T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Yasin AKTAY

Türkiye Metin Demir'in kaybıyla aşağılanmak isteniyor

1 Haziran'dan beri Kuzey Irak'taki yönetim tarafından hiçbir açıklama yapılmaksızın ve akıbeti hakkında hiç bilgi verilmeksizin zorla alıkonulan Metin Demir'in başına gelenler hakkında, günlerdir yazılanları izliyorsunuz. Metin Demir Türkiye Cumhuriyeti'nin özgür bir vatandaşıdır ve halen bir devlet olarak tanınmayan Kuzey Irak Kürt yönetimi tarafından 23 gündür gözaltında tutuluyor. Olayın hayreti mucip taraflarından biri Demir'in bırakınız tutuklanmasına neden olan şey, onun tutuklu olup olmadığı hakkında bile hiçbir bilginin verilmiyor olması.

Esasen sadece olayın bu yönü bile Türkiye'nin bunu şimdiye kadar çoktan bir uluslar arası krize dönüştürmüş olması için yeter de artardı bile. Bir devletin kendi vatandaşına karşı en temel görevi onların canlarını, mallarını ve hürriyetlerini, bilhassa yabancı unsurlara karşı korumaktır. Bir devletin vatandaşına yönelen bir hareket, bu yüzden o devletin manevi şahsiyetine de kast etmiş sayılır. Tam da bu nedenle uluslar arası ilişkilerin dili çoğu kez ülkelerin birbirlerinin vatandaşlarına karşı muameleleri üzerinden çalışır. Bir çok uluslar arası kriz buradan patlak verir. Güçlü devlet bir bakıma da vatandaşına dünyanın her yanında saygınlık üretebilen devlet demektir.

Burada olay artık sessiz sedasız bir kaybolma durumunu aşmış. Hatta olay artık bir fail-i meçhul bahanesiyle de geçiştirilemeyecek kadar âşikar olmuş. Olay tam bir faili malum; olup bitenlerin bir sürü şahidi var.

Metin Demir, 1 Haziran 2006 günü Türkiye'den Kuzey Irak'a geçerken sınır kapısının hemen ötesinde bir KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) mensubu olduğu öne sürülen kişiler tarafından gözaltına alınmış. Üstelik bu gözaltının nedeni hakkında hiç bir bilgi verilmemiş. 12 gün boyunca hakkında hiçbir bilgi alınamayan Metin Demir'i 12 Haziran'da sormak üzere giden Kudüs dergisi genel yayın yönetmeni Mustafa Eğilli ve Mehmet Hasip Yokuş'tan da aynı şekilde haber yok. Sanki korku filmi seyrediyoruz. Yakalananların akıbetini soran herkes kayboluyor. Sonra bu sayede öğreniyoruz ki, Türk vatandaşlarına yönelik KDP yönetiminin bu keyfi uygulamaları almış başını gidiyor. Günlerdir bu konuda bir sürü şey yazılıp çiziliyor, bir devlet veya hükümet yetkilisinden bu konuda bir tepki gelmiyor.

Kaybolanların hepsinin birer insan hakları aktivisti olmaları kuşkusuz olaya farklı bir boyut kazandırıyor. Afganistan ve Irak'taki Amerikan işgalinin kendisi zaten başlı başına her türlü hukuk zeminini yok ederek ilerliyor. İbrahim Karagül'ün bu vesileyle akla getirdiği, hatta kuvvetli bulduğu ihtimal doğruysa, bize istediğimiz kadar bağımsızlığımızla avunmaktan başka bir şey düşmez artık demektir.

Afganistan ve Irak işgalinin bölgeye demokrasi getirmesini artık zaten kimse beklemiyor. Bu işgaller sayesinde asıl sorunun "kimin insan sayıldığı" noktasında çok açık bir ayırımcılığın belirleyici olduğu ortaya çıkmıştır. Bu işgaller yüzünden canlarından, mallarından, çocuklarından, yakınlarından, özgürlüklerinden, işlerinden, hayat düzenlerinden olan milyonlarca insanın hakları belli ki "insan hakları" kapsamında bile görülmüyor. Bu ağır hakları soranlar, bu hakları gündeme getirenler de belli ki işgalciler ve işbirlikleri tarafından insandan bile sayılmıyor. "İnsan" için öngörülen sınırın bu kadar dar olduğu bu vesileyle açıkça ortaya çıkmış oluyor. Bu olağanüstü hallerin, kuşkusuz çok hayırlı olan bir sonucu, bu konudaki ikiyüzlülüğü acı da olsa ortaya çıkarmış olmasıdır. Temeli zulümle, işgalle atılmış bir maddi uygarlıktan asla bütün insanlar için adil bir dünya sadır olamazdı, olmadı.

İşgalcilerin insan tanımı ne olursa olsun, Türkiye'nin kendi vatandaşına ve tabii ki kendine karşı borcunu hatırlatmak da bizim görevimiz. Metin Demir'in ve onu sormaya giden arkadaşlarının tutuklanma ve bugüne kadar alıkonulma biçimi her ayrıntısıyla Türkiye'nin manevi şahsiyetini istiskal etmeye dönük hareketlerdir. Türkiye'nin vatandaşını sorgusuz sualsiz, bu şekilde derdest etme cüreti birilerinde oluşmuşsa, hiçbirimiz hiçbir yerde güvende değiliz demektir.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi