T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 22 MAYIS 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fikri AKYÜZ

"Bu yazarlardan demokrat olanı bulunuz"!

Adamın biri resim yapıyormuş. Arkadaşı sormuş: "-Ne resmi yapıyorsun?"... "-Çimenlikte bir keçi resmi"... "-Çimenler nerede?"... "-Keçi hepsini yedi"... "-Ya keçi?"... "-Yiyecek bir şey kalmayınca o da gitti".

Gazete yapan ya da köşe yazısı yazan birileri, şu ressama ne kadar da benziyor. "Yazınızda demokrasi, özgürlük, akıl, vicdan, cesaret nerede?" diye sorsanız, alacağınız cevap yukarıdaki gibidir. O kadar ki bu kişiler, yasaklar karşısında devekuşuna, inat konusunda keçiye, marazi mahfiller karşısında koyuna, provokasyon olduğunda ise çakala benzerler.

Danıştay'a yapılan saldırıdan sonra dillendirilen sözler, şekillendirilen tablo, yırtılan gırtlaklar karşısında şuna iyice kani oldum ki, bu memlekette türbandan, terörden, cumhurbaşkanlığından çok daha önemli iki sorun vardır: Bunlardan biri, bazı gazetelerin ve yazarların omurgasızlığı; diğeri ise bazı yüksek yargıçlardaki hukuk nosyonu eksikliğidir.

Cem Uzan'ın Starı'nda iken, manşete biri başı açık diğeri başı kapalı iki kadın resmini koyup altına "bu başbakan eşlerinden Türk olanı bulunuz?" diye yazan Yılmaz Özdil, liberal demokratların da yazdığı gazetede sıkılmadan şunu yazabiliyor: "Cumhurbaşkanı Sezer'in vizyon eksikliği taşıdığını ileri süren liberal ve demokrat yazarlar sevinsinler.."

Allah korusun, Sayın Sezer'in başına bir şey gelse Özdil'in "katili azmettirenler arasında liberal demokratlar da var.." diyeceği böylece kesinleşmiş oluyor..

Millet, katilin arkasındaki kişileri ararken Vatan gazetesi "araştırmacı gazetecilik" yapıp katilin kardeşlerinin hepsinin başörtülü olduğunu yazarak "bağımsız önyargı"ya lojistik destek veriyor.

Ertuğrul Özkök, cenaze töreninin olduğu günkü yazısının üst başlığına "Bu, Türkiye'nin 11 Eylül'üdür" diye yazarak "provokatif fantazya" üretmekte maharet sergiliyor. Tamam, Glock marka silah x-ray cihazından görünmeksizin geçebiliyor ama köşe yazıları rötatif baskı makinesinden geçerken hiç mi "gören" yok?!

"Görünen" o ki, Ertuğrul Özkök şunu demek istiyor: "11 Eylül saldırısı oldu; ABD'nin Irak'a saldırma hakkı doğdu. Danıştay'a saldırı oldu; muhtıra hakkı doğdu.."

Evet, sadece etkin yazarlar değil, etkin bazı yüksek yargıçlar da aynı tıynet ve mantaliteye sahip... Sırttaki cüppe, omuzdaki rütbe ve cepteki cukka, Başbakan'a hakaret etmenin hafifletici tetikleyicileri midir? Yargıç bağımsızlığı, karnından konuşmanın mazereti midir?

Şu hale bakınız.. Danıştay Başkanvekili Çölaşan, "bu cinayetin sorumluları kendilerini biliyor.." diyerek Başbakan ve arkadaşlarına karşı korkunç bir ithamda bulunabiliyor. Danıştay Başkanı'nın, Başbakan Erdoğan'ı kapıda karşılamayıp güya "ben yüksek yargıcım, Başbakan'ı sallamam" demeye çalışması karşısında utanç duymayan ve bunu dillendirmekten korkan bir yazar niye yazı yazar?

"Bu yazar yağcılık yapmak için Başbakan'a takla atmıyor.." dedirtmek için, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sözlerine takla attırmak mı gerekiyor? Başbakan Tayyip Erdoğan güya şöyle demiş: "Türbana yasak konulmasına mahkemeler değil, ulema karar verir; bu iş, Danıştay'ın değil, Diyanet'in işidir.."

Oysa Başbakan Erdoğan, Danıştay'ın ya da diğer mahkemelerin türbanın yasaklanması konusunda yetkili olmadığını söylemiyor.

Şunu söylüyor: "Başörtüsünün bir dini emir olup olmadığına mahkemeler karar veremez; buna ancak din alimleri karar verebilir. Din alimleri, başörtüsünün dini emir olduğunu söyleseler dahi, mahkemeler aksini kararlaştırabilir. Mahkemeler bağımsızdır ve kararları herkesi bağlar. Ama bu kararlar eleştirilebilir. Başörtüsü yasağı kararının kanuna uygun olması, bu kararın hukuka da uygun olduğu anlamına gelmez.."

Evet, "bu işler" bir felsefe işidir ve bu işler kısır siyasi çekişmelerin "münazara" alanı değildir. "Mukatele" alanı ise hiç değildir..


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi