T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Haldun DOMAÇ

Öfkeli Yıldırım, zararlı Fenerbahçe

Bugünlerde spor kamuoyunda yanıtı en çok merak edilen soru; "Aziz Yıldırım geri dönecek mi?" Doğrusu ben de sıkça muhatap oluyorum bu soruya. Konuyla ilgili gerçekçi bir değerlendirme yapmak için, öncelikle durum tespiti gerçekleştirip, "Aziz Yıldırım neden bıraktı?" sorusunun yanıtını bulmak lazım. Lafı uzatmadan vurgulayayım, "Aziz Yıldırım bir anlık öfke ve kızgınlıkla başkanlığı bıraktı"...

Aslında bu son derece alışık olduğumuz bir Yıldırım portresi. Çünkü o bir anda hiddetleniyor ve gözü karardığı için alacağı kararların nelere mal olacağını hesaplamadan son noktayı koyuyor. Oysa güzel bir söz var, Ambrose Bierce söylemiş; "Öfkeliyken konuş. Göreceksin ki pişman olacağın en güzel konuşmayı yapacaksın". Aziz Yıldırım'ın durumunu bu sözler mükemmel anlatıyor. Yaklaşık 3 ay önce kongrede, iki kupa sözü veren Yıldırım, önce Türkiye Kupası, ardından son maçta şampiyonluk kaçınca, öfkelendi ve en güzel (!) konuşmayı yaptı.

Bu durum tespitinden sonra geçelim, "Şimdi ne olacak?" kısmına. Ben Aziz Yıldırım'ın döneceğine inanıyorum. Elimde noter tasdikli bir belgem veya kanıtım yok. Ancak Yıldırım konuşmaları, camianın tepkisi "öteki" alternatifleri ortadan kaldırıyor. Tek çözüm olarak ortada, "Yıldırım kongreye bir liste sunacak ve kazanacak" seçeneği kalıyor.

"8 yılda büyüttüğüm Fenerbahçe'yi ehliyetsiz ellere teslim etmem", "Fenerbahçe'ye dönmek için şartım olmaz", "Transfere devam ediyoruz. Bir hoca da buluruz" sözlerinden çıkardığım sonuç bu.

Şimdi gelelim işin farklı bir yanına. Diyelim ki kongrede yönetim krizi Yıldırım'ın dönüşüyle ortadan kalktı. Fenerbahçe teknik direktör sorununu nasıl çözecek, ya da çözmeli? Bence Daum Fenerbahçe'deki misyonunu tamamladı. Hatta geçen yıl tamamlamıştı ama Yıldırım'ın inadı onu işte bugün yaşadığı krizin içine attı. Bu yüzden yeni bir teknik direktör arayışı söz konusu olacak. Ortada şimdilik iki alternatif var; Brezilya Milli Takım Teknik Direktörü Parreira ve Portekiz Milli Takım Teknik Direktörü Scolari.

"Bu iki isimden hangisi olmalı?", sorusunun yanıtı bence Fenerbahçe'yi tanıyan, bir sistem adamı olan Parreira. Ancak Parreira konusunda bir çekincemi eklememde yarar var. Parreira ile Aziz Yıldırım'ın anlaşması çok zor. Çünkü tanıdığım Parreira, işine karışılmasından hiç hoşlanmıyor. Nitekim Fenerbahçe'yi şampiyon yaptıktan sonra ayrılmasının ardında yatan gerçek o günkü yönetimin işine müdahale etmesiydi. Devre arasında soyunma odasına giren, maç sonunda futbolcuları ile bire bir temas kuran Aziz Yıldırım'la, Parreira'nın fotoğrafını aynı kareye koymak, ateşle barutu kucaklaştırmak gibi bir şey.

Fenerbahçe'de Brezilyalıların ağırlığı nedeniyle tercih edilen Scolari, Brezilya Milli Takımı'nın ardından Portekiz'de de olumlu işler yaptı. O da bir seçenek. Bu konuda yaşanan gecikme, başka seçenekler üretmenin zorluğunu da ortaya koyuyor. Bu iki teknik adamın Almanya'da 9 Temmuz'a kadar yola devam etmesi halinde, transfer ve takımın çalışmalarına katkı yapmasının güçlüğü de ayrıca değerlendirilmesi gerek. İşin özeti, Aziz Yıldırım öfkeyle kalkıp, sadece kendisinin değil Fenerbahçe'nin de zararla oturmasına neden oldu. Şimdi yeniden görev aldığında bir çuval pirinci ayıklamaya soyunacak. Hem de 100.yıl öncesinde.


Uğur ve Burak doğru transfer mi?

Milli maçlar tüm hızıyla devam ediyor. Doğal olarak gözler büyük kulüplere imza aşamasındaki isimlerde. Mesela Beşiktaşlılar daha farklı bir gözle izliyor Burak'ı. Fenerbahçeliler de Uğur Boral'ı. Ben de onları biraz daha farklı izledim. İkisi de yeni takımları için kazanç, ama... Burak, tüm çalışkanlığına, önde basıp, adam kovalamasına, hava toplarında etkinliğine rağmen, bu görüntüsüyle, Nobre, Gökhan Güleç ve Bobo gibi oyuncuların arasında sıyrılacak gibi görüntü vermedi.

Uğur Boral'a gelince... Fatih Hoca onu ısrarla savunmanın solunda değerlendiriyor. Ancak görünen o ki savunma prensiplerini bilmiyor. Sürekli pozisyon hatası yapıyor ve geri dönüşlerde geç kalıyor. Fenerbahçe ondan iyi sol kanat savunmacısı yapmayı planlarsa o bölge yine Ümit Özat'a kalır. Buna karşın sol önde tekniği, zekası ve isabetli ortalarıyla katkı yapar. "Burada oynayan Tuncay ne olur?" diyorsanız, oynamak istediği ve daha verimli olacağı forvete döndürülebilir.


Terim'e Aurelio şart

Milli takım 3 hazırlık maçı oynadı. Kuşkusuz Fatih Terim'in de söylediği gibi hazırlık maçlarında sonuçlara bakılmaz. Ancak 3 maçta Milli Takım'ın 5 gol yemesi, kulüp takımlarında da yaşanan savunma zaaflarının Milli Takım'a taşındığının bir göstergesi. Terim'in bu bölgede yeni alternatifler araması da şart. Çünkü özellikle göbekte oynattığı Servet Çetin, İbrahim Toraman, Can Arat ve Gökhan Zan tamamen kesici özellikli oyuncular. Topu oyuna hiçbiri olumlu sokamıyor.

Modern futbolda oyunu geriden kuramazsanız başarılı olma şansınız yok. Hele orta alanda sadece kesici özelliği bulunan Hüseyin'le oynarken. Aureilo tipinde bir oyuncu belki savunma zaaflarını da çözer. Özetle Terim'in işi zor. Çünkü eldeki malzeme işlenmeye hazır ama işleyecek zaman az.


Hakem olan inkar eder

"Telegol" programında Serhat Ulueren, FİFA kokartlı hakemleri ve Merkez Hakem kurulu Başkanı Mustafa Çulcu'yu stüdyoya getirerek, güzel bir gazetecilik yaptı. Burada sezon içinde yaşanan tartışmalı pozisyonlar yeniden ekrana getirilirken, aklıma Anadolu'da çok kullanılan şu sözler geldi; "Erkekliğin 10'da dokuzu kaçmak biri hiç görünmemektir." Biliyorum erkekler alınabilir ama böyle söylenir Anadolu'da...

Hakemler pozisyonları değerlendirirken, bu söze yeni bir versiyon kazandırır gibiydiler; "Hakemliğin 10'da dokuzu inkar etmek biri kabul etmemek." Hakemler öyle pozisyonlara, öyle yorumlar yaptılar ki akıllara ziyan. Saha içiymiş, açıymış, televizyondaki görüntü başkaymış ama yine kararları aynıymış... Son haftalarda övdüğümüz hakemler keşke konuşmasaydı dedim içimden.

Gecenin tek tesellisi Selçuk Dereli'nin, A.Gücü maçında G.Saraylı Necati'nin düşürülmesine devam kararı vermesinin yanlış olduğunu söylemesiydi. Hataları kabul etmek de bir erdemdir, bunu özellikle Fırat Aydunus'un bir kenara not alması şart.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi