T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 22 MAYIS 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Çuvallanan mızrak

Mızrak çuvala sığmaz. Ne var ki halk bilinci yeterli seviyede değilse, bizde "hükmen sığdığı" ilân edilir. Resmî Tarih'e de böyle geçirilince (tabiî ki hükmen değil, gerçekten sığdığı şeklinde), bir süre sonra mızrağın çuvala sığmadığının görgü tanıkları da yazılı tanıklık belgesi bırakmaksızın göçer, ölümünden sonra okunabilmesi için bırakmış ise, mümkünse imha, mümkün değilse "bir bunağın sayıklamaları" olarak istihza edilir, böylece sonraki nesillere yalın gerçekler değil hükmî gerçekler öğretilir. "Yalın gerçekler"in vuku bulduğu günlerden itibaren, "iktidar"dan düşürülme eylemine maruz kalanların feryad ve figanlarının bastırılması için, kimi gönüllü-kimi kiralık bir "amigo" korosu hazırda bekletilir. Bunların bir kısmı "oldu da bitti maşaallah/iyi olur inşaallah!" gibi dinî söylemlerle, bir kısmı "kaba güç görelim n'eyler/neylerse güzel eyler" diye "gerçekçi idealist" (!) söylemlerle şakşakçılık yapar.

Çok az kişi de bir yandan mızrağın hükmen çuvala girmiş olduğu hükm-i zamanına ağlarken, bir yandan da "Mevlâ görelim n'eyler/Neylerse güzel eyler!" nihaî iyimserliklerini koruyabilirler.

Bilinçsizlik ve basîretsizlik çuvalı; halkın yüzyıllar boyunca "Mustaz'af" bırakılmış olması dolayısı ile çok derin ise, üstelik mızrak dikine konmuş veya çuval yatay yerleştirilmiş ise, Yüce Şehid'in mübarek başının geçirildiği mızrak da, Kur'an sahifelerinin geçirildiği mızrak da, bunun gibi nice mızraklar da, hükm-i zaman tutanağı demek olan Resmî Tarih tarafından, üzerine "cemaziyelevvel" yazılarak çuvallanır ve kaldırılır. Ne var ki her cemaziyelevvelin bir de âhırı vardır. Bir gün gelir ki bu mızraklar da ortaya çıkar. Fakat son "cumâdel-uhrâ"nın son günü gelmeksizin, Kaba Güç'ün Resmî Tarih'i inatla savunulur.

Yıldırım Türker'in, "Danıştay saldırısını Türkiye'nin 11 Eylül'ü ilân edenler, çok tehlikeli bir yönelimi açığa vuruyor" yargısı, tam onikiden vuran ve mızrağın çuvala sığmadığını açıklayan bir yargıdır. Gerçeği görenler ve söyleyenler var olalar! (Radikal iki - Pazar Gazetesi, 22 Mayıs 2006) Gerçeği görebilmek için, hiç değilse -tercihan ABD'de- "master" yapmış olmak gerekmiyor. Esasen birçok kimse -bilerek veya bilmeyerek- "cehl-i mürekkep" tahsili için uğraşırlar. Bilerek uğraşmış ve diploma almış ise, geçici dünya hayatında çektiği zahmete "değer". Çünkü Resmî Tarih'in tutanakları "cehl-i mürekkeb"in mürekkebi ile tutulur. Bu işde kullanılacak yazıcıların da sadece bu mürekkebi kullanması yeterlidir, içtenlik aranmaz, kurnaz olan, pazarlamacılıkta mahir olan, samîmî cehl-i mürekkep erbabına yeğ tutulur.

Adlarının önünde ünvan olanların birçoğu, Yıldırım Türker'in aksine, derhal -31 Mart yerine artık 11 Eylül tarihini koyarak- ısmarlanmış fetvalarını yazmaya başladılar. Bir ülkede başbakan olan Amr, İslâm'ın uygarlık için ne büyük tehlike olduğundan gaflet edûp ve dahî kendisi de zaman zaman İslâmî sözler söylemeye cür'et eder ve sonucunda Türkiye'nin 11 Eylül'ü hükmünde olan Danıştay cinayetine yol açarsa, üstelik bu kez Selânik'e giden tek kişilik Hareket Ordusu'nun ünlü serdarı Selânikli Dede'nin daha önce vermiş olduğu hal' fetvasına da kulak asmayıp yırtma cürmünü işlerse, siyaseten ve hukuken sorumlu mudur? El-cevap: Bütün yaranı ile sorumludur. Derhal tebdîl edilmelerinin çaresine bakılmak ve Hükûmdâr-ı Zaman'dan yerlerine ikame edildiklerine dair ferman getirenlere biy'at edilmek vâciptir!

Kimi zaman bir işletme kazası olur ve Yeryüzü Canavarı'nın "Uluslararası Mızrak Çuvallama Servisi"nin bütün ustalığına rağmen mızrak çuvala sığdırılamaz. Son Danıştay Cinayeti'nde olduğu gibi. Buna rağmen, Yeryüzü Canavarı kuzuyu yemeyi kafaya koymuş ise başka bir çuvallama olayı sahnelenir.

Hükûmet, hele bütün üyeleri ile, çok sevimli bir kuzu olmayabilir. Ne var ki 1909'dan da önce, 1876'da Sultan Aziz Merhum'un hal' ve izalesinden başlayan bu (130) yıllık mızrak çuvallama darbelerinin yönetim merkezini halkın uyanık bilinci ve demokratik ve sosyal Hukuk Devleti ilkeleri üzerinde ödünsüz uzlaşma ile husrana uğratmadıkça, mızrak çuvallama darbelerinde bizzat çuvallatmadıkça, başımıza geçirilen çuvaldan kurtulmadıkça, hiç değilse "bir utanmak hissi ver gaaib Hazîne'nden bize!" diyerek utanalım ve "İstiklâl"den söz etmeyelim. Bu zillete razı değilsek, demokratik Hukuk Devleti ilkelerinden ödün vermeyerek erken seçimi bile değil, zamanında seçimi bekleyelim.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi