T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 23 MART 2006 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yasin DOĞAN

Aile gibisi yok

Son günlerde gazetelerde toplumun giderek muhafazakarlaştığına dair yazılar çıkıyor. Muhafazakarlık deyince irdelenen konular başında aile, gelenek ve otorite geliyor.

Muhafazakarlık modernlik eleştirisiyle doğan bir hareket olduğu için modern dönemin toplumsal kurumlarına ve başta aileye dönük farklı görüşler sergilemesi de doğaldır.

Modern dönemde ultra-bireyleşme yanında ailenin çekirdek yapıya dönüşmesi muhafazakarların gündeme getirdikleri konulardandır.

Bugün yaşanılan toplumsal çözülmenin ve sosyal bir çok sorunun temelinde de aile olgusunun geçirdiği zafiyet yatmaktadır.

Modern dönemde "çocuk", "kadın" ve "yaşlı" kavramlarıyla birlikte anılan birçok toplumsal sorun bir şekilde aile ile ilişkilidir.

Kimsesiz çocuklar, sokak çocukları, çocuk istismarı gibi konulardan kimsesiz veya dışlanmış yaşlılara kadar birçok konu, bunların rehabilitasyonları, bakımları, uyumları gibi bir çok ihtiyaç, sorunun sosyal olmanın ötesinde ekonomik ve siyasi bir soruna dönüştüğünü de göstermektedir.

Bugün geleneksel diye bilinen Doğulu toplumlardaki yaşlı, kadın ve çocuk merkezli sorunlarla Batı toplumlarındaki benzer sorunlar arasında çok büyük uçurum vardır. Batı'da yaşanan bu sosyal sorunlar bireyleşmeyle birlikte devleti aşırı derecede önplana çıkarmıştır. "Toplumsal sorumluluğu" azaltarak "kamusal (devletsel) sorumluluğu" abartılı bir şekilde her derdin devası haline getirmek hantal ve devasa bir devlet ortaya çıkarmakla kalmamış, devletin acziyetini de arttırmıştır.

Muhafazakarlık bireysel özgürlükleri ve şahsiyet gelişimini kabullenmekle birlikte, atomize olmuş bir toplumsal yapı arzu etmez; nihilizme varan bir bireyciliğe karşı çıkar.

Buradaki modernlik eleştirisi bireyselleşme ve bireysel özgürlük adına toplumsal ve geleneksel kurumların çözüldüğü, bireyin yalnızlaştırılarak devlet karşısında korumasız hale getirildiği şeklinde bir düşünceye dayanır.

Temel geleneksel değerlerin kuşaklar arasında aktarımı ve yaşatılması için muhafazakarların bulduğu en önemli eğitim, terbiye ve koruma mekanizması "aile"dir.

Adorno da benzer bir şekilde bireyi baskı altına alsa da, onu güçlü kılan belki de oluşmasını sağlayan kurum olarak aileyi vurgular ve son dönemlerde ailenin çökmesine işaret eder.

Aile aynı zamanda varolan sisteme karşı hem bir sığınak, hem bir dayanışma mekanizması, hem bir muhalefet kaynağıdır.

Martin Jay bu durumu şöyle vurgular: "Baba otoritesinin ve anne sevgisinin muhasara altına alındığı modern dünyada bireyler eleştirel kapasitesini yitiriyordu. Baba figürünün ortadan kalkmasıyla çocuklar yönetim altına alınmış, bugünkü dünyanın dağılganlaştırılmış otoritesine karşı boyun eğici bir tutum benimsemeye terkedilmiş bulunmaktaydı."

Anthony Giddens de refah devletinin büyümesiyle ailenin parçalanması arasında da bir bağ kurar: "Sosyal yardım kurumlarının insanları önceki nesillerde aileler tarafından sağlanan destek biçimlerini devletten beklemeye alıştırdığı iddia edilmektedir. Refah devleti bazı babaların eş ve çocuklarına karşı sorumluluklarını terk etmesine izin vermiştir."

Modern dönemde yaşanan yalnızlaşmanın kolektif beyhudelik hissine sebep olduğu, bireyciliğin ürettiği aşırı benlik üzerinde yoğunlaşmanın toplumsal sorumluluk hissini zayıflattığı, toplumsal değer ve kazanımları yaşatacak geleneksel kurumların çöküntüye uğratıldığı gibi iddialara karşı muhafazakarlığın toplumsal grup bağını, aileyi, sivil toplum yapılanmalarını önemsemesi anlaşılabilir bir durumdur.

Batı'da büyük maddi kaynaklarla oluşturulan çocuk evi, huzur evi ve kadın sığınma evlerinde ailenin ürettiği şefkat ve dayanışmanın sağlanamaması muhafazakarların çok da haksız olmadığını göstermektedir.

Aileyi küçültenler, önemsizleştirenler, çözenler yerine ne ürettiklerini, ürettiğini sandıkları kurumların ailenin yerini alıp alamadığını bir kez daha düşünmelidir.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi