T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 ARALIK 2005 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Büyük bellek

Hasan Cemal'in "Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim" kitabının Cumhuriyet gazetesinde "Bu bir komplo" biçiminde algılanmasını anlayabiliyorum. Hasan Cemal, vaktiyle birlikte olduğu ekibin ne idüğünün anlaşılmasını tam 13 yıl bekledikten sonra çıkardı kitabını; 13 yılda anlayamayanların bir kitapla akıllarının başına geleceğini sanmam...

Bakalım, sonunda ne olacak?

Beni şaşırtan, bazı meslektaşların Hasan Cemal'e verdikleri 'farklı' tepki. Milliyet'te birlikte çalıştığı Mehmet Y. Yılmaz, "Beni dehşete düşürdü" diye Hürriyet'te şunu yazdı geçen gün: "Kitabı okurken anlıyorsunuz ki, Hasan Cemal, gazetede çalışırken insanlarla asansörün kapısında yaptığı kısa sohbetleri bile kaydetmiş! Meslekteki son dört buçuk yılını, yan yana iki odada (üstelik üstü açık bir bölmeyle birbirinden ayrılmış iki odada) geçirmiş bir gazeteci olarak ürktüğümü itiraf etmeliyim. Hasan Cemal, Milliyet günlerini anlatan bir kitap yazdığında benim marifetlerimi de kaydetmiş mi, ömrüm yeterse anlayacağım."

Ertesi gün, bu defa vaktiyle yazarı olduğu Sabah'ın yayın yönetmeni Ergun Babahan katıldı o 'farklı tepki'ye: "Umarım, SABAH'ta birlikte çalıştığımız yıllarda Hasan Cemal'i çok kızdırmamışımdır. Çünkü sırada SABAH yılları kitabı var herhalde..."

Hasan Cemal çıktığı her programda, "Öyle bir niyetim yok" demek zorunda kalıyor... Tuttuğu günlüklere danışıp Sabah, Ergun Babahan ve Mehmet Yılmaz'ın kahramanı olduğu kitaplar yazmayacakmış...

İnsanların gün boyu başlarından geçenleri, en mahrem düşüncelerini kaydettiği 'günlük' tutma âdeti bizde yok. 'Günlük', insanların işlediği günahları rahibe aktardıkları bir gelenekle yakından ilişkili, daha çok 'Katolik' bir alışkanlık gibime geliyor. Biz sözlü geleneğe sahibiz; günlüğe kaydedebileceğimiz düşüncelerimizi yemek masasına taşımayı yeğliyoruz... Sonra da, o masalarda konuştuklarımız aklımıza gelince, "Acaba biri söylediklerimizi yazmış mıdır?" derdine düşüyoruz...

Benim o yönde herhangi bir endişem yok; 'Kulis' zaten benim için bir tür 'günlük'; gün boyu yaşadıklarımı, görüşmelerimi, okumalarımı sizlerle de paylaşıyorum. Hasan Cemal Cumhuriyet mâcerasını günlüğüne danışarak yazmış ya, ileride bugünlere ait anılarımı yazmak istediğimde Kulis yazılarım bir tür parmağa takılan hatırlatıcı iplik yerine geçecek benim için...

Söyledikleri ve yaptıklarının ortaya çıkmasından endişe edenler, Hasan Cemal'in günlüklerinden değil her gün dev adımlar atılan teknolojiden korksunlar. Bugünün teknolojisinin bir adım ilerisi, geçmişte, belli bir mekânda yapılmış konuşmaları günümüze taşıyabilir. Şimdinin teknolojisi, bugün yapılan görüşme ve konuşmaları kayıt altına kolayca alabiliyor zaten...

Microsoft firması bir süreden beri bir deneyim sürdürüyor. Deneyim, kıdemli bir bilgisayar uzmanı eliyle yürütülüyor. 1970'lerin ortasında mini bilgisayar konusunda devrim yapmayı sağlayan buluşlara imza atmış Gordon Bell, 70'li yaşlarını sürdürdüğü şu sıralarda, Microsoft adına yürütülen bu deneyimin kobayı.

Deneyim Cumhuriyet gazetesinde neler konuşulduğunu, ya da Mehmet Yılmaz ile Ergun Babahan'ın kim hakkında neler söylediğini tespit için yapılmıyor elbette. Bell'in kendini 'kobay' haline dönüştürdüğü 'MyLifeBits' araştırması, aslında insanî bir zaaf olan 'unutkanlık' ile ilgili. İleri yaşlarda insanlarda bellek boşlukları oluyor, bazı şeyleri unutuyoruz ya, araştırma o zaafımızı asgari zararla telâfi etmeye dönük...

Dinî inancı olanlar her yaptıklarının kaydedildiğine, daha kabirdeyken 'münker-nekir' meleklerinin yaptıklarını yüzlerine vuracağına inanır. Büyük hesap günü ise, "Al kitabını" denilerek bütün yaptıklarını yazan bir defter eline verilecektir... Bell'in görev üstlendiği araştırma bir tür o 'defter' işte... 24 saatinin her ânı görüntülü ve sesli olarak bir bilgisayara kaydediliyor. Bell ne dediyse, ne yazdıysa, kime nasıl baktıysa, ne yaptıysa hepsi kayıt altına alınıyor; ondan beklenen, 24 saat devrede olan SenseCam adlı minik kamerayı boynunda taşımaktan ibaret...

İnsanın yaptığı, yazdığı, söylediği her şey dijital ortamda kaydediliyor. Geliştirilen bir yazılım dijital ortamdaki verileri indeksliyor ve kolayca ulaşılabilir kılıyor. Bu sayede, herhangi bir kitapta, dergide karşınıza çıkan önemli bir sözü, bir dâvette tanıştığınız kişiyi ve size anlattıklarını, bilgisayarınıza veya cep telefonunuza gelen mesajları, yaptığınız telefon konuşmasında verdiğiniz sözü veya size iletilen bir bilgiyi, yerine getirmeniz beklenen görevlerinizi, önemli-önemsiz her ayrıntıyı kolayca hatırlıyorsunuz; daha doğrusu veri-deposu unutmanızı önlüyor... İnternet kullanıcıları bu deneyimi bir tür 'kişisel Google' olarak düşünebilirler...

Hasan Cemal'in 'günlüğü' ne, siz esas teknolojiden korkun...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi