T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Ekonomide olan

'Küreselleşme' denilen önüne geçilemez gidiş, 'kelebek etkisi' diye bilinen olguyu her alanda geçerli hale getirdi. Dünyanın bir yerlerinde bir kelebeğin kanadını çırpması, dünyanın bambaşka bir yerinde derin etkiler yapabiliyor. Bugünün 'küresel' dünyası da öyle; ABD Merkez Bankası'nın aldığı 'faiz yükseltme' kararı, Meksika'dan Türkiye'ye pek çok ülkenin ekonomisini sarsabiliyor...

Bu etkileşime karşı alınabilecek fazla bir tedbir de bulunmuyor. Sermaye sınır tanımadan oradan kalkıp buraya, buradan kalkıp başka bir yere konabiliyor; sermayenin her hareketi, uğradığı ülkelerin ekonomisini yukarıya da aşağıya da çekebiliyor. Özkaynaklarınız yeterliyse yabancı sermaye girişini caydıracak tedbirler alabilirsiniz elbette, ancak yabancıların ilgilenmediği ekonominizi gürbüz tutmanız da bir hayli zor.

Türkiye dış etkilere en açık ülkelerden biri. Özkaynağı kısıtlı, yabancıya kollarını açmış bekleyen bir sermaye sınıfı, kolay kazandırdığı için dışarıya câzip gelen borsası ve özelleştirilen ucuz tesisleri var. Borç yükü fazla her ülke gibi, hükümetler, dışarıdan gelen sermayeye cankurtaran simidi olarak sarılıyorlar. Özelleştirme furyası bitti sayılır, özel bankaların yarıdan fazlası yabancıya gitti. Borsa yabancılar sayesinde hareketli. Son yıllarda, Türkiye'ye, yazlık ve emeklilik yerleşim merkezi olarak bakan yabancı sayısı da arttı.

Bunlara fazla bir itirazımız yok; yabancıların bu ilgisi herkesin yararlandığı bir âdil bölüşüme dönüşmedi belki, ama zenginlerimizi biraz daha zengin yaptı ya, onlara gidenden bir bölümü fakirleri de nimetlendirdi. Bu arada borçlarımız arttı, ekonominin ihracata dayalı yapısı ithalâtı aşırı tetikleyen bir dönüşüm geçirdi. Sonuçta, hem iktidar sahipleri açısından hem de ekonomiden en fazla yararlananlar açısından, yabancı, balla börekle beslenmesi ve ilgisinin her an üstümüzde kalması gereken nârin bir varlık halini aldı.

Hükümetin ekonomideki son dalgalanma yüzünden kaçma eğilimine giren yabancıların bu arzularını caydıracak tedbirler almasının altında bu gerçek yatıyor. Yalnız Türkiye'de değil, ekonomisi bizimkine benzeyen ülkelerde de, yabancı kaçışı, bu tür tedbirlerle önlenmek isteniyor.

Ülkemizin özellikleri yabancıların ilgisini bütünüyle yitirecekleri gel-geç türünden değil; son yıllarda dışarıdan gelen sermayenin ilgi gösterdiği alanlar 'kalıcılık' niyetini dışa vuruyor zaten. Bugün yaşanan, belli ki, ABD'de alınan kararın bir ara kâr maksimizasyonu amacıyla kullanılmasının doğurduğu sarsıntı. Borsa ve para piyasaları bu tür kâr etmelere çok müsait. Bu arada, ekonomide yaşananı siyasî sonuç çıkarma amaçlı istismara yeltenenler de var aramızda; bu yüzden bize benzeyen ekonomilerde zararlı etkisi yüzde 5 ile sınırlı kalmış sansıntı bizde yüzde 25'i buldu.

İlânihaye dışarıya bakarak, yerli değerlerimizi yabancıların ihtimamına bırakarak, borcu yeni borçlarla ödeyerek, ithalât/ihracat makasının yüklediği câri açığı umursamayarak bir yere varamayız. Ufacık kanat çırpmaların bize yansıyan etkisi teknemizin alabora olması ise, önce teknemizi sağlamlaştırmaya çalıştırmalıyız.

Keşke durdurulabilse, ama küreselleşme önüne geçilemeyen bir gidiş... Bizim gibi ülkelerin ekonomileri üzerindeki olumsuz etkilerini kalıcı tedbirlerle asgariye indirmenin yollarını aramalıyız. Bunu da tek başımıza yapmak yerine, başka ülkelerin deneyimlerinden yararlanarak daha iyi başarabiliriz. Hata ise, hatamız da burada işte: Günü kurtarmakla yetinip eski yola devam ediyoruz da, kalıcı tedbirlere başvurma yollarını aramıyoruz.

Yapılanlardan bugüne kadar hep tuzu kurular yararlandı, şimdiki sarsıntıdan en çok zarar gören de onlar; kazançlarını korumanın yolunun daha âdil bir paylaşımdan geçtiğini bu vesileyle hatırlayabilirler mi acaba?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi