T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kürşat BUMİN

'Berlin in Berlin'

Berlin'de Başbakan'ın da katıldığı toplantıda yaşananları hatırlayarak bu başlığı attım. "Ortam" o derece gergin ki "yanlış anlama" alışkanlığı yurtdışına da taşınmış bulunuyor.

Buradaki "yanlış anlama"nın nedeni de -tabii ki- kendisinden yanlış olarak "türban" diye söz edilen başörtüsü meselesi. Belki yüz kere yazdım ama bir kere daha tekrarlamanın zararı yok: Bu gidişle "türban" meselesi "bizi" hepten delirtecek... Bu meseleye kısa zamanda bir çözüm yolu bulmazsak, algılama sistemimiz başta olmak üzere bütün yetilerimiz elimizden uçup gidecek...

Bakın mesela, Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu'nun Müslüman kadınların "baş örtmesi"ne ilişkin kimseyi incitmeyen bir tarzda yaptığı açıklama ile aynı gün medyaya düşen "Alo Fetva Hattı" fetvasına: "Okumanız zaruri ise -ki Müslümanlar okumalıdır- o zaman perukla fotoğraf çektirilebilir. En azından asıl saçınız görünmemiş olur:"

Sizi bilmem ama benim açımdan son derece "incitici" bir fetva bu. "Perukla fotoğraf"ı sadece "anlayışla karşılamakla" yetinmeyip aynı zamanda "tavsiye eden" bir fetva!

Aslına bakacak olursanız, gerek Bardakoğlu'nun açıklaması (özünde şu: bir kadının "başını örtmesi" onun Müslüman olmasının "ön şartı" değildir), gerekse "Alo"lu fetvanın her ikisi de haklı...Birincisi "diyanet" ile "devlet" arasında, ikincisi ise "Diyanet İşleri" ile "cemaat" arasında sıkışmışlığın tazahüründen başka bir şey değil.

Bu işler zaten hep böyle olur... Yapının taşıyıcı duvarlarını başından itibaren çekül kullanmadan kafanıza göre örmüşseniz sonuç her zaman böyle olur. Samimi kanaatler açıklanmaz, herkes sıkıntılı davranır ve sonuç olarak "açık toplum" olmanın beraberinde gelen keyif ve zenginlik de ıskalanır.

Neyse, biz dönelim Berlin'deki toplantıya:

Bilenler bilir, Almanya'daki Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerinin vatandaşlara bakışı "anavatan"daki seçkilerin vatandaşlara bakışından farklı değildir. Temsilciliklerimizin asli iki görevi, "ayrılıkçı" ve "irticai" hareketleri takip etmektir. Bu hareketlerin ikincisi söz konusu olduğunda Almanya'daki manzara "temsilcilikleri" özellikle hayal kırıklığına uğratacak niteliktedir. Nasıl hayal kırıklığına uğratmaz: Almanya'daki Türkiye, Türkiye'nin büyük şehirlerindekiyle bile karşılaştırılamayacak derece "muhafazakar"dır. Ama elden ne gelir, "gerçek" böyledir. Türkiyeli göçmenlerin büyük kısmı Almanya'nın şehir ve kasabalarına Türkiye'nin şehirlerinden geçmeden, oralara uğramadan yerleşmiştir. Ve bu manzara "temsilciliklerimizi" ve onlar etrafında kümelenmiş bir avuç "şehirli göçmen"i her zaman rahatsız eder. "Laik ve çağdaş Türkiye bu mudur?" (Evet budur!) Devlet bu işe bir çare bulsun diye Diyanet İşleri Başkanlığı'nı -hem de büyük bir bütçeyle- devreye sokmuş olsa da, tahmin ettiğiniz gibi sonuç yine de arzu edilenden çok uzaktır. (Çünkü göçmenler "bizdeki" Diyanet yapılanmasının bir benzerini göçtükleri ülkede göremediklerinden ve de cami imamının maişetini sağlayabilecek ekonomik şartlara ulaştıklarından bu formüle pek sıcak bakmazlar.)

Dolayısıyla, Berlin'deki toplantıda söz alan Nuran Zeyrek adlı "türbanlı kadın"ın dile getirdiği şikayet, Almanya'da yıllardır hissedilen bu "adam yerine konmama" duygusunun etkisiyle ölçüsü kaçmış bir protestoya dönüşmüştür. Salonu dolduran göçmenlerin "dışlanmışlık" hisleri Başbakan'ın şikayet konusunu "yanlış anlaması" ile birleşince hesap doğrudan Büyükelçi İrtemçelik'e çıkarılmıştır.

İrtemçelik -haklı olarak- toplantıda şu düzeltmeyi yapmıştır: "Sayın Başbakanım, belki bir yanlış anlama oldu. Büyükelçiliğe ya da konsolosluğa giriş-çıkışla ilgili bir konu değil. Yalnızca pasaportlarda kullanılacak fotoğraflarla ilgili bir gernelge var. Zannediyorum şikâyet onunla ilgili." (Gazeteler Başbakan'ın toplantı esnasında bu hatırlatmayı kaale almadığını söylüyorsa da, Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki ertesi gün İrtemçelik'in düzeltmesine hak veriyordu.)

"Pasaport için gerekli fotoğraflar" bahsine gelince:

Bu "nazik" konuyu da yarın gözden geçirelim.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi