T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 ARALIK 2005 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Anahtar 'Yusuf Yaşar'da

Yusuf Yaşar olayının Şemdinli'de ortaya çıkan "derin pisliğin" kilit noktalarından biri olduğunu iddia etmek abartılı değildir.

İki nedenle...

Bir… Şemdinli'deki patlamanın failleriyle, Yusuf Yaşar'ın öldürülmesinde rol oynayan kişilerinin aynı mekanizmanın parçası olduğuna dair bulgu ve şüpheler kuvvetlidir.

İki... Yeniden başlayan soruşturma sonucunda bu olayın bir faili meçhul olduğu kanıtlanırsa, Yusuf Yaşar'ın hangi amaçla öldürüldüğü de ortaya çıkacaktır. Bu önemlidir. Zira asıl soru şudur: Bu hadise ile temmuz sonu ağustos başı arasında 7 askerin ölümüyle sonuçlanan saldırılar arasında bir sebep-sonuç, etki-tepki ilişkisi var mıdır?

Eğer öyleyse, ki bizim kanımız budur, işin kalbine yaklaşılır:

Bölge halkını, istikrarı, değişim iklimini hedef alan devlet içindeki gayri meşru bir yeniden örgütlenme tüm pisliğiyle ortaya çıkar. Yusuf Yaşar olayı, son iki ay içinde kaçtığı için ya da çatışmadan dolayı tanıksız ve yalnız başlarına öldürülen diğer 10 kişinin dosyasını da gündeme getirir.

Hakkari ve Şemdinli gezisinde zamanımızı Yusuf Yaşar olayına bu nedenle hasrettik. Tanıkları ve ahaliyi dinledik. Yusuf'un kardeşi Kamil'le, yakın arkadaşlarıyla görüştük. Konuyla ilgili insan hakları örgütlerinin raporlarını inceledik. Tutanakları ve otopsi raporunu gözden geçirdik...

Bu görüşme ve belgeler yukarıdaki şüphe ve sorulara ışık tutacak nitelikte...

Birlikte gözden geçirelim…

TANIKLAR: FAİLİ MEÇHUL CİNAYET

Yusuf'un yakın arkadaşlarından Hakkari Kültür Sanat Merkezi yöneticisi Mikail Attan şunları söylüyor:

"Yusuf Yaşar Hakkari'de sevilen, herhangi bir olaya karışmamış ve halkın dürüst bildiği bir arkadaşımızdı, benim de yakın arkadaşım… O gün Yusuf dayısıyla birlikte oturuyor. Sonra kayboluyor ve öldürülüyor. Ahali bunun yargısız infaz olduğunu biliyor. Bütün halk bayramda bile Yusuf Yaşar'ı mezarlıkta ziyarete gitti...

"Bunun hemen akabinde Hakkari'de bu tür olaylar yaşanmaya devam etti. Geçitli köyünde bir kişi on kişilik bir minibüsten alınıyor ve götürülüyor. Bunun üzerine bize başvuruldu, sivil toplum örgütleri, belediye başkanı, parti başkanı, Ankara'dan milletvekilleri arandı. Ankara devreye girdikten sonra geceleyin geç saatte kişi tekrar bulunduğu yere bırakıldı. Vermiş olduğu ifade de şöyle dedi: 'Çöp merkezi var Hakkari'ye 12 km. uzakta, gözlerim bağlı, çöp kokusunu hissediyordum, köpek sesleri vardı..' Bana göre bu kişinin infazı son anda önlenmiş oldu."

Yusuf'un dayısı İsa Saklı ise şunun altının özellikle çiziyor:

"O gün Yusuf'u sıkıntılı gördüm, kendisine, hayırdır, dediğimde, saat 14:00'den beri 2 tane polisin kendisini takip ettiğini söyledi..."

SİYASİ BİR MİSİLLEME Mİ?

Peki neden öldürüldü Yusuf?

Hakkâri Belediye Başkanı Metin Tekçe'nin bu konudaki kanısı şöyle:

"Hakkâri de 2 askerin ölümü ile sonuçlanan patlamadan sonra halka yönelik baskılar arttı. Özellikle kar maskeli insanların gece saatlerinde ev baskınları yoğunluk kazandı. Resmi yetkililerin askerler için kanları yerde kalmayacak şeklinde açıklamaları olmuş. Yusuf Yaşar'ın öldürülmesinin, kanımca bu patlamalarla ilgisi bulunmaktadır. Yoksa örgüt üyeliğiyle bir ilişkisi yoktur..."

SES Başkanı Ahmet Ediz'in tespitleri de benzer:

"Hakkâri'de iki askerin ölümüyle sonuçlanan patlamadan sonra kar maskeli insanlar tarafından evlere baskınlar yapıldı.. Tahminimce Yusuf Yaşar'ın öldürülmesi iki güvenlik görevlisinin öldürülmesine bir misillemedir. 20 gündür köyde ot biçen ve evlilik hazırlığı yapan bir insan sebepsiz yere öldürülmüştür..."

Bu olay gerçekten bir misilleme mi?

Vicdani kanaatler bir yana, bu soruya eldeki bulgulara göre olumlu ya da olumsuz yanıt vermek şu aşamada imkansız…

Ancak işin şu tarafı açık: Hakkarililer böyle düşünüyor.

Sadece bu kanaat bile durumun vahametine işaret etmeye yeterli.

Kaldı ki, ortada kalan sorular şüpheleri arttırıyor, Hakkarililerin böyle düşünmesini destekliyor.

ORTADAKİ SORULAR

Maktulün elbiseleri üzerindeki atış artıklarıyla atış mesafesinin tespit edilmesi mümkün olduğu halde, savcılık makamı bunları neden Adli Tıp Kurumu'na göndermemiştir?

Olay mahalli korucuların nöbet alanıdır. Olaydan kısa bir süre sonra olay mahalline giden görgü tanıklarının anlatımlarına göre korucuların yoğun bir çatışmadan haberleri yoktur. Neden?

Resmi açıklamada Yusuf Yaşar'ın 22:00 civarlarında çatışma sonucu öldürüldüğü söylenmesine, olaydan kısa bir süre sonra görgü tanıklarının olay mahalline gitmesine rağmen, neden etrafta hiçbir güvenlik görevlisi yoktur?

Ve neden cenaze ancak ertesi gün 11:00 da hastahaneye getirilmiştir?

Evet, bu iş kötü, çok kötü kokuyor.

Şemdinli'ye bomba atanlara işaret ediyor.

Dahası onların arkasındaki derin bir yapıya gönderme yapıyor...

Ayrıca başka faili meçhul iddiaları da var ortada... Yarına...

BİR GÖRGÜ TANIĞI

"Saat 22:30 civarında Hakkâri Beytüşşebap yolunda, Hakkari'ye 40-45 kilometre mesafedeyken yolun sol tarafından bir karış derinliğinde yaklaşık iki karış eninde bir çukurun kazılmış olduğu gördüm. Çukurun yanında bir soba küreği, kazma vardı. Daha dikkatli baktığımızda çukurun yanında yan yatar vaziyette bir ceset gördük. Cesedin üzerinde sivil elbise vardı, yaklaştığımızda etrafta hafif bir toz bulutu vardı. Şahsın kurşun yaralaması sonucu öldüğünü ve 5 cm'lik bir kan akıntısı gördük. Olay yerindeki toz bulutu ve ayak izlerinden bir boğuşmanın olduğunu düşündük. Benimle birlikte kuzu kırpmaya eşim ve çocuklarım da gelmişti. Can güvenliğimiz için tedirginlik duyduğumuzdan yola devam ettik. 1 km sonra orada bulunan koruculara haber verdik. Korucularla tekrar olay yerine gittik. Etrafta kimse yoktu. Ölen kişinin yanı başında şu malzemeleri gördük; mavi boyalı soba küreği, 1 adet kazma, poşetler içerisinde patlamamış mayın, toplanmış halde kablo ve piknik tüpü vardı. Ama malzemeler hiç kullanılmamış gibi yeniydi. Cesedi ilk gördüğümde 5 cm ölen akan kan durumu bu sefer 20-25 cm uzunluğunda akan kan birikintisi dönüşmüştü…"

  • Yargısız infazın izi 'iyi çocuk'un ajandasında - 7 Aralık 2005
  • Şemdinli'den geliyoruz... - 6 Aralık 2005
  • Geri dön   Yazdır   Yukarı


    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi