T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 22 MAYIS 2006 PAZARTESİ | ||
|
Magazin basınına kendine göre fikir ve ciddiyet katmasını bilen bir gazeteci biraderimiz; elindeki cür'etkâr kalemi ciddi konuları magazinleştirmekte ustaca kullanan bir bayan gazeteciye şöyle demiş: "ben hayatla sevişiyorum.. herkese de tavsiye ediyorum.. üç yolu var bunun: 1) ânı yaşamak; hayattaki en önemli şeylerden biri, bu belki de en önemlisi..." Devam ediyor ve diğer maddeleri de sayıyor... Hazret, hayatla sevişiyorum derken gerektiğinden fazla mahremiyete girmiş ve hayatın ciddî, acı olaylarını cinsiyet kokan bir üslupla ele almış bulunsa da dile getirdiği "ânı yaşamak" edebiyatın ve felsefenin yâni yaşama san'atının sık sık tekrarlanan imajlarından birisidir.. Nedir bu ânı yaşamak?.. zannederim bu cümleye mânâ vermek oldukça zordur.. bildirmek istediği fikir de kişiden kişiye değişir.. Bazıları, yaşanan "ân"ın verdiği veya verebileceği imkânları sonuna kadar kullanmak şeklinde yorumlar.. Cıvaoğlu'na sormak gerekir: acaba kaç kişi mevcud olan veya ortada görünen imkânları veya fırsatları hemen o anda değerlendirmek iktidarına malik olabilir? Elinizdeki kuvvetler, emrinizdeki insanlar ve dostlarınız, size o esnada çok istediğiniz bir nîmeti bir ihtiyacı hemen temin edebilir mi? İçinde bulunduğunuz sıkıntılar ve o anda yapmak zorunda olduğunuz işler, gönlünüzdeki hayale geçit verir mi? İsterseniz geliniz, ânı yaşamaktan bahsederken o sırada önünüzde duran problemleri, onların en önemli, en âcil olanını çözmeyi kastettiğimizi kaydedelim.. ve o problemi çözmekten duyacağımız mutlulukla yetinelim.. İnsanoğlunun içinde bulunduğu ân esnasında gönlünden geçenleri ve bunların bir kısmının o sırada mevcud olan fırsatlarla elde edilmesinin pek muhtemel göründüğünü de hesaba katarsanız, hangisinin peşine takılacağınızı tayin etmekte de zorluk çekeceğinize şüphe yoktur.. İçinde bulunduğumuz "ân"ın önümüze çıkardığı cazibelerle kayıtlı olmak; kişinin büyük ölçekli ve geniş vâdeli işler başarmasının önüne dikilen bir engeldir.. büyük soluk isteyen devamlı takib ve gayret bekleyen başarılar, ânlık yaşama üslubu ile gerçekleştirilmesi mümkün olmayan üstün ve yüksek neticelerdir.. bir bilge, "dehâ uzun bir sabırdır" demiş.. sabır ise ânlık istek ve heveslerle bağdaştırılamayacak bir değerdir.. Anlık yaşamayı, hedonist felsefelerin "zevk" ve "haz" kavramlarına yaklaştırmak belki daha doğrudur.. bedenimizin, biyolojik varlığımızın isteklerine sürekli olarak tâbî olmak; insan denilen "eşrefi mahlukat"ı nereye kadar götürebilir yahut tükenmesini ne miktarda önleyebilir? Hatırda tutulması gereken sual budur.. "Dem bu demdir dem bu dem" formülü ise; tasavvufun, Tanrı'yı ve Tanrısal ölçüleri hiçbir ân hatırdan çıkarmamayı telkin ve tebliğ eden mahiyeti ayrı, başka bir prensiptir ve ânı yaşamak deyimiyle karıştırılamaz... Anı yaşamak kavramının taşıdığı hissiyat, insanı kaygısızlığa götürse yeridir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |