T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 11 HAZİRAN 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

İmam Hatipler ve İlahiyatlar nasıl korunur

Yaşanan dinin önemli unsurları vahye dayalı bilgi, iman, amel ve duygudur. Bunlardan biri eksik olunca din de eksik olur; yalnız eksilmekle de kalmaz, diğer unsuları etkileyerek, zayıflatarak, bozarak tamamen yok olmaya götürür.

Din bilgisi ve eğitimi ailede başlar, diğer eğitim çevrelerinde ve özellikle okulda devam eder. Okul çağında çocuklar ve gençler din eğitim ve öğretiminden uzak tutulamaz; tutulursa bu kopukluğu telafi etmek imkansız gibidir. Laik ülkelerin devlet okullarında (özel okullarda değil) belli bir dinin eğitim ve öğretimi herkes için mecbur hale getirilemez, ama her dinin mensuplarına, istedikleri din eğitim ve öğretimini almaları için çeşitli imkanlar sağlanır; mesela haftada bir gün okul tatil edilir, sınıflar din derslerine açılır, din mensuplarının (ilgili kurum ve kuruluşlarının) seçtikleri din öğretmenleri gelip eğitim ve öğretim yaparlar, gerektiğinde çocuklar mabetlere götürülür... Özel (mesela kilise) okullarda ise bütün öğrencilere belli bir dinin eğitim ve öğretimi de verilir, istemeyen çocuğunu bu okullara vermez.

Bizim ülkenin laikliği bir acaib; sözüm ona mecburi din dersi var, ama adı "din kültürü ve ahlak bilgisi"; yani dinin kendisi değil kültürü, ahlakın eğitimi değil, bilgisi. Niçin böyle? Laikliği korumak için. Eğer belli bir dinin eğitim ve öğretimi (mesela İslam din ve ahlak bilgisi ve eğitimi) olsaydı istemeyenler de bu dine mecbur edilmiş olacaklardı. Formül öyle bulunmuş, isim ona göre konmuş ve laiklik korunmuş, ama laikliği (din ve vicdan özgürlüğünü) korumak için bir şey daha yapmak gerekirken bu yapılmamış; yani isteyenlere belli bir dinin eğitim ve öğretimini alma, aldırma imkanları kapalı tutulmuş, ilköğretimi bitirmeyen öğrencilerin yaz Kur'an kurslarına devamları bile yasaklanmış. Bu durum karşısında dindar vatandaş farklı (hem İslam eğitim ve bilgisi verilen hem de orta öğretim yapılan) bir okul istemiş, bu istek de İmam Hatip Okulları ile karşılanmış. Laikliği dindarlaşmaya karşı bir araç olarak kullanmak isteyenler baştan beri bu okullara karşı çıkmışlar, kapatmaya muvaffak olamayınca bir yandan orta kısımlarını kaldırma, diğer yandan lisesinden mezun olanları din hizmeti mesleğine mahkum etme yolunu seçmişlerdir. Halbuki dindar vatandaşın ihtiyacı yalnızca din görevlisi temin etmek değil, aynı zamanda çocuklarını dindar olarak yetiştirmek ve her kademede hayata sokmaktır.

Laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü korumanın yolu İmam Hatip Okullarını korumaktan ve belli ölçülerde din eğitim ve öğretimine de yer veren özel orta öğretim okullarına izin vermekten geçer. Hem devlet okullarında din eğitim ve öğretimine imkan verilmez hem de İHL ve özel okullarda din eğitimi engellenirse bunu yapanlar laik değil, din özgürlüğü karşıtı, din karşıtı olurlar.

YÖK yakınlarda aldığı bir kararla din kültürü ahlak bilgisi öğretmeni yetiştirme hak ve görevini İlahiyat Fakültelerinden alıp Eğitim Fakültelerine verdi. Gerekçesi öğretmenlerin tek kaynaktan yetişmesi imiş. Bu tek tip, tek kaynak, tek formasyon bizim laikçilerin çok hoşlandıkları bir kavramdır. Bütün istedikleri de kendi ideolojilerini, dünya görüşlerini dayatmak, farklılığa imkan vermemektir. Bugüne kadar İlahiyat Fakülteleri, mesela Eğitim Fakültelerinin vereceği formasyonu vererek din bilgisi öğretmeni yetiştirdi, İlahiyatların din eğitimi bölümlerinde birçok değerli akademisyen yetişti, bunlar Eğitim Fakülteleri ile de devamlı temas ve alış-veriş içinde bulundular, bu uygulamada bir aksaklık, bir eksiklik, bir problem olmadı. Din eğitim ve öğretimi mesela felsefe öğretimi gibi değildir; burada öğretmenin inanması ve yaşaması da gerekir. Eğitim Fakültelerinde bunu sağlamak mümkün olmadığına göre asıl maksat ve gerekçenin de ne olduğu ortaya çıkmaktadır.

Şimdi probleme damardan girmenin zamanı geldi, ama bu yazıda olamayacak; çünkü bahis kısa kesilemez; şu halde gelecek yazı veya yazılarda laikçilerin çıkmazları ve çelişkileri ile bunun çözüm yolları üzerine eğilmemiz gerekecek. Bu arada İmam Hatip Okulları ile İlahiyat Fakültelerini nasıl koruyup geliştirebileceğimiz konusundaki düşüncelerimi de arzedeceğim.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi