şikayet etmeden hikayet eden.

Şikayet etmeyi bilmediği için Doğu, bütün Ege'yi turistik bir kasaba standartlarında zanneder ya!

Ege filimdeydi. Film ta hayatın içinde.Ağlarken gülüyorduk. Gülerken ağlıyorduk.Tıbkı hayat gibi. Seyrediyorduk ama seyrederken sanki biz de kendi ölümümüze ölümümüze yaklaşıyorduk.

Sanat bize ölümlü olduğumuzu hatırlattığı için dönüp hayatı daha derinden,daha yudum yudum, daha itina ile yaşarız.

Biz orada bütün salon, hep beraber "ölümlü" oluşumuza ağlıyorduk.

Çağan Irmak, filmi seyredenler kırgınlıklarını tamir etmek üzere telefona sarılırlarsa, amacına ulaşmış olduğunu söylüyordu.Ben pek kimseyle küsemem.Ya da kırıldığımda söylerim, tamir hakkını tanımak için. Söyleyemediklerim kırıldığımı anlamaz bile. Küsmenin o katı dilini bilmem.Onun için telefon edeceğim kimse yoktu. Ama filmin başında başka hiçbir yer yokmuş gibi yanıma gelip oturan, o sarı saçlı yeşil gözlü kadınla, lavabonun aynasına bakarken karşılaştık."Ne çok ağladık" dedim gülerek.Sarı saçlı kadın iki adım yaklaştı. Bir an boş bulunup sarılmak istedi. Sonra vazgeçti kolumu tuttu "evet çok güzel ağladık" dedi.

Çok güzel ağladık, çünkü bizim medeniyetimiz gözyaşı medeniyeti. Beraber ağlayabildiğimiz için,başkasının acısını acımız bildiğimiz için ve başkasının acısından sonra, dönüp kendi gönlümüzü derleyip toparlayabildiğimiz için "BİZ" olarak kalacağız.

"BİZ"i selamlıyorum. Benim "BİZ" im merhameti yüreğinde daima verimli bir tohum olarak muhafaza eden HERKES.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi