T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 MART 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Zifiri aydınlanma

Bernard Henri-Levy, peşine Selman Rüşdi'yi ve diğer birtakım bîçareleri de takarak: "yüzyılımızın gerici değil aydınlık bir yüzyıl olması için tüm ülkelerden demokratlara ve özgür ruhlara çağrıda bulunmuş." Niçin? -Faşizm, nazizm ve Stalinizm'i yendikten sonra dünya yeni bir küresel totaliter tehditle karşı karşıya imiş.

Gerisini okumazsanız, "çok doğru!" dersiniz. Fakat aynı cümlenin gerisinde, bu "küresel totaliter tehdid"in, ucuz bir kurnazlıkla "İslamcılık" adı verilmiş "İslâm" olduğu anlaşılıyor. Daha sonra da Bernard Henri-Levy & Selman Rüşdî ve şürekâsı, İslâm'a karşı, Nur'a karşı; zulmetin ve zulmün "cihad"ını ilân ediyorlar: Karikatür krizini izleyen gelişmeler, "evrensel değerler için savaşmak gerektiğini" gösteriyormuş. Aman yâ Rabbi! Senin insanlığa bağışın olan "evrensel değerler" için cihad ilân edenlere bak! Üstelik bu savaş silâhla değil fikirle kazanılacakmış! Öyleyse niçin dünya hakimiyetini silâh zoru ile ele geçirmeye kalkışan ve size Nur'a karşı zulmet fetvâsı ısmarlayan gerçek "küresel totaliter tehdit" odağından hiç söz etmiyorsunuz?

Niçin söz etmedikleri apaçık belli: Bu savaş "demokratlarla teokratları karşı karşıya getiren küresel bir savaş" imiş! Şu halde "zulmetin cihad fetvâsı"nı yine Yeryüzü Canavarı'nın bizzat ısmarladığı anlaşılıyor: ABD'de Cheney "özgürlük gündemi koordinatörü" olmakla görevlendirilmiş. "İran'da demokrasiyi yaymak" için emrine 85 milyon dolarlık ödenek tahsis edilmiş. Bernard Henri-Levy ve Selman Rüşdî gibi demokratların, İran'daki teokratlara karşı ilân ettikleri savaş fetvâsını niçin bazı İranlı "demokratların" da imzaladıklarını, anlayan anlıyor. Bizde de böyle özgürlükçü-militan demokratlar yok mu? Aslında bu fetvâ pek de ünlü olmayan bir Fransız gazetesinde yayımlanmakla kalmayıp önce bütün İslâm ülkelerinin ABD elçiliklerinde imzaya açılmalı idi. Belki de 85 milyon doların, bu kadar geniş katılımlı bir özgürlükçü demokrat aydın ordusu için yeterli olmayacağı hesaba katılmıştır.

Fetvâyı ibretle okumayı sürdürelim: İslâm(cılık), geçtiği her yerde eşitlik, özgürlük ve lâikliği öldüren gerici bir ideoloji!

Bizim özgürlükçü demokrat-militan aydınlarımız, benim İslâm(cılık) şeklinde aktarmama derhal itiraz edeceklerdir: -Dürüst davran! Bu saygın bilim ve düşün insanlarının ve de dörütmenlerin "İslâm" ile bir sorunları yok! Onlar İslâmcılık'a karşı çıkıyor! Yoksa?.. Yoksa, sen de İslâmcılık yandaşı mısın?"

Fakat bu itiraz da mesnedsiz kalıyor. Çünkü zifiri aydınlanma fetvacıları, daha aşağıda -fetvânın aslını görmedim, çevirisine göre- ustaca kıvırtmalarla, "İslâmcılık" diye hedef aldıklarının doğrudan doğruya İslâm olduğunu da söylemekten çekinmiyorlar: "Sırf İslâm'ı din olarak eleştirmek ile Müslümanları damgalamayı biribirine karıştıran talihsiz bir konsept olan İslamofobi'yi teşvik etmiş olmayalım diye eleştirel anlayışımızdan vazgeçmeyi reddediyoruz!"

Reddedin, reddetmekte devam edin tosunlarım da, yine anlamadığım birşey var: Antisemitizmi, antiamerikanizmi teşvik etmiş olmayalım diye eleştirel anlayışınızdan vazgeçmeyi niye reddetmezsiniz? Yoksa jetonlu-kumbaralı yiğitlik, otomat yiğitliği bu kadar mı oluyor?

Fetvâ'nın; yukarıda da değindiğim son cümlesi, demlenerek okuyan "kafayı bulmuşlar"ı, masaya kapanarak hüngürdetecek kadar şâhâne! Yüzyılımızın gerici değil aydınlık bir yüzyıl olması için, tüm ülkelerden demokratlara ve özgür ruhlara çağrıda bulunuyoruz! (Kaynak: Radikal, 6 Mart 2006 Pazartesi).

Onlar çağrıda bulunsunlar da ben de kafayı bulmamış olanlar için uyarıda bulunayım: Her çağrıya aldanmayın! Kuş avcıları, tuzak-kafeslere daha önce avladıkları kuşcağızları yerleştirir, onun ötüşünün tuzağa çektiği kuşları da böylece avlamış olurlar. "Aydınlanma türküleri" ile insanlığı zulmet tuzağına çeken dibi kumbaralı otomatların özgürlük çağrıları, demokrasi çağrıları da böyledir. Yaklaşan fecrin önsezisi; fecri bekleyenlerin ümit ve özlemlerini güçlendirirken zulmet endüstrisi mensupları da elbette "zifiri aydınlanma" çağrılarına hız vereceklerdir. Otomatlardan yükselen özgürlük ve demokrasi türkülerinin büyüsüne kapılıp uyurgezer adımları ile tuzağa doğru yürüyenlere sesleniyorum:

"Zifiri aydınlanma" türkülerinin yükseldiği canavar inine doğru gitme! Geri dön! Geri dön! Bize gel! Ne olursa olsun geri dön! Daha önce bizimle değil idiysen de farketmez, bize gel! Bizim dergâhımız, zifiri aydınlanmanın korkunç ve amansız ümitsizliği dergâhı değildir. Yüzlerce kez bize gelip sonra yine canavara doğru gittiysen de bize dön!

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi