T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

Üstte CIA uçakları, altta medeniyetler diyaloğu toplantıları!..

Amerika'nın işkence örnekleri, gizli cezaevleri, CIA uçakları ve esir ticareti konusunda Avrupa'da kopan fırtına, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın Avrupa ziyaretini etkiledi mi? Ya da AB ülkeleri, bu insanlık suçu için Rice'a hesap sorabildiler mi?

Elbette hayır! Sormazlar, soramazlar. 11 Eylül sonrası terörle savaş anlaşmalarında hepsinin imzası var. Dünya genelinde ABD ile birlikte operasyon yapıyorlar. Sadece 11 Eylül'den sonra gözaltına alınıp sorgulanan 80 bin kişinin çektiği eziyetlerde onların da imzaları var. İngiltere Başbakanı Tony Blair'in "CIA uçuşlarından haberim yok" açıklaması ne kadar aptalca bir yalansa, 80 ülkeden insanların kaçırılıp bilinmeyen adreslere götürülmesinden, işkence edilmesin haberdar olmadığını söyleyen AB ülkeleri de o kadar yalan söylüyor.

AB değerleri, Kopenhag kriterleri, insan hakları sözleşmeleri, uluslararası mahkemelere ne oldu? Avrupa, bu değerlerle övünmüyor muydu? AB projesinin en önemli ayağı bu değerler değil miydi? Şimdi CIA'nın insanlık suçlarına ev sahipliği yapıyorlar. Dünyaya söyleyecek sözleri kaldı mı? Neden bu cinayetlere ortak oldular? Çünkü hedef Müslümanlardı. Güvenlik tehdidi Müslüman bireylerdi. İslam tehditti. Müslümanlar Batı'nın hayat tarzını tehdit ediyordu.

Tarih boyunca tehdit gördükleri her medeniyete savaş açtılar. Tekrar ediyorlar. CIA'nın kaçırdığı, işkence merkezlerine götürdüğü, işkenceden öldürdüğü insanlar Müslüman olmasalardı bu suça bu kadar rahatlıkla ortak olacaklar mıydı? İnsan hakları ve özgürlüklere bu kadar düşkün olan ülkeler, hedef başkası, öteki olunca bütün değer yargılarını ne kadar da rahat unutabildiler!

80 bin kişiden birkaç yüzü suçlu diyelim. Geriye kalan binlerce insan kimden hesap soracak? Çektiği eziyetler için nerede adalet arayacak? İki yıl tutulup, hiçbir suçlama olmaksızın serbest bırakılanlar dava bile açamıyor. Küresel mafya düzeni bu! Adaletin, hukukun, insan hak ve onuruna savaş açan bir düzen!

Rice'ın Avrupa ziyaretinden hemen önce işkence merkezleri boşaltılıp Kuzey Afrika'ya taşınmış. Yalan! Avrupalı liderler işkenceden ve CIA uçaklarından haberdar değilmiş. Yalan! Kuzey Avrupa'dan İspanya'ya kadar hemen bütün Avrupa ülkeleri üzerinden yüzlerce uçuş yapılıyor. İnsanlar oradan oraya taşınıyor. Hiçbir kaydı yok. Kim bunlar? Neden alınıp götürülmüşler? Nereye, neden götürülüyorlar? Sorulunca da bu yüzlerce uçuştan haberleri olmadığını söylüyorlar. Kim inanacak size? Ne yüzle konuşuyorsunuz hala?

Bu vahim tablo ortada iken, medeniyetler diyaloğu, barış, kardeşlik, demokrasi ve refah söylemlerini ağızlarından düşürmüyorlar. Hangi medeniyet? Bireylerin tamamen korumasız olduğu, devlet eliyle her türlü saldırı ve işkenceye maruz kaldığı, kendilerini koruyacak hiçbir mekanizmanın bulunmadığı bir dönemde hangi medeniyet insanlığı bu dehşetten kurtaracak? Ne hakla barış, adalet nutukları atabiliyorsunuz?

Diyalog toplantıları yapılan şehirlerin üzerin CIA uçakları uçuyor. Kimsesiz, suçsuz insanlar taşınıyor, işkence merkezlerine götürülüyor. O uçaklar geçerken kafalarınızı kaldırıp neler olduğunu bir bakmaz mısınız?

Bir varil petrol için insanlığı gözlerini kırpmadan satabilenlerden nasıl bir dünya bekleyeceğiz biz? Bir petrol kuyusu için topraklarında esir kampları kurduranlara ne diyeceğiz?


Ne yani, bugüne kadar serbest miydi?

Rice, ABD istihbaratının Amerika dışında da işkence yapmasının yasaklandığını söyledi. Ne yani, bugüne kadar serbest miydi? Fiilen serbest olduğunu biliyorduk. Çünkü 1996'dan bu yana bir çok ülkede operasyonlar yapıp işkence ediyorlar. Ama yasal olarak serbest olduğunu bilmiyorduk. Ayrıca, ABD'nin 11 Eylül'den sonra kendi topraklarında da 400 bin civarında insana işkence yaptığı, kendi gazetelerine konu oldu. Rice'ın açıklamasını başka nasıl anlamalıyız?


Karadeniz 'Amerikan Gölü' oldu!

ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın Avrupa ziyareti amacına ulaştı. Romanya ile askeri üs anlaşmaları imzalandı.

Karadeniz'i bir Amerikan Gölü haline getirmeye yönelik dev adımlar atıldı. Romanya'da 4 ABD üssü kurulacak. 25 bine yakın ABD askeri buralara yerleştirilecek. Bu üslerden biri işkence merkezi olarak kullanılıyordu zaten. Yakında Bulgaristan'a da üs kuracaklar. Ukrayna ve Gürcistan'daki ABD darbelerinden sonra Romanya ve Bulgaristan'la birlikte Karadeniz'e yönelik ABD planı tamamlanıyor. Yarın Sinop ve Trabzon'da birer ABD üssü kurulur.

Peki neden Karadeniz? Basit bir açıklama: Kafkas petrolleri. İlk bakışta masum gibi, ticari kaygılar gibi görünüyor. Öyle değil. Bu gelişme, Rusya kadar Türkiye'yi de tehdit ediyor. Doğu Akdeniz'deki küresel kapışmayı izliyoruz. Yakında aynı çatışma Doğu Karadeniz'de de başlayacak.


İKÖ ile ABD'nin gündemi neden aynı?

İKÖ'nün Mekke toplantısında önemli kararlar alındı. Müslüman ülkelerdeki geri kalmışlıkla savaşılması, insan hakları, ekonomik yakınlaşma gibi...

Bunları çok önemsiyoruz. Ama en önemli gündem maddeleri radikal İslam'la mücadele, dinler arası diyalog ve ılımlı İslam oldu. ABD de aynısını yapmıyor mu? Bunun için işkence dahil her türlü yönteme başvurmuyor mu?

Müslüman ülkelerin bazıları da kendi topraklarında ABD adına işkence merkezleri işletmiyor mu? Irak işgaline karşı çıkabildiler mi? Bir ülke daha işgal edilmesine karşı bir sözleri var mı? Reformların, kendilerini ABD'ye beğendirme ve iktidarlarını korumalarından başka ne işe yarayacağını merak ediyoruz...

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi