T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 11 ARALIK 2005 PAZAR | ||
|
George W. Bush'un sonradan "O kader sabahı..." diye anacağı 11 Eylül (2001) uğursuz eylemleri üzerinden dolu dolu dört yıl geçti. ABD'nin Irak'a açtığı savaş da bir süre sonra üçüncü yılına girecek. Acaba, dünya kamuoyu olarak, tarihin akışını değiştiren bu iki olay hakkında bilmemiz gereken her şeyi biliyor muyuz? Soru üzerinde biraz düşünün bakalım... 11 Eylül eylemleri açısından en kritik nokta, ABD'nin o olaya hazırlıksız mı yakalandığıdır... Öyle ya, Türkiye bütçesinden daha büyük bir kaynağı her yıl istihbarat faaliyetlerine ayıran bir ülke ABD. CIA, FBI ve adı "Ha" deyince kalem ucuna gelmeyen sivil-askerî sayısız istihbarat birimi var. Bunların birinin bile, Üsame bin Laden'in el-Kaide örgütünün ABD'deki hedeflere karşı uçaklarla saldırma niyetinde olduğunun farkına varmaması şaşırtıcıdır... Şaşırtıcı ve düşündürücü: Sorumluluk ile hesaba çekilebilirliğin atbaşı gittiği ABD'de, görünürde 'istihbarat zaafı' sergileyen birimlerin başında bulunan sorumlular koltuklarını uzun süre korudular; hiçbiri hakkında yasal soruşturma da açılmadı. Başta onu da inkâr etmişti Bush yönetimi, ancak olaydan bir yıl kadar sonra dost ve müttefik ülkelerin kendilerini muhtemel eylemler konusunda uyardığını itiraf etmek zorunda kaldı. Yine de, bugüne kadar, "Eylem yapılacağını biz de biliyorduk" diyen Amerikalı bir yetkili çıkmadığı gibi bu anlama gelecek bir belge de bulunamadı. Kongre tarafından oluşturulan özel komisyonun hazırladığı mufassal raporda iğne-iplik ayrıntıları var, ama istihbarat zaafına ışık tutacak bir bilgi yok... Şimdi gerçeği söyleyebilecek durumdayız: Bağımsız bir kuruluş olan Ulusal Güvenlik Arşivi (National Security Archive) tarafından yeni gün ışığına çıkartılan belgelere göre, ABD, 11 Eylül olaylarından neredeyse üç yıl önce, Suudi Arabistan'ı el-Kaide örgütünün uçak kullanarak sivil hedeflere saldırabileceği konusunda uyarmış... Belge yedi yıldır öylece durmaktaymış... Bu olağanüstü önemli bir gelişme. Üzerinde düşünmenizi istediğim bir konu daha var: 9 Nisan 2003 günü Bağdat düştü. Heykel o gün devrildi. O gün bugündür -Bağdat'takiler dahil- Irak'taki bütün resmî belgeler Amerikalıların elinde olduğu halde, o belgelerden hareketle savaş-öncesi döneme ve Saddam'a ait bilinmesi gereken gerçekler neden açıklanmıyor? Devrik lider aleyhine açılan dâvâda bile belge sözü edilmedi bugüne kadar. Neden? İlk bakışta 'tuhaf' gelebilecek bir soru bu. Ancak, saygın bir Amerikan dergisi (Weekly Standard), aylardan beri o belgelerden yararlanmak için çaba gösterdiği halde hiçbir sonuç alamadı. Resmen talep ettiği belgelerin derginin elinde bulunduğu belli; çünkü başlıkla, içerikle ve hatta tasnif numarasıyla ilgili bütün bilgileri veriyor... Buna rağmen, ilgililer, ABD tezlerine yardımcı olacak o belgeleri açıklamaya yanaşmıyor. Toplam iki milyon belge olduğu biliniyor. 700 kişilik bir çevirmen ordusu Katar'da geceli gündüzlü belgeler üzerinde çalışıyor. Ancak, yine de, elden geçirilen belgelere dokundurtmuyor ABD. Konunun peşine düşen dergi şu soruyu sormakta: "Şu anda Irak'ta yaşanan olayların taşıdığı risk ve ele geçirilen belgelerin potansiyel yararı düşünülürse belgeleri kullanmak için ek kaynak bile ayırması gereken Bush yönetimi tam tersini yapıyor. Neden?" Geçerli bir soru bu da. Yakında cevabı bir yerlerden çıkar gelir nasıl olsa...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |