T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 30 ARALIK 2005 CUMA | ||
|
Temel'le işimiz var efendiler... Hani şu bizim Temel... Karadeniz uşağı. Hangi taşı kaldırsak, altından o çıkıyor. Hangi konuyu açsak, bir yerinde ona mutlaka rastlıyoruz. Ya cevap veriyor, ya sual soruyor. Yahut öyle esaslı bir açıklama getiriyor ki... Ne derler, evlere şenlik.
Geçen gün gazeteye beraber bakıyoruz. Birinci sayfada manşet şöyleydi: "Böyle 301 sadece bizde var". Özgürlükleri arttırmak için getirildiği halde, baskı aracı olarak kullanılan kanun maddelerinin benzerine, Türkiye'den başka hiçbir yerde rastlanmadığı anlatılıyordu haberde. Temel hemen atıldı: "Bir zamanlar bizde bir 302 vardı, öylesi kimsede yoktu." Otobüsten bahsettiğini anlamasak, sohbet, paralel akan ve birbiriyle hiç buluşmayan iki dere gibi uzayıp gidecek. GENETİK Eskiler, "armut dibine düşer" diyerek, meseleyi üç kelimede özetlemişler. Yenilerse, bilgiç bilgiç 'genetik' dedikten sonra bir sürü laf ediyorsa da sonunda varılan nokta yine aynı. Babalar ile oğullar arasındaki benzerlik, anneler ile kızlar arasındaki benzerlik... Dayılara, teyzelere, halalara, amcalara çekme meselesi. Eşya kullanımından hayata bakışa, ilişki kurma ve yürütme biçiminden vücut ve yüz hatlarına kadar, insan hep büyüklerine benziyor. "Hani neredeyse kısırlık bile ırsî deyip çıkacağız." Örnekler vererek yaptığımız konuşma sırasında, Temel uzakta kendi halinde dinliyor gibi dururken, birden söze karıştı ve "Öyle tabii" dedi, "tıpkı kalp rahatsızlığı, şeker yahut bir türlü bitmeyen baş ağrıları gibi o da ırsîdir muhakkak." Yani... Yani bir adam kısırsa, mutlaka babası da kısırdır. Bu sözün üstüne ne söylesek yakışır dersiniz? Çay mı, kahve mi? DEFİNE PEŞİNDE Temel eski bir arkadaşıyla birlikte defineciliğe merak sarmış bir zaman. Kazmaları kürekleri sırtlamışlar, "ele geçirdikleri" (aslında para karşılığı satın aldıkları) "çok değerli harita" ile yola düşmüşler. Bu haritayı bize şu kadar para karşılığı satan adam, kazanmaya çok meraklıysa neden kendisi gidip kazmıyor diye düşünmemişler. Zira ödedikleri meblağ az sayılmaz. Birçok kazıdan elleri boş dönmüşler fakat yılmak yok. Sonunda bir seferinde birkaç parça eşya bulmuşlar. Arkeologların 'sikke' adını verdikleri bir avuç madeni paraymış çıkardıkları. Arkadaşı elindeki paranın toprağını temizledikten sonra yakından bakmış ve "Bunlar sahte azizim!" demiş. Temel sormuş: "Nereden anladın?" "Baksana hepsinin üzerinde M.Ö. 350 yazılı." HESAP İŞİ Sonra bizim Temel, hükmünü vermiş... "Yahu arkadaş, senin de kafan bir türlü basmıyor! Bilmez misin insanlar üçe ayrılır: Hesaptan anlayanlar ve hesaptan anlamayanlar." Bu kadar basit mes'ele. Gel de sırtımı kes'ele. SAĞLAM Derler ya bir yapının sağlam olması için, önce temelinin sağlam olması gerekir diye... Yanlış değil. Bizim milletin yapısı gayet iyi arkadaşlar. Depreme dayanıklı. Çünkü bizde Temel sağlam. AMELİYAT YERİ Meşhur hikâyedir. Temel ile Fadime uzun süre görüşememişler. Hasretten yanıp tutuşmak üzereyken, günlerden bir gün buluşmuşlar. Boztepe'ye çıkmış ve bir ağacın dibine oturmuşlar. (Karadeniz'de hemen her şehirde bir Boztepe olduğunu evvelce belirtmiştik.) Fadime, Temel'e sormuş: - Sana ameliyat olduğum yeri göstereyim mi? Temel heyecanlanmış... - Göster. Fadime eliyle aşağıdaki büyük binalardan birini işaret etmiş: - İşte şuradaki hastanede oldum. HER VAKTE BİR KİTAP Temel, gazetenizin verdiği Kitap ekini bir gün öncesinden gördü. Sayfalarını karıştırdı, pek beğendi. Laf aramızda, ben ondan fazla beğendim. Emeği geçenlere ilk fırsatta tebriklerimi arzedeceğim. Temel, sabah namazına nasıl kalkılacağını uzun uzun anlatan kitapla ilgili kısa tanıtım yazısına baktı, başlığı okudu. "Sabah Namazı'yla bestseller oldu". Sonra şöyle dedi: "Bu adam, her vakit namazı için bir kitap yazsa, zengin oldu demektir." FIKRA YAZARLIĞI Temel'e teşekkür borçluyum. Bugün köşemizi ona ayırdık. Vakti olur da bu yazıyı okursa, ne diyeceğini az çok tahmin edebiliyorum: "Fıkra yazarlığı dedikleri ha boyle oluyor demek!.." Sonra da şunu ekler büyük ihtimal: "Ama bunların hepsi gerçek. Ve hiç biri komik değil. Niye güldünüz ki durup dururken?"
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |