T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Kabahat samur kürk olmuş...

ABD Başkanı George W. Bush ile İngiltere Başbakanı Tony Blair yanyana çıktıkları basın toplantısında "Irak'ta hatalarımız oldu" itirafında bulundular. Bush kendisinin direnişçilere yönelik meydan okumalarını 'hatalı' buluyormuş, bir de Ebu Gureyb Cezaevi'nde olanları; Blair ise Saddam devrildikten sonra Baas Partisi ile irtibatlı kadroların tasfiyesinin doğru yönetilmediği kanaatindeymiş...

Dünya medyası, üç gündür, bu itirafları tekrarlayıp duruyor.

Eğer ikilinin 'hata' diye itiraf edebildikleri bunlardan ibaretse, bugün gelinen noktayı izah etmek hiç de kolay değil. Ebu Gureyb Cezaevi'nde yaşananlar ABD'nin Irak'taki çok büyük bir ayıbı, ancak tek ayıbı sayılmaz. Saddam sonrasında Baas Partisi ile irtibatlı kişilerin yönetimden uzak tutulması da telâfisi mümkün bir yanlış uygulamaydı. Başarısızlıkta elbette bu tür hataların katkısı var, ancak Amerikan ve İngiliz halklarını "Artık işbaşından gitseler de, kurtulsak" noktasına getiren, çok daha önemli hatalar...

En vahim hata, Bush'un, sonradan Blair'i de yanına çektiği, 11 Eylül uğursuz eylemlerine koyduğu yanlış teşhistir. O eylemlerin patlamaya hazır hale gelmiş bir coğrafyada uygulanan politikalara cevap olduğunu görmezden geldi iki lider; eylemlere karışan gençlerin 'inançları' üzerinden bir 'savaş' ürettiler. Bugün, dünya 11 Eylül öncesinden daha güvenli değilse, korkular ve vehimler genelgeçer hale geldiyse, bunda, o yanlış teşhisin payı çok büyük.

Bir diğer önemli hata ise, Bush'un sağduyu telkinlerine kulak tıkarken, Ortadoğu'ya önyargılı bakan gözü dönmüş bir kadronun eline kendini teslim etmesidir. ABD'nin stratejik müttefiki İngiltere, Bush'un yakın dostu Blair, bu durumu farkedip gerekli uyarıları yapabilirdi; bu sebeple hata onların da sayılabilir. Washington'da kilit makamları işgal eden kadro, daha 1990'lı yıllarda çerçevesini çizdikleri kendi kafalarındaki bir 'Ortadoğu Projesi' için vesile ettiler 11 Eylül eylemlerini... Irak'a açılan savaş o projenin bir parçasıdır.

Irak'ta kitle imha silâhları bulunduğu, 11 Eylül eylemlerini Saddam'ın teşvik ettiği iddiaları doğru değildi. ABD ve İngiltere hareketlenmiş dünyayı da peşlerine takmaya çalışırken, bilebilecek durumdaki uzmanlar her iki iddianın yanlışlığını söyleyip durdular. Avrupa'nın köklü politik geleneğe sahip ülkeleri, o uzman görüşlerden etkilenerek, Irak'a saldırıya olumlu bakmadılar. BM desteğini almadan, kendisi tarafından kurulmuş uluslararası düzeni hiçe sayma pahasına Irak'a saldırdı ABD; İngiltere de onu izledi. Uluslararası meşruiyeti önemsemeyen bu davranış tarzı da önemli bir hataydı.

İslâm Dünyası ise, Irak'a saldırıyı, 'İsrail hatırına' bir girişim olarak algıladı. Dünyada bunca zulüm ve eşitsizlik varken, Filistin halkı hayatta kalma mücadelesi verirken, askerî yönden güçlü İsrail'in güvenliğinin ön planda tutulması hataydı. Bu da, 11 Eylül'ü dünya gündemine getiren zihinsel algılamayı daha da pekiştirdi. Şimdilerde İran'la takışan ABD benzer söylemi o konuda da kullanıyor; kullandıkça da Irak'taki askerlerinin varlığını biraz daha tehdit altına düşürüyor. İki liderin bunun bile farkına varamaması, akıl almaz bir hata...

Ebu Gureyb Cezaevi'nde işkence hataydı, ama daha büyük hata ABD'nin hatasını telâfi için herhangi bir çaba göstermemesidir. Tersine, bir ülkeden diğerine taşınan tutuklular, Avrupa'daki ABD üslerinde kurulan cezaevleri, Guantanamo'da tutulan esirler, Sünni Üçgeni diye anılan bölgede aşırı güç kullanımı, itiraf edilmiş hataları hergün daha da büyütüp duruyor...

Bush ve Blair'in yalnız kendi ülkelerinin değil bütün dünyanın başına açtıkları dertlerin henüz tam farkında olmadıkları kesin. Uygarlıkların çatışmaya hazırlandığı bugünün kuşkucu dünyası doğrudan onların eseridir...

Ülkeleri, halkları kendi hatalarını kabulde zorlanan Bush ve Blair'den daha sağlıklı değerlendiriyor artık bugünkü durumu; vakti geldiğinde gereğini de onlar yerine getirecektir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi