T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 MART 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Özlem ALBAYRAK

Muhafazakar toplum!

Önceki gün, Fransa'daki olaylardan yola çıkarak sözü isyan kavramından, toplumun aşağılanan, yoksullukla terbiye edilen ve bunların sebebiyet verdiği bir öfkenin karanlığında yaşayan güçsüz kesimlerinin reaksiyon tavırlarına getirmiş, birilerinin tüylerini diken diken etmesi gereken kitlelerin bunlar olduğundan bahsetmiştik.

Toplumla elit-karar alıcılar arasındaki hak-özgürlük kazanımı ve madde-maneviyat skalasındaki konum makası açıldıkça, bu sonucun kaçınılmaz hale geleceğine vurgu yapmaktı yazının derdi.

Sonuçlarının, öngörü ve arzularına uygun düşmemesi itibariyle, medyanın gözlerini şaşkınlıktan kocaman açtıran anketlerden bahsederken de, son örnek olarak Boğaziçi Üniversitesi'nin yaptığı ve çocuğunu azarlayan ebeveyn diliyle verileri önümüze serilen anketten bahsetmiştik.

Medyayı, 'fazla muhafazakar olduğu ortaya çıkan toplumun' hani neredeyse kulağını çekme noktasına getiren anketten...

Araştırma çok ilgi gördü, üzerinden günler geçmesine rağmen, medyanın büyük hayal kırıklığını, herkesin yüzüne karşı açık açık söylemesi sayesinde daha da süreceğe benziyor konuya gösterilen hormonlu ilgi. Ankete göre halkın rahatsızlık duyduğunu söylediği konular şöyle: Eşcinseller (yüzde 76), Evlenmeden yaşayan çiftler (yüzde 65), Küpe takmış erkekler (yüzde 63), Barlara gidenler (yüzde 56), Başını örtmeyen kadınlar (yüzde 24)...

Liste uzuyor ve rakamlar toplumda ciddi anlamda bir muhafazakarlığa işaret ediyor, doğru.

Ancak bunun medya tarafından okunuşuna bakarsak, toplumun uyum ve diyaloga kapalı olarak ve farklı olanla çatışarak varolması gerektiği gibi bir sonuç çıkıyor ki, başınızı çevirdiğiniz her yer ve herkeste bir 'farklılık, renklilik' göreceğiniz Türkiye'de, böylesi bir çatışma ortamı yüzyıllardır olmadığı gibi, halihazırda da yok.

Çatışma olsa olsa... Çatışma değil aslında. Daha çok tek taraflı uygulanan yasak ve baskı mekanizmaları sayesinde, toplumsal yaşantıyı iyilikle, olmadı emir-komuta nümayişiyle yola getirmek arzusundan oluşan gerilim, evet ideoloji bekçileriyle halk arasında var.

Medyanın sözcülüğünü seve seve yaptığı karar verici kesimle halk arasında oluşan bu gerilim, sıkıntıya mahal vermiyor da değil üstelik.

O halde elimize "tehlikeli sonuçlar" verdiği vehmedilen bu ankete, etki-tepki olayı olarak yaklaşarak "muhafazakarlık yükseliyor" diye ağlaşanların biraz olsun içine su serpebiliriz herhalde.

Başka türlü bir açıklama zor çünkü. Ve bu muhafazakarlığın yeniyetme değil, bu toplumun tarihiyle yaşıt olduğunu inkar hususunda da, manzarayı değiştirmeye yetecek kadar kavi deliller bulunmuyor elimizde.

Ama bu anketle ilgili olarak, 'muhafazakarlık yükseliyor' yerinmesinden daha önemli bir problem var ki; şudur: Medyanın bu şaşkınlığının hiç de şaşırtıcı olmayışı.

En olumlu bakış açısıyla bile medyanın, düzelteceğim diye kıymık kıymık eksilttiği tercümelerden, algısına uyanı uymayanı çevirirken elindeki şablona oturtması gayretinden doğan, hatalı, tekamül etmemiş, hatta bazen art niyetli değerlendirmelerden, bu toplumun çok çektiğini belirtmek gerek öncelikle ve açık yüreklilikle.

Medyanın sütun sahibi kanaat belirleyicilerinin, karşısındakini kendi kriterleriyle ölçerek duruş geliştirmesine aşinayız elbet. Ancak, son örneğin medyanın öteden bu yana süregelen "toplumla kan uyuşmazlığı"nı iyice ortaya serdiği de aşikar.

Madalyonun öbür tarafı ise hayli karamsar:

Sütunlarla, haberlerle "tahammülsüz, hoşgörüsüz" suçlaması yöneltilen halkın, muhafaza etmeye çalıştığı, aile ve dini inanç konusunda medyanın ne derece hassasiyet gösterdiği, hasbel kader gösterilecek olsa da bu hassasiyetin nasıl bir alaycılığın yayvan diline emanet edildiği de herkesin malumu.

Makas açılıyor demiştik.

Halkın bakışını kendi kâh öfkeli, kâh alaycı diline tercümeye tamam da, bunun karşılığında -eşitlik istemek gibi olmasın ama - kendi muradını da ortaya koymak gerekiyor. Çünkü makasın çok açılmış kolları, bir kazaya sebebiyet vermeye çok yakın duruyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi