T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 12 MART 2006 PAZAR | ||
|
Türk halkının 'muhafazakâr' olduğu gerçeğini yeniden hatırlatan anketle ilgili haberde sürpriz bir yön yok. Değerlerine her bakımdan sahip çıkan bir toplum yapımız olduğu zaten belli. Ancak bu 'tutucu' ve 'geri bıraktırıcı' bir sahiplenme değil; tam tersine 'yeniliklere açık' bir toplum bizimki. Çocuklarının kendisinden daha iyi olmasını arzuluyor; eşitlikten yana ve özgürlüklerin genişletilmesini önemsiyor. Boğaziçi Üniversitesi'nden bir bilim ekibinin yürüttüğü araştırmadan çıkan Türkiye tablosu hepimizin hergün tanık olduğumuz gerçeklerle bire bir örtüşüyor. Seçimlerde sandığa yansıyan da o tablo zaten; aile yapısını esas alarak özgürlükçü mesajlar veren 'yenilikçi-muhafazakâr' partiler, samimi olduklarına ikna edebildikleri oranda, seçmenden oy alabiliyor ülkemizde. 1983'te ANAP, 2002'de Ak Parti bu sebeple iktidara taşındı işte. Toplumun 'başörtüsü' konusuna yaklaşımında da şaşılası bir yön yok. Son ankette, halkın yüzde 93'ü "Başını örten kadınlardan rahatsız değilim" cevabını vermiş. 1999 yılında TESEV tarafından yürütülen bir başka bilimsel araştırmada, bu oran, yüzde 83,5'ti. Altı yıl içinde, toplum, 'başörtüsü' konusunda daha hoşgörülü hâle gelmiş. Ak Parti iktidarının kendini yeni yeni belli eden yan ürünlerinden biri bu. Hükümetin toplumun beklentileri istikametinde politikalar üretmesine ek olarak Ak Parti'nin de mâceracı tavırlardan uzak durması, belli çevrelerin pompaladığı aksine beklentileri boşa çıkardı. Bunun sonucu olarak da, toplum, çok küçük bir azınlık dışarıda tutulacak olursa, kendini daha rahat hissediyor. 'Başörtüsü' konusunda altı yılda meydana gelen toplumsal rahatlama bunun göstergesi. Her anket bazı gerçeklerin daha kolay anlaşılmasına yarar. Boğaziçi Üniversitesi'nden bir heyetin muhafazakârlık anketinin gözlere soktuğu gerçek de şu: Devlet ile millet arasında sorunlara yaklaşımda esasen varolan farklı bakış daha da kökleşmiş... Devletin 'tehdit' görüp yasakladığında hiçbir mahzur görmeyebiliyor toplum; toplumun sahip çıktığı temel değerler ise, devlet tarafından çoğu kez 'tabu' biliniyor. Bu zıtlık Ak Parti iktidarında da ortadan kalkmadı; ancak iktidarda Ak Parti'nin bulunuyor olması tezadı daha çarpıcı kılıyor. Türkiye'de toplumda yansımasını bulmayan küçücük bir azınlık sayısal oranının çok ötesinde bir etkiye sahip. İnsanların arzuladığı türden 'yozlaşmadan yenileşme' girişimlerine ve toplumsal mutabakatın belirleyici olmasına o azınlık engel. Siyasi açıdan hiçbir ağırlığı bulunmayan o insanlar, siyaseti de toplumsal gidişi de kendi çizgilerinde yoğurma çabasındalar. Ülkede norm (ölçü) onlar, 'siyaseten doğru'yu onlar temsil ediyor; toplum gözünde 'yanlış' görülseler de... Ak Parti'nin ne yapması gerektiği de aslında belli: Bu tabloyu tersine çevirmek... Sesleri güçlü çıksa da toplumda fazla etkisi olmayan o küçücük azınlığa prim vermekten, onun yanlış örnekleriyle aynı karede fotoğrafa girmekten vazgeçip ortak paydayı teşkil eden temel değerlere ve temsilcilerine daha fazla imkân sağlamak... Bunu da, 'dışlayıcı' değil 'kapsayıcı' bir anlayışla yerine getirmek; ciddiyetten ve her yeni adımda ikna yönteminden şaşmadan... Toplumun temel değerlerine kendilerini 'siyaseten doğru' görenler tarafından korkunç bir tasallut var bugün; medya o tasallutun aracı olarak kullanılıyor. İşte gördük, toplumun ezici çoğunluğu, buna rağmen, doğrulardan şaşmadan yoluna devam ediyor. Her zaman aranan 'toplumsal mutabakat' pek çok konuda gerçekleşmiş durumda; anketten çıkan tablo buna ışık tutuyor. Azınlığın çoğunluğa hükmettiği bazı alanlardaki çarpıklık düzeltildiğinde, Türkiye, her bakımdan sağlıklı bir ülke haline gelecektir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |