T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 30 MAYIS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yusuf KAPLAN

İnsan hakları Türk medyasını neden ilgilendirmez?

İstanbul'da Akgün Hotel'de üç gün süreyle sessiz sedasız "İnsan Haklarında Yeni Arayışlar" başlıklı çok önemli sempozyum düzenlendi. Sessiz sedasız diyorum; çünkü sempozyuma Türk medyası hemen hemen hiç ilgi göstermedi.

Binlerce faili meçhûl cinayetin yaşandığı, Müslüman bir toplumda, İslâmî duyarlıkları gelişkin, dünyayı da İslâm'ı da iyi bilen, özgüveni sahibi insanların ülkeyi yönetmesini engellemek amacıyla başlatılan "irtica cadı kazanı"nın ülke insanının kahir ekseriyetinin fişlenmesine, itilip-kakılmasına, aşağılanmasına yol açan bir insan kıyımı ürettiği, spesifik olarak da "başörtüsü"nün (başörtüsüyle ülkenin yönetimine aday olmaya kalkışan ülke insanının) bütün kamu kurum ve kuruluşlarından "irtica yaygaralarıyla" ilkel yöntemlerle uzaklaştırıldığı bir zaman diliminde, İstanbul'da düzenlenen böylesine önemli bir sempozyuma Türk medyasının hemen hiç ilgi göstermemesi oldukça düşündürücü.

Türk medyası, "tavşan kaç, tazı tut" oyunlarıyla, bu ülkenin gerçek sahiplerine, bu ülke için canını, malını, ruhunu vermekte bir ân bile tereddüt etmeyen ve etmeyecek kendi halkına bu ülkeyi nasıl dar edeceğine ilişkin türlü tuhaf andıç haberleriyle meşguldü ne de olsa, öyle değil mi?

Oysa, Mazlum Der ve EDAM işbirliğiyle düzenlenen ve yalnızca Türkiye'de değil, dünyada da insan hakları söylemini tartışan, yeni kavramsal ve kurumsal öneriler sunan ilk kapsamlı sempozyumlardan biri oldu bu sempozyum. Avrupa'dan, Amerika'dan ve Türkiye'den çok sayıda yazar, aktivist, akademisyen, dünyanın insan hakları sorunlarını masaya yatırdılar ve bütün yönleriyle tartıştılar.

Ama Türk medyası yoktu orada. Elbette olmayacaktı. Nasıl olsundu ki? Laik misyonerlik işleriyle uğraşarak, Batılıların gönüllü acentalığını yaparak, siyaseti, kültürü, üniversiteyi, eğitimi, bütün kamu kurum ve kuruluşlarını bu milletin has çocuklarına nasıl dar ederiz'in hesaplarıyla meşguldüler.

Laik aydınların ölüleri üzerinden bile rant temin eden ruhu ve vicdanı kararmış; gladyatörlere dönüşen medyatörlerin insan haklarıyla ne gibi bir ilgisi ve alakası olabilirdi ki! Onlar, ceplerine ve tabii ki, keyiflerine keyif katacak çıkarlarına bakıyorlar ve andıç hikâyeleri icat etmekle uğraşıyorlardı sadece.

Türk medyası, tam bir sömürge medyası gibi çalışıyor: Batılıların, bu ülkeyi savaşmadan kolaylıkla içerden teslim almalarını sağlayacak zemini oluşturmakla, bu milleti birbirine düşürecek işlere imza atmakla meşgul. İslâm'ı şeytanlatırmakla, İslâm'ı hayatımızın her alanından silip süpürmekle meşgul. "Topyekûn savaş" manşetleri ve senaryoları geliştirmekle meşgul. Bütün kutsallarımızı, bizi ayakta tutan bütün dinamiklerimizi bombardıman etmekle meşgul. Medya plazalardan Türkiye'nin kaderini değiştirecek türlü tuhaf senaryolar geliştirmekle meşgul. Bu ülkeyi laik-dinci ayırımıyla bölecek andıç hikayeleri üretmekle meşgul.

Türk medyası diye bir şey yoktur. Çünkü bu ülkenin en temel sorunlarından biridir insan hakları ihlalleri. Bu ülkenin kahir ekseriyetini oluşturan toplum kesimine bu ülke cehennem ediliyor. Bu ülkenin medyası, dünya çapında insan hakları sorunlarının tartışıldığı önemli bir sempozyuma kör ve sağır kalabiliyor.

Ama mesela, bir Hrant Dink'in, bir Orhan Pamuk'un, Türkiye'nin altını oyacak türlü tuhaf konferansların (mesela Ermeni konferanslarının) haberlerini birinci haber olarak, manşetlerden vererek zorla gündemimize sokmakta bir sakınca görmüyor. Hrant Dink'in, Orhan Pamuk'un davalarını medya, elbette ki görecek. Ortada habere konu olacak bir mesele var çünkü. Ama neden bu tür davaları Türkiye'nin meseleleri katına yükseltir ki bu medya. Yabancılar, Batılılara malzeme sunmak için mi? Yabancıların, Batılıların Türkiye'yi köşeye sıkıştırmalarını kolaylaştırmak için mi?

Evet, Türkiye'de Türk medyası tam bir sömürgeci medyası gibi hareket ediyor. En önemli görevini, yani sivil toplumun haklarının ve özgürlüklerinin alanlarını genişletmesi gerekirken, daraltmakla uğraşıyor. Güç ve çıkar çevrelerinin güçlerini ve çıkarlarını meşrulaştırmakla ve pekiştirmekle iştigal ediyor.

Türkiye'de Türk toplumunun ve dünyanın en hayatî sorunlarını tartışan dünya çapında bir sempozyum düzenleniyor ama Türk medyası, ortalıkta yok.

Bu kadar çaplı ve düzeyli bir konferansın gerçekleştirilmesinde kilit rol oynadıkları için Mazlum Der yöneticilerini, özellikle de öncü çalışmalarıyla pek çok işe imza atan Cevat Özkaya ile EDAM'ın genç ve parlak beyinlerinden Lütfi Sunar'ı kutluyorum.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi