AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Yüzyıllık İkilem: Tröstlere Nasıl Bakmalı?

Bugünün iktisadi anlayışına hâkim olan liberal görüşün sergilediği söylemin ana unsuru piyasaların önceliğidir desek, sanırım yanlış bir iddiada bulunmuş sayılmayız. İktisat bilim dalına mensup insanların önemli bir kısmı, bu temel tezi farklı renkler ve nüanslar ile çeşitlendirerek doldurur akademik hayatını.

Piyasa esastır; çünkü serbest rekabetin olduğu ortamda kaynaklar en etkin şekilde kullanılır. Teorik modellerle matematiksel olarak ispat edilen bu tezin, pratik söylemde pek fazla dile getirilmeyen varsayımları var. Bu varsayımların gerçek hayatta sıklıkla karşılaştığımız iki durum söz konusu olursa çöktüğünü, bu varsayımlar olmadan aynı neticenin alınamayacağı pek fazla mevzubahis edilmez üniversite koridorlarında. Eğer bu piyasalarda maliyetler eşit bir dağılım göstermiyor ve/veya kimi karar alıcılar fiyat belirleyebiliyorlarsa, bu durumda piyasanın etkin çalıştığı söylenemez.

Modern teknoloji ve işletmeye yönelik yatırımların mahiyeti, şirketleri tabii olarak ölçek ekonomilerinden faydalanmaya itiyor. Pek çok sektörde bu durum, kendini tekelci ve oligopol yapılar olarak kendini gösteriyor. Daha da önemlisi, çoğu zaman bu bile yeterli olmadığı için yatay ve dikey genişlemelerin uygulandığı gözlemleniyor. Tröstleşme, sermaye temerküzü ve teknik verimliliğe dayanan sınaî kapitalist üretim sürecinin tabii bir sonucu.

Bu tabii sonuç, piyasacıları ciddi bir ikilemin ortasına taşıyor. Bir taraftan tröstleşmeye ve tekelci yapılara karşı durmak gereği doğuyor. Zira bir şirket için ölçek ekonomisi yoluyla teknik verimliliğin gelişmesi, çoğu zaman piyasanın işleyişi açısından etkinliği azaltıcı bir etki yapıyor. Öte yandan bu tröstleşme sürecini engelleyebilecek tek yapı da devlet gibi, saf piyasacıların hiç de haz almadıkları bir kurumun ekonomiye müdahalesi anlamına geliyor.

İşin ilginç tarafı, bu ikilemin doğurduğu gerginlik, sadece küreselleşmenin dünyanın her köşesine çok uluslu şirketler aracılığıyla yayıldığı son dönemlerin bir alameti değil. Şu sıralar, 1937 yılında Thurman Arnold'un yazmış olduğu The Folklore of Capitalism kitabını okuyorum. Arnold, ABD'nin iki savaş arası yetiştirdiği önemli hukukçulardan biri. Hukuk dilinin kalıplaşmış yapılarını ciddi bir şekilde eleştiren ve hukuku toplumdan bağımsız, yarı bilimsel ve kapsamlı bir düzen olarak algılayan yerleşmiş anlayışa karşı ciddi bir savaş veren Arnold, hukuk sahasına getirdiği gerçekçi yaklaşımı, ABD'nin savaş dönemi başkanı Franklin Roosevelt'in "New Deal" programında deneme imkânı da buldu. Bu dönemde özellikle anti-tröst yasalarının geliştirilmesi ve uygulanması hususunda gösterdiği başarı sayesinde "tröst kırıcı" olarak tanındı. Arnold'u buraya davet edişimiz de zaten bu yüzden.

Kitabında kapitalizmin tesis ettiği mitleri ele alan Arnold, büyük şirketlerle hükümetler arasında başarılı ve ikna edici benzerlikler kurar ve hükümetleri, ekonomiye karışarak piyasaların etkinliğini bozdukları ve milletten zorla topladıkları vergileri harcadıkları için eleştirdikleri halde, büyük şirketlere toz kondurmayan serbestîcilere çatar.

Ona göre, dönemin anti-tröst yasaları yasak savmaktan ibaret kalıpsal ritüellerden ibarettir. Zira kapitalizm ortaya bir din koymuştur ve bu dinin şeytanı, cenneti ve cehennemi olduğu gibi inancı destekleyici dini törenleri de olmak zorundadır. Anti-tröst yasalarının, toplum vicdanını rahatlatmak için konan, ancak toplumun gerçeklerinden uzak genelev yasakçılığı veya içki yasağından pek bir farkı yoktur. Ancak Arnold bu yasalara karşı değildir. O, söz konusu yasaların toplumun gerçeklerini göz önüne alarak ve zaman içinde düzeltici bir işlev görecek şekilde düzenlenmesi ve uygulanması gerektiğini savunur. Nitekim eline imkân geçtiğinde de bir hukuk adamı olarak tröstlere karşı ciddi bir mücadele de başlatabilmiştir.

Arnold'un kitabı, ekonomik gerçekleri algılamada hâlâ ne kadar zorluk çektiğimizi ve gözümüzün önüne serilmiş mitlerin ötesini görmekte nasıl zorlandığımızı göstermesi, bir yüzyıldır bu göz yanılsamasından kurtulamamış olduğumuzu bize fark ettirmesi açısından şimdi yeniden okunması gereken bir çalışma.


7 Haziran 2005
Salı
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED