T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 1 MAYIS 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Yasin AKTAY

Güney Afrika'da bir Akil Adam: İbrahim Rasul

Irkçı Apartheid yönetimine karşı mücadelenin önde gelen isimlerinden biri Malay kökenli bir Müslüman, İbrahim Rasul, oldukça karizmatik ve entelektüel bir kişiliğe sahip. Mandela'nın yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Rasul şu anda Güney Afrika'nın dokuz eyaletinden biri olan Western Cape'in başkanı. Halk tarafından çok sevilen Rasul'ün, daha önce çok başarılı bir belediye başkanlığı dönemi de var. Hem sevilen karizmatik kişiliği hem de belediyeciliğinden dolayı, "Güney Afrika'nın Tayyibi" diye de anılıyor. Geçen sene Başbakan Erdoğan'ın Güney Afrika gezisinde bu özelliği gündeme gelmişti. Erdoğan'ın eyaletin başkenti olan Cape Town'da karşılaştığı belediyecilik kalitesine yönelik hayranlık belirten ifadeleri gazetelerde yer almıştı.

Rasul, Fountain Educational Trust'ın Cape Town'da düzenlediği ve bölgenin her din ve etnik grubundan insanın davete icabet ederek hazır bulunduğu Kutlu Doğum Gecesi'ne katılarak Peygamberin kişiliği ve günümüze ilişkin mesajları üzerine çok etkileyici bir konuşma da yaptı. Benim konuşmamda vurguladığım bir iki noktaya da göndermeyle şunları söyledi:

"Hz. Muhammed (s) davranışlarıyla, kişisel özellikleriyle mucizevi veya olağanüstü yanları önplanda olmayan dolayısıyla insanlık durumuna alabildiğine yakın biri. İnsanlar için insanlar arasından gönderilmiş bir örnektir. Bunun anlamı, herkes tarafından ve her zaman kolaylıkla izlenebilir, örnek alınabilir biri olmasıdır. O'nun davranışlarını herkes örnek alıp uygulayabilir, çünkü davranışları imkan dahilindedir. Mümkün olan insana son derece yakındır. O doğaya, insanlara, dünyaya ve her şeyden önemlisi kendi bedenine karşı barışıktı. Bu da dünyadaki her türlü barış ihtimalinin temelidir. Ancak bu barış tabii ki adaleti ve haksızlıklara karşı koymayı gözardı eden bir şey değildi. Peygamber sadece şefkatli değildi, aynı zamanda iyilerle dostluğuna sadakatinin bir gereği olarak kötülere ve zalimlere de düşmandı. Bu da onun alemlere rahmet boyutunu tamamlıyordu."

Rasul'ün siyasi pratiği, Müslümanların azınlıkta oldukları çokkültürlü bir toplumda İslami bir siyasetin mümkün yolları hakkında ilginç bir örnek sergiliyor. Nelson Mandela'nın sosyalist partisine bağlı olarak, Müslüman kimliği ve anlayışını rahatlıkla ifade ettiği gibi, Müslümanların haklarını da her zeminde temsil ediyor. Üstelik, kendi partisi bu temsile imkan verdiği halde, Güney Afrika'da Müslümanları doğrudan temsil eden ve kendi partisine muhalefet konumunda olan başka bir parti de var. Bu temsil düzeyi dolayısıyla Müslümanlar eğitim, giyim kuşam ve dini ifade özgürlüğü bakımından istedikleri hakların tümüne sahipler. Sonuçta, Müslümanlar toplumda ne bir gerilimin ne de bir milli kimlik sorununun kaynağı oluyorlar.

Yeri geldiğinde Müslümanların mesajlarını, saygın kişiliği, entelektüel derinliğiyle büyük bir başarıyla vermesini çok iyi biliyor, Rasul. Görüşlerini hiçbir komplekse de kapılmadan net bir biçimde ifade ediyor. Konuşmasından sonraki yemekli sohbette geceye bir konuşmayla katılan bir Rabbi David Hoffman'ın İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın radikal söylemini eleştiren sözlerine karşılık yaptığı analiz kayda değerdi: "Ahmedinecad, Amerikan politikalarına karşı, yine bu politikaların zorladığı yönde, İran halkının bir cevabından başka bir şey değildir. Yıllarca reform ve diyalog söylemlerini en derin ve anlamlı şekilde ifade eden Hatemi'nin diliyle konuşan İran halkına ABD yönetimi hiçbir jestle karşılık vermediği gibi düşmanca tutumunu bu esnada bile her geçen gün daha da arttırdı. Irak'ı uyduruk bahanelerle işgal etti ve İran üzerinde fiili bir tehdit oluşturmaya başladı. Bu durumda İran halkının zaten epeydir denediği halde kendisine bir yarar sağlamadığını gördüğü açılımcılığa karşı güvenlikçi bir siyaset konseptini tercih etmesi kaçınılmaz oldu. İran halkı Bush'a Ahmedinecad'la karşılık vermiş oldu. Kimsenin şikayete hakkı yok"

Rasul Türkiye ve İspanya'nın öncülüğünü yaptığı Medeniyetler İttifakı'nın oluşturduğu "akil adamlar" (wisemen) grubunda yer alıyor. Doğrusu çok yerinde bir tercih. Bu medeniyetler ittifakı düşüncesi ne kadar ümitsiz bir şey de olsa, bu çerçevedeki toplantıların böyle isimlerle yapılacak olması, bu vesileyle anlamlı buluşmalar ve diyaloglar izleyeceğimizin işaretini veriyor. İzlemeye devam edelim.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi