T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 31 ARALIK 2005 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

2006: Hırsız, polis, ev sahibi oyunu

Bugün yılın son günü... Düne ve yarına dair ne söylemeli? Pierre Bourdieu'den yola çıksak... O, Avrupa'nın son büyük aydınlarından birisiydi. Sosyolojideki şiarı ünlüdür:

"Dünyayı, toplumları değiştirmenin en etkili yolu bilgi ve bilginin dolaşımıdır. Hükümet ve hükümranlık mekanizmaları ne kadar iyi tanınırsa, değişim o denli mümkün olur..."

Bu tespit Şark için ne derece geçerli bilinmez...

Türkiye, siyasi ve toplumsal sistemi açısından hâlâ bir anlamda kapalı bir toplum.

"Devlet-siyaset-medya üçgeni"nde kamuoyunun yeri yok. Bu ülkede toplumun sesi, seçimlerden seçimlere yükselir, daha doğrusu yükselen sesi seçimlerden seçimlere dikkate alınır. Geri kalan zamanlarda "saray içi kavgalar"da lojistik bir destek haline getirilir, böyle yönlendirilir.

Siyaset, bilgi, tavır toplumdan gelmez, topluma mal olmaz...

Saray kavgaları su altından, el altından o malum üçgende yürür, yürütülür.

Ve bu üçgende çatışma sertleştiği an, medya güçlünün, silahlı gücün taşıyıcısı olarak kamuoyu oluşturma, "psikolojik harekat"a soyunma işlevini fazlasıyla üstlenir.

Siyasetçi ise onlarca yıldır benzerlerinin yaşadıklarını unutur, "bana olmaz, benim koşullarım farklı mırıldanışları"yla bilgiden yoksun bir şekilde hapsolduğu Ankara koridorlarında bürokratlarla iyi ilişkilerden medet umar, korkuyu def eder...

Sonra bir gün bakarsınız; işler çığrından çıkmış...

Aslında bu sürekli altüst oluş ve saray kavgaları düzeninde toplum da masum değildir...

Maruz kaldığı sembolik şiddeti bir değer olarak sokakta ya da iktidarda kendi eliyle üreten; başına geleni göremeyen, görünce geri adım atan, dün karamsar bulduklarını, yarın kahramanlığa davet edecek bu gelenekle demokrasi yolu elbet çok uzun olur...

Peki görmek, bilmek, farketmek için, tedbir almak, tepki vermek için ne gerek!

Dün bir dostum başka bir dostumun mesajını iletiyordu: "Türkiye geriliyor, birileri geriyor ama hiç mi ev sahibinin suçu yok, bunları da yazmalı Ali..." demiş...

Doğrudur... Yılın ve ülkenin özeti bu cümlede gizli belki...

Ortada hırsız da var ihmalkâr ev sahibi de...

Ev sahibi pencereyi, kapıyı açık bırakıyor, hırsızı adeta davet ediyor... Üstelik mahallenin düzenini alt üst edip, çevreyi rahatsız ediyor... Mahalleli hırsız kadar, belki ondan daha çok ev sahibine kızar hale geliyor, hatta sonunda bu adamı buradan kaçırır belki diye hırsıza sempatiyle bakmaya başlıyor...

Hırsız da pek yaman, hem akıllı... Kapıyı kapasan da giriyor, açsan da... Kapı, pencere açıksa, "beni girmeye teşvik ve tahrik etti" diye ev sahibini suçluyor, olmadı mahalleliyi okşuyor...

Evet kimse masum değil...

Şimdi gelelim sadede...

Özellikle bu koşullarda 2006'da Türkiye'nin meselesi her şeyden önce siyasidir...

Bu mesele her şeyden önce istikrarı korumak, krizleri engellemek, demokratik olgunlaşmada yol almaktadır...

Bugünün koşullarında AK Parti sonrası "Türk faşizmi"ne işaret eder...

O zaman kaçınılmaz olan şudur: Bu hükümet düzelmeli ve özgürlükçü hatta yeniden oturmalıdır...

Türk aydını, okur yazarı, insanı şunu görmelidir:

Siyaset alanını sağlam ve geniş tutmak, hırsızı def etmek dışında alternatif yoktur.

Hükümetin görmesi gereken ise şudur:

Hukuku merkez alan demokrasi ve uzlaşmayı hedef alan istikrar, su ve balık gibidir, biri olmadan diğeri yaşayamaz...

Başbakan ve çevresinin yeniden hukuk ve demokrasi ipine sarılması (301. madde, Van rektörü, TÜSİAD'a suç duyurusu), içindeki pürüzleri temizlemesi (malum), mahalleyi rahatsız edecek gürültülerden kaçınması (İzmir konuşması, içki meselesi) kapısını, penceresini iyi kapaması (basınla ilişkiler, cami tartışması) bunun için yeter de artar...

Türkiye'nin genel seçimlere demokrasiyi öne alan, hukuku yücelten ruh haliyle gitmesi, önümüzdeki 10 yılı şekillendirecektir...

Zaman Bourdieu'yü Şark için haklı çıkarmanın zamanıdır...

Bilmek çözmenin ilk adımıdır...

Herkese iyi yıllar...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi