T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 3 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


GERÇEKLER GÜN YÜZÜNE ÇIKARILIYOR

İslam Hukuku alimi Ali Himmet Berki, Fatih Kanunnâmesi'nde yer aldığı iddia olunan, kardeş veya şehzadeler katline verilen cevazın aslında Fatih tarafından resmen konulmuş bir madde olmadığını söyler. Sözkonusu kanunnâmenin Viyana Kütüphanesi'nde tek nüshası olduğuna dikkat çekerek bunun ihtiyatla karşılanması gerektiğini belirtir. Osmanlı arşivlerinde böyle bir belge yoktur. Birden bire bu tek nüshası Viyana'da bulunan Kanunnâme'yi bizzat ünlü ve bizde çok saygın olan Hammer'in düzenlemiş olabileceği şimşek gibi aklımdan geçti. Eski bir dergide Hammer'in düzmece belge yapma sabıkası üzerine bir yazı yayınlandığını öğrenince, Fatih'in kardeş katline cevaz veren kanunnamenin Hammer tarafından uydurulduğuna kanaat getirdim.

1920'de Amasya'da İngiliz Yüzbaşısı, Türk bayrağını indirip yerine İngiliz bayrağını çekiyor. Ali Himmet Berki, "O bayrak orada kalmayacak!" diyor öfkeyle. Ve Yarım saat içinde hava kararıyor, ortalığı kara bulutlar kaplıyor, fırtına çıkıyor ve İngiliz bayrağı yırtılıyor. İngiliz subayı, korku içinde "Kadı Efendi kerâmet gösterdi" diyor. Ali Himmet Berki de, "Bu benim değil, bu milletin kerametidir" diye cevap veriyor İngiliz'e... Hukuk alanında kaleme aldığı eserlerle bir döneme damgasını vurmuş Büyük Hukuk âlimi Ali Himmet Berki'nin hayatını ve ilmî mirasını, vefatının 30. yıldönümünde torunu şair ve yazar Kamil Eşfak Berki'yle konuştuk...


Hem hukuk otoritesi hem de essiz bir bilge

İslam, Osmanlı ve Türk Medeni Kanunu alanlarındaki çalışmalarıyla tanınan Cumhuriyet dönemi hukukçularından Ali Himmet Berki, ömrünün sonuna kadar ilmî ve meslekî faaliyetlerini sürdürdü ve önemli eserlere imza attı.

  HAMİT CAN
Güzel bir yaz akşamı, Feneryolu'nda şirin bir çay bahçesindeyiz. Geçen yüzyılın derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Hukuk alanında kaleme aldığı eserlerle bir döneme damgasını vurmuş önemli ilim adamlarımızdan Ali Himmet Berki'yi, torunu şair ve yazar Kâmil Eşfak Berki'nin dilinden dinleyeceğiz. Sorularımızı sormak üzereyken, Eşfak Bey, dedesiyle ilgili bir hatırasını nakletmek istediğini belirterek anlatmaya başlıyor: "Sıcak bir yaz günüydü" diyor. "Dedemle Sahaflar Çarşısı'na gitmek üzere buradan yola çıktık. O temmuz gününde neden palto giyme ihtiyacı hissettiğini saygısızlık olur endişesiyle sormadım. Sahafları gezdiğimizde 'Ne kadar değişmiş buralar' dedi, hayretle. Eski ahbaplarından kimi sorduysa, ya 'hasta' ya da 'bugün gelmemiş' cevabını aldık. Derin bir hüzne gömüldü.

Dedenizle ilgili ilk hatıranız bu değil herhalde?

Kâmil Eşfak Berki: Elbette... Babamın savcı, sonradan hakim olarak bulunduğu Kalecik'ten Ankara'ya dönüşümüzde ilk olarak gördüm dedemi. Henüz üç yaşındaydım. "Oğlum... Eşfağ'ım..." diye beni sevdiğini hatırlıyorum.

Size kendi çocukluğunu veya gençliğini anlatır mıydı? Ya da siz O'na sorar mıydınız?

Ne acıdır ki, vefatından iki gün önce bana bir çocukluk hatırasını anlattı. Ben, yatağın başında, yanıbaşındaydım. İstanbul'dan gelmiştim. Bana başını çevirdi, baktı. Tane tane: "Oğlum, ben 9 yaşındayken köyde etrafı yüksek duvarla çevrili bir havuz vardı. Çocuklar, duvarın üstüne çıkıp o havuzu geçmek isterlerdi. Ama geçemezlerdi. Ben atlar havuzu geçerdim" dedi. O anda içim bir fena oldu. Öte aleme geçiş duyguları yaşadığını, artık iyice dünyayla ilgisinin zayıfladığını hissettim. İstanbul'a dönmem gerekiyordu. İki gün sonra, (24 Mayıs 1976) Diriliş yazıhanesinde Üstad Sezai Bey'i beklediğim bir sırada telefon geldi. Vefat haberini almış oldum. İlk uçağa atladığım gibi gittim. Vefatı dolayısıyla Üstad Sezai Karakoç, Diriliş dergisinde "Yeri doldurulamayacak milli bir değer" diye söz etmişti O'ndan.

Ali Himmet Berki, neden pek gündemde yok?

Gerçekten çok önemli bir nokta bu. Buna cevap vermek kolay değil. Hukuk fakültelerinde, İslam Hukuku alanında çalışanlar arasında sanki bir çekingenlik sözkonusu. Sanki büyük bir hukukçu olduğunu hangi görüşte olursa olsun, bütün hukukçuların belirttiği Ali Himmet Berki'nin hukuk teorisi sahasındaki çalışmaları değerlendirilmemiştir. Bunu, 30'ncu yılda bir torun ve bu memleketin bir insanı olarak söylüyorum. Ne üzücüdür ki, hukukçular sustu.

ZİYARETİNE MEŞHUR HUKUKÇULAR GELİRDİ

Bu arada Ali Himmet Berki'nin 76 yaşındaki kızı Sebahat (Atasoy) Hanımefendi sohbete katılıyor. "Babamın dilinden hiç düşürmediği bir söz vardı: 'Yüksek ahlâk ve fazilet' derdi". "Ziyaretine kimler gelirdi?" diye soruyoruz. Şöyle cevap alıyoruz: "Ünlü hukukçular, doktorlar, bilim adamları gelirdi. Rahşan Ecevit'in babası Namık Zeki Aral (ki, dini makaleleri vardı), Fevzi Bozer, Celal Yardımcı, Tevfik İleri, Atıf Benderlioğlu, Kâmil Tepeci, Fuat Sirmen, Sedat Çumralı, Veli Ertan, Suat Hayri Ürgüplü, Münir Hayri, Eyüp Aksoy ve daha birçok kişi... Ha Rıza Tevfik, Numan Aksoy bir de...

Babanız sizinle sohbet eder miydi?

Tabii... Tabii... Çok konuşkan değildi. Ama hem çocuklarıyla, hem dostlarıyla sohbet etmeyi severdi. Eşine son derece hürmet eden bir beyefendiydi. Bir bakışıyla çok şeyi anlatırdı. Babam, hiç kimseyi kırmamıştır.

Günlük çalışması nasıldı?

Elinde kitaplar olurdu hep. Yazılarını dizinde yazardı. Hanımına çok merbuttu. "Mümkün mü acaba Şefika'ya söyler misiniz, bana bir kahve yapar mı acaba?" derdi nazikçe. Vakıf davaları için Mısır'a gittiğini hatırlıyorum. "Yol parası hariç, başka bir şey istemem" demişti. Mısır'da Yozgatlı Fazıl Hoca'larda kalmıştı. Bir de Üsküdar'dan Çamlıca'ya atla gittiğini unutamam. Oradan meşhur astronom Fatin Hoca'ya giderdi.

'BU TOPLUMUN KENDİ ÖZ HAYATI TAM BİR HAZİNE'

Eşfak Bey, "Fatin Hoca dediği kim biliyor musun?" diye soruyor. Ardından diyor ki: "Kandilli Rasathanesi Müdürü Astronomi Profesörü ünlü Fatin Gökmen, uzaktan akrabamızdır. Tarih ve Toplum dergisinde bir yazı çıkmıştı. Exupery'nin, "Küçük Prens" kitabında değindiği "Osmanlı gökbilimcisi"nin Fatin Hoca olduğu o yazıda savunulmuştur. Exupery, bir yıldız keşfeden gökbilimcinin kıyafet devriminden sonra Fransa'da kabul görmesini şiddetli bir ironiyle bu nefis çağdaş masala katmaktan kendini alamamıştır. Aslında bu toplumun kendi öz hayatı tam bir hazinedir."

Malum İstanbul'un fethinin 553. yıldönümündeyiz. Ali Himmet Berki'nin, Fatih döneminin hukuk anlayışını anlatan bir kitabı var. Bu kitabın yeni baskısı da yakında Anka Yayınları arasında çıkıyor bildiğim kadarıyla. Kitabı dikkatle okumuş bir yazar olarak bu konuda size ilginç gelen bilgileri bizimle paylaşır mısınız?

FATİH, KARDEŞ KATLİNE CEVAZ VERMEMİŞTİ

Ali Himmet Berki "Büyük Türk Hükümdarı İstanbul Fatihi Sultan Mehmed ve Adalet Hayatı" başlıklı kitabının bir hikâyesi var. Dönemin Adalet Bakanı Fuat Sirmen, Fethin 500. yıldönümünde, kendisinden Fatih döneminin adalet hayatının yazılmasını arzu ediyor. O da kabul ediyor. Eser 1953'te Maarif Vekâleti Yayınları tarafından basılacaktır. Dosyayı teslim ediyor. Ama beklenmedik bir şey oluyor: Kitabın devlet yayını olarak neşredilemeyeceği bildiriliyor kendisine. Gerekçe şu: Eserin ihtiva ettiği ana fikir o devrin siyasi anlayışıyla bağdaşmaz bulunmuştur. Özellikle Ali Himmet Berki tarafından ileri sürülen, Fatih Kanunnâmesi'nde yer aldığı iddia olunan, kardeş veya şehzadeler katline verilen cevazın aslında Fatih tarafından resmen konulmuş bir madde olmadığı noktasında toplanır. Ali Himmet Berki, sözkonusu kanunnâmenin Viyana Kütüphanesi'nde tek nüshası olduğuna dikkat etmiş ve bunu ihtiyatla karşılamaktadır. Osmanlı arşivlerinde öyle bir belgenin bulunmamasının delâlet edeceği anlamı savunmaktadır. Son dönemde yetişmiş kimi İslam hukuku öğretim üyelerinin bu kanunnamenin bu maddesinin mevcut olduğunu kabul ve nedense hararetle savunmaları da şaşırtıcıdır.

Çok ilginç...

KARDEŞ KATLİ, TARİHÇİ HAMMER'İN UYDURMASI MI?

Size daha ilginç bir şey anlatayım. 1992'de Sapanca'da bir akrabamı ziyarete gitmiştim. Kahvede birkaç kitap vardı. Bir tanesi de Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun üç ciltlik hatıralarıydı. Bir yerinde kardeş katli meselesine değiniyor, dedemizin apolojik hipotezini A.Himmet Berki'nin ilmine itibar etmekle birlikte pek şans vermiyordu. Hammer'in, bu konuda Fatih'e bir nevi yüklenişini delil kabul ediyordu. Birden bu tek nüshası Viyana'da bulunan Kanunnâme'yi ünlü ve bizde çok saygın olan Hammer'in düzenlemiş olabileceği şimşek gibi aklımdan geçti. Dönünce Alim Kahraman'la bunları paylaştım. Birkaç gün sonra Alim Bey'den bir telefon, heyecanla "Eskiden çıkmış bir dergide Hammer'in düzmece belge yapma sabıkası üzerine bir yazı gördüm" diyordu. Allah sağlık verirse bu konudaki verileri bir araya getirmek istiyorum.

Hukuk dışında yazdığı eserler var mı?

Hayır. Ama edebiyat, felsefe, tarih ve diğer bilimleri çok iyi biliyor. Medrese disiplinine çok bağlıydı. Şeyh Galip, Abdülhak Hamid ve Ziya Paşa'yı çok seviyor.

Akif'le de tanışıyor değil mi?

Evet. Ankara'da kendisi etrafında oluşmuş bir hukukçular topluluğu vardı. Diyanet'ten, vakıflardan, bazı bakanlardan ziyaretine gelip mesele danışanlar hiç eksik olmazdı. Ankara'da Taceddin dergahına giderdi. Mehmed Akif'le tanışırdı.

'O BAYRAK ORADA KALMAYACAK!'

1920'de Ali Himmet Berki, Amasya'da Mutasarrıf Vekili. Buradayken yaşadığı bir olayı anlatmıştı bana. Olay şöyle oluyor: İngiliz Yüzbaşısı, Türk bayrağını indirip yerine İngiliz bayrağını çekiyor. Dedem "O bayrak orada kalmayacak!" diyor öfkeyle. İngiliz subayı, ülkede artık kendilerinin hakimiyetlerinin söz konusu olduğunu söylüyor ve umursamıyor. Yarım saat içinde hava kararıyor, ortalığı kara bulutlar kaplıyor, fırtına çıkıyor ve İngiliz bayrağı yırtılıyor. İngiliz subayı, korku içinde "Kadı Efendi kerâmet gösterdi" demiş. "Bu benim değil, bu milletin kerametidir" demiş dedem de...

ALİ HİMMET BERKİ

İslam, Osmanlı ve Türk medeni hukuku sahalarındaki çalışmalarıyla tanınan Cumhuriyet dönemi hukukçularındandır. Demircizâde Kadı Osman Efendi'nin oğlu olup, 17 Ocak 1882'de Elbistan'da doğdu. Aslen Akseki'nin Unulla köyündendir. Tokatlı Mehmed Şâkir Hoca'dan icazet aldı (1909). Medresetü'l-Kudat'ı 26 Ağustos 1909'da birincilikle bitirdi.

Tokat, Amasya ve Ankara Merkez Kadılığı yaptı. İstanbul 3. Asliye Mahkemesi'ne, İstanbul Asliye Mahkemeleri Birinci Reisliği'ne tayin edildi. Eserlerinden bazıları:

  • Vakıflar
  • Miras ve Tatbikatı.
  • Hukuk Mantığı ve Tefsir
  • Büyük Türk Hükümdarı İstanbul Fatihi Sultan Mehmed Han ve Adalet Hayatı
  • Mecelle.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi