T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 MART 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Nazif GÜRDOĞAN

Ben Anadolu'da doğdum

Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasında, Türk boylarının olduğu kadar Müslüman soyların da tarihi yansır. Onun dünyanın Cennet'e açılan şehri olan Mekke'nin ışığını, yeryüzünün bütün şehirlerine ulaştırma tutkusu, onu dünyada "Kızılelma"yı arayan bir eylem sevdalısına dönüştürmüştür. Benim atalarım Asya'da doğmuşlardı. Ben ve çocuklarım Anadolu'da doğdular. Torunlarım da Avrupa'da doğacaklar. Anadolu insanı için doğulan şehirlerden önce, doğruyu arayan şehirler önemlidir.

Tarihin her döneminde eylemin kaynağı, yetiştirdiği büyük düşünürlerle toplumları dönüştüren, Anadolu'nun sesi olmuştur. O ses Ömer Seyfeddin'in sesidir. O ses Rasim Özdenören'in sesidir. Onların sanat dünyasında, düşmanlığa yer olmadığı gibi, karamsarlığa da yer yoktur. Onlar, Anadolu insanının Asya'dan Avrupa'ya uzanan uzun yolculuğunda hem iç, hem de dış dünyasına dönük met ve cezirleri büyük bir ustalıkla anlatırlar.

Mart ayının ilk haftası Gönen Belediye Başkanı Hüseyin Yakar ve çalışma arkadaşları Fevzi Çolak ve İzzet Fuat Onar'ın düzenlediği "17. Ömer Seyfeddin Kültür ve Sanat Haftası"na katıldım. Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, Nazife Şişman, Recep Şükrü Apuhan, Nedim Taktak, Doç. Dr. Recep Duymaz, Doç. Dr. H.Harun Duman, Dr. Hulusi Geçgel ve Dr. Mehmet Narlı'nın katıldığı oturumlarda Ömer Seyfeddin'in düşünce ve sanat dünyası ele alındı. Bünyamin Şen'in yönettiği oturumda Prof. Dr. Bekir Karlığa, Erdem Bayazıt, Şaban Kızıldağ, Sezen Özol ve ben onun "Kızılelma Neresi" isimli hikayesinden yola çıkarak, Avrupa'da Anadolu insanına açılan yeni kapıları tartıştık.

Ömer Seyfeddin'e göre Kızılelma, sizin "Atınızın gittiği yerdir". Türkler atlarıyla gittikleri Asya ve Avrupa ekseninde bütün şehirleri, kalelerinde bayraklarının dalgalanması gereken bir Kızılelma olarak görmüşlerdir. Onlar binlerce kale fethetmiş, binlerce de kale inşa etmişler. Ancak hiçbirzaman kale gibi, statik bir toplum olmamışlar. Tam tersine sürekli hareket halinde olan dinamik bir yapı oluşturmuşlardır.

Türkler için vatan, bayraklarının burçlarında yükseldiği coğrafya olmuştur. Onlar bayrakları gibi, vatanlarını da yanlarında taşımışlardır. Ömer Seyfeddin'in "Forsa" isimli hikayesinin kahramanı, doğduğu topraklarda değil, "Albayrağın dalgalandığı yerde" ölmek ister. Bunun için, Kaşgar'dan Budapeşte'ye kadar geniş bir coğrafyada camiler, medreseler, türbeler ve kervansaraylar, görünen ve görünmeyen dünya gibi, eleledirler. Türkler için, yerin üstü kadar yerin altı da değerlidir.

Geçmişte Türkler Kızılelma'nın peşine atlarıyla düşmüşlerdi. Onlar bir şehri fethedince, başka bir şehre giden Kızılelma'nın peşinde Doğu'dan Batı'ya bir kutlu nehir gibi, akmışlardır. Gönen'in bereketli toprakları da Malazgirt savaşından sonra Türkler'in eline geçmiştir. Gönen ve çevresi Türkler'in Ege ve Trakya'ya açılma kapısı olmuştur.

Gönen kaplıcaları, ovaları ve doğal kaynaklarıyla Anadolu'nun kültür, turizm ve kongre merkezi olma yolunda hızla ilerliyor.

Bilgi toplumunda Amerika, Avrupa, Hindistan ve Çin ile birlikte bütün dünya Anadolu insanının gitmesi gereken Kızılelma oldu.

Kızılelma artık dünyada değil, aydadır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi