T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ahmet KEKEÇ

Buyrun, 'faşizm' verelim...

Hadi, daha sakin konuşalım: Mevcut şeraitte, AK Parti'nin alternatifi olabilecek, Türkiye'yi yönetmeye aday bir parti var mı? "Hükümet yalakası" bilmem ne diyeceklere de peşinen şunu söyleyeyim: Alternatifsizlik, o kadar da iyi bir şey değildir. Yani, iktidardaki partinin alternatifi yoksa, bu hem Türkiye, hem de demokrasi adına vahim bir tabloya işaret etmektedir.

Bu konularda ciddi düşünen aklı başında adamların vardığı sonuç şu:

Bir yol kazası olmazsa, bu hükümet bir dönem daha iş başında kalacaktır.

Sonra?

Sonrasını kestirmek güç işte...

Eğer "alternatif" sağdan gelecekse, bu büyük bir ihtimalle "faşizm" olacaktır. Yine bu konularda ciddi düşünen aklı başında adamların vardığı sonuca göre, 11 Eylül'ün yarattığı küresel travma, "sistem"e direnen, daha doğrusu sistemin içinde mi dışında mı kalacağına karar verememiş (Türkiye gibi) ülkeleri, ister istemez içi kapanmaya itti/itiyor. Dolayısıyla, geçmişte mevcut yapının neresinde durduklarını unutanlar, yapının değişmesi tehlikesine (!) karşı aynı cephede yer almaya başladılar. Bunu "Kızılelma koalisyonlarına" filan bakarak anlamak mümkün.

Bu faşizmin, doğrudan faşizmle özdeşleşmiş/özdeşleştirilmiş partiyle (hadi daha açık konuşalım, MHP'yle) bir ilgisi yok. Özel bir "durum"dan sözediyorum. Daha doğrusu, hepimizin bildiği bir "geçmişi" kastediyorum. Murat Belge'nin de belirttiği gibi, İttihatçısıyla, Cumhuriyet inkılapçısıyla, darbesiyle, darbecisiyle, sivil bürokratıyla, altı okuyla, okların gölgesinde büyümüş 'solcu'suyla ('Kadro'cular vb.) son derece özel bir geçmiş bu.

Şu soruyu da sormak lazım:

Peki, soldan gelecek, soldan gelmesi beklenen alternatif nedir?

Bu soruya, ne yazık ki "doğru" ve işimizi kolaylaştıracak, bizi "sol" tanımı üzerinde uzlaştıracak bir cevap bulmak mümkün değil.

Şöyle de sorulabilir aslında:

Neden alternatif, kendisini "sol" olarak tanımlayan çevrelerden, ısrarla kendilerine "solcu" dememizi isteyen siyasetçilerden ve özellikle de CHP'den gelmiyor?

Elbette, "sol"un içinde bulunduğu durumdan sadece CHP'yi ve şu sıralarda "sağ oy" arayışında olan (daha doğrusu AK Parti'ye karşı bir "nefret cephesi" örgütleyen) Deniz Baykal'ı sorumlu tutamayız.

İşbu "nefret cephesi" meselesinin ne tür bir siyaset arayışından kaynaklandığını geniş zamanlarda tartışırız, ben hususen "solun vicdanı" olması beklenen "Deniz Baykal olgusu" üzerinde durmak istiyorum; ola ki "sol neden alternatif üretemiyor" sorusuna cevap teşkil eder...

Bir gecede solcu oluveren İsmet Paşa'yı ve farklı (ve bence irrasyonal) bir gerçeklik düzleminde ortaya çıkmış Karaoğlan Ecevit'i saymazsanız, CHP içinde "sol iddiası"nın en güçlü temsilcisi Deniz Baykal'dır. 60'lardan, hatta 50'lerden başlayarak sol siyasetin içinde bulunmuştur. Üstelik, müthiş bir hareketlilik halindedir... Kaç yıldır da genel başkan ve hizip lideridir.

Fakat ben, Deniz Baykal'ın nasıl bir Türkiye vizyonu olduğunu, bize nasıl bir gelecek vaadettiğini bilmiyorum. Neye muhalefet etmektedir, sağ iktidarların yarım bıraktığı hangi işi tamamlamak istemektedir, hangi sorunlara hangi çözümleri önermektedir?

Bunların hiçbirini bilmiyorum.

Bilebilecek kimseleri de, şahsen ve gıyaben tanımıyorum.

Nasıl bir 'solcu' ve 'sosyal demokrat' olduğu, 'sol'u nasıl tanımladığı konusunda da bir fikrim yok. Bu konuda kendisinin bir fikri olduğunu da sanmıyorum. Elimizde, işimizi kolaylaştıracak bazı veriler yok değil; Kemalizm, TSK'yla kurulan özel ilişkiler, "Anadolu solculuğu" gibi... Ama bu tuhaf karışımdan da bir "sol kimlik" çıkmıyor.

Nedir o halde?

Başa dönecek olursak, ülkenin alaturka, alafranga, postmodern, her neyse, faşizm tehlikesinden uzak kalması, biraz da alternatif üretebilecek, ucu açık sol siyasetin (sol siyasetlerin) varlığına bağlı görünüyor.

Fakat bu (beklenen) sol, hiçbir zaman CHP olmayacak. Olması gereken solun da, ne yazık ki, işareti yok henüz.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi