T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 31 ARALIK 2005 CUMARTESİ | ||
|
Biten yıl beli bükülmüş, derisi pörsümüş ak sakallı bir ihtiyardır. Bilgeleşmiştir ama işi de bitmiştir. Bastonunu ite kaka karanlığa doğru ilerler. Kamera döner ve işte, beklenen orada! Genç ve dinç! Neşeyle etrafına ışık saça saça bize yaklaşmakta! Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl bizlere kutlu olsun! Yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl, yeni yıl herkese kutlu olsun! Biliyorum, çocukluktan kalma oldukça çocukça bir şey bu. Zihnimizin kuytularına yuva yapmış bir TRT mirası. Nereden aklına geldi, diye sormayacağınızı umut ediyorum. Ama benim size birkaç sorum olacak. Siz de yılbaşı sendromu yaşayanlardan mısınız? Cevabınız 'evet'se devam edelim: Televizyonlarda, gazetelerde, bilboardlarda, afişlerde, şurada burada, mümkün olan her mecrada 'YILBAŞI AKŞAMI ÇOK EĞLENECEĞİZ!' güdümlü cümlesiyle karşılaşmaktan siz de bıkıp usandınız mı? Yapılan eğlence tarifinden, hele ki 'eğlenme' düşüncesinden sıtkınız mı sıyrılıyor? Hiperaktif reklamlar sizde de 'nedensiz' bir gerilime yol açıyor mu? Ekmeğini reytingten çıkaran televizyoncuların sizi ekran başına kilitlemek için hazırladıkları yeni yıl sürpriz paketinin içinden fırlayacak şarkıcıların türkücülerin gazabından kaçacak delik mi arıyorsunuz? Meydanlarda, caddelerde, alışveriş merkezlerinde karşınıza çıkıveren kara bıyıklı, kırmızı donlu Noel Baba'lardan ödünüz mü kopuyor? Çeşitli versiyonlarıyla olsa bile 'cıngıl beng, cıngıl beng' nakaratlı Noel şarkısı sizi çıldırma noktasına mı getirdi mi? Hediyeleşme pratiğinden nefret eder hale mi geldiniz? Hanımlar, beyler! 'Ben yılbaşı kutlamam, ne televizyon seyreder göbek atarım, ne de mandalina soyar çekirdek çitlerim. Bilet de almam, tombala da oynamam' mı diyorsunuz? Ho ho ho! İstediğiniz kadar deyiniz! 'Yılbaşı çılgınlığı' sizi her yerde buluyor mu, bulmuyor mu, siz onu söyleyin. Televizyon izlemiyor, gazete okumuyor olsanız bile -inzivaya çekilmiş bir ermiş değilseniz eğer- bütün bunlardan kaçabiliyor musunuz, kaçamıyor musunuz? Yılın son on beş gününü sokağa çıkmadan evinde geçirebilen şanslı kişilerdenseniz, söyleyecek sözüm yok. Ne mutlu, size imrenirim sadece. Ama sormadan da edemem: Ya diğerleri? Yığınları dürtükleyip alış veriş merkezlerine, üç beş yıldızlı otellerin balo salonlarına, ışıklandırılmış ağaçların aydınlığındaki caddelere, kara ayaza rağmen meydanlara, olmadı saat 24.00'de çıkacak dansöz vaadiyle ekran başına, satın alınan milli piyango biletinin rakamlarına çeken yaygın kutlama anlayışının dışında kalanlar ne yapacak? Benim cevabım şu: Ne yapsınlar, hiçbir şey yokmuş gibi yapacaklar! Yani bunun için gayret sarf edecekler. Bir yandan 'tabii canım, bu akşam da her zaman ki gibi geçiyor' diyecek, bir yandan da ortamı, kendilerini kontrol edip her şeyin 'normal' olduğuna inanmak isteyecekler. Ya da bu baskıdan kurtulmak için tüketim kültürünün, değiş tokuşun, sınırsız eğlencenin eleştirisine girişecek, Noel Baba'nın göbeğiyle dalga geçecekler. Yani yine bir yanından bu işe bulaşacaklar. Şu an benim yaptığım gibi. Demem o ki; bundan kurtuluş yok! Kullandığımız takvimde bir yılın bitip yeni bir yılın başlaması gibi insanda 'basit bir yenilenme hissi' uyandıran değişikliği bile ya reddedecek ya da geçiştirmeye çalışacaklar. Ya gerim gerim gerilecek ya normal dışı bir normalin ılıklığında gevşeyecekler. Böyle bile olsa hanımlar beyler, inanın az kaldı! Bu akşamı da atlatıp aya fezaya füze fırlatıyormuşuz gibi bir coşkuyla, şu eskiyen yılı zamanın çöplüğüne gönderip yeni yıla kavuşunca, tamamdır. En azından bir sonraki yıla kadar. Vakit daraldı. İşte geri sayım başladı: 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1 = 0
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |