T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 11 ARALIK 2005 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

'Zor işi' kolaylaştırma önerileri

İki gün önceki yazım "İşimiz gerçekten zor" başlığını taşıyordu. Hükümetin, anamuhalafetin ve Kürt cephesinden temsil değeri az olmayan bir şahsiyetin, Ahmet Türk'ün görüşlerini aktarmış ve "İşimiz gerçekten zor" demiştim.

Konu malum, "üst kimlik- alt kimlik" tartışmasıydı. Hatırlayacağınız gibi tartışma Anayasa'nın kime Türk dendiğinin açıklandığı 66. maddesi merkeze alınarak yürüyordu.

Ahmet Türk, 66. maddenin "mutlaka değiştirilmesi lazımdır" diyordu. İsterseniz yeri gelmişken, Türk'ün doğrudan olmasa da dolaylı bir biçimde bu maddeyi ilgilendiren bir başka açıklamasını daha koyalım:

Milliyet'ten Derya Sazak soruyor: "Tam olarak beklentiniz nedir? Kürt sorununun siyasi çözümü ne olmalı?"

Ahmet Türk: "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ama bir Kürt kimliği yok, bunun inkar edilmemesi gerekiyor..."

Türk'ün bu cevabını, "Kürt kimliği"nin Anayasa'da yer almasına-anılmasına yönelik bir talep olarak yorumlamak yanlış olmasa gerek. Zaten dikkat ederseniz, uzunca bir zamandır "kurucu unsurlar"dan söz eden Şerafettin Elçi başta olmak üzere, Kürt siyasetçilerin bakış açısından da söz konusu kimliğin Anayasal tescili bir gerekliliktir.

O halde ne yapılmalı? Anayasa'nın 66. maddesini (ya da Türk'ün önerdiği gibi yeniden kaleme alınacak bir anayasanın ilgili maddesini) içinde "Kürt" sözcüğünün de geçtiği bir hale mi sokmak gerekiyor? Benzer şekilde, Anayasa'nın içinde "Türk" sözcüğü geçen diğer maddelerini de benzer bir muameleye mi tabi tutmak gerekiyor? Gecikmeden paylaştığım öneriyi açıklayabilirim:

Herşeyden önce bir önceki yazımda belirttiğim gibi, Anayasa'da bir "dil birliği"ne gidilmesi zorunludur. Yani, Türkiye'de kurulu hukuksal-siyasal yapının adının sırasında "Türkiye Devleti" ve "Türk devleti" gibi adlandırılmasından vazgeçilip olması gerektiği gibi adının sadece "Türkiye Cumhuriyeti" olarak anılması zorunludur. Böylece, "Türkiye Devleti bir cumhuriyettir" gibi "devlet" ve "cumhuriyet"i birbirinden ayrı iki "töz" gibi kullanan ve hiçbir anayasada karşımıza çıkmayan tuhaf bir formülden kurtulmuş olacağız.

İkinci adım, Anayasa'nın birçok maddesine serpilmiş olan "Türk" sözcüğünden de vazgeçilmesidir. Bu yolla da, Anayasa'nın "Türk" sözcüğünü kullanarak göz kırptığı "etnik nasyonalizm"den uzaklaşılmış olacak ve Anayasa'nın söz ettiği tek özne -olması gerektiği gibi- bu cumhuriyetin "vatandaşları" olacaktır. Çünkü besbellidir ki, Anayasa'nın "Türk"ten söz edilen maddeleri -her zaman ve açıkça olmasa bile- sonuç itibariyle "etnik" bir aidiyeti hatırlatmaktadır. Hatırlayın mesela; 24 Anayasası'nın "Her Türk hür doğar, hür yaşar"(68), ya da 61 Anayasası'nın "Aile Türk toplumunun temelidir" (35) şeklinde kaleme alınan maddeleri sadece "vatandaşlık" bağından mı söz etmektedir?

Zaten dikkat edersiniz, tartışmaların merkezinde olan Anayasa'nın 66. maddesi ("Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.") benzeri bir madde ile başka demokrasilerin anayasalarında karşılaşmak imkansızdır. Hiçbiri bizimkinin 66. maddede yaptığı gibi bir millet-vatandaş tanımı yapmamıştır. Bu anayasalar "Kime Fransız denir?", "Kime İspanyol denir?" gibi soruların cevaplarını barındırmıyor.

Dolayısıyla, biz de anayasamızda "Türk"ün tanımını yapmaktan vazgeçmeliyiz. Bu tanımı anayasa dışında tabii ki yapabiliriz. Ama bunun yeri anayasa değildir. Bu arada unutmayalım ki, anayasada "Türk"ün tanımını yapmaktan vazgeçmek, tabii ki (!) "Kürt"ün tanımını yapmaktan da vazgeçmek demektir. Demek ki asıl derdimiz Anayasa'yı çok daha "temiz" kılmaya çalışmak olmalıdır. Anayasamız bir etnik aidiyete işaret eden biçimde "Türk" ve -bazı Kürt siyasetçilerin talebinin aksine- "Kürt" adlarını barındırmamalı, "Türkiye Cumhuriyeti" ve "vatandaş" gibi anayasalara yakışan iki kavramla yetinmeyi bilmelidir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi