T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 10 NİSAN 2006 PAZARTESİ | ||
|
Sevgili okuyucularım; bugün size kaplıcalar diyarı Emet'ten söz edeceğim.. iş bu 10-15 bin nüfuslu kasabanın bulunduğu mekân; şu anda çiçekler, papatyalar, çimenler ve çiğdemlerle, yeşil ağaçlarla bezenmiş haldedir.. bahar bütün güzelliği ve tazeliği ile tabiat anaya ve gökyüzüne hâkim olmuştur.. kuşlar, çiçekler, böcekler, yavaş yavaş tabiat ananın kucağında görünmeye başlamıştır.. işte böyle bir ortamda bir de şehrin ta içinde ve kenarında 3-4 yerden kaynayan sıcak suların sıcaklığını ve rahatlığını düşününüz.. üstelik bu suların oteller, hamamlar, banyolar halinde teşkilatlandığını düşünürseniz, tahmin ederim ki, vakti müsait olanlar, romatizma, hazım cihazı, karaciğer ve cilt hastalığından şikayeti bulunanlar, Emet'e doğru ilk fırsatta yola çıkacaklardır. Bu Emet, enteresan bir memlekettir.. Milli Mücadele'de kasaba içinde teşkil edilen "Kuvvayimilliye" müfrezesiyle düşman karargâhını, bir gece yarısı basarak bir fert kalmayacak şekilde imha etmiştir.. o gece basmasalar, ertesi gün karargâhtaki esir Emetlilerin, kurşuna dizileceği biliniyordu.. ayrıca, düşman kumandanının, belediye reisinden kadın tedariki talebetmesi, aksi taktirde kadını kendilerinin bulacağını bildirmesi, bütün belde halkını tedirgin ediyordu.. bu iki sebep, Emetlilerin hücumunu çabuklaştırmıştır.. rahmetli babam Ahmet Akkuşak, mavzerini kapıp müfrezeye katılmaya giderken ninem ağlamış, "Ahmedim, Allahıma emanetsin" demiş, oğlunu bağrına basmış, âdeta bırakmak istememiş, rahmetli babam: "- evde durulacak gün değil" diyerek elinden kurtulmuş ve arkadaşlarına yetişmiş.. bunu bana o günleri gören halam Hesna Akarsu anlatmıştı.. daha sonra düşman birliğini karşılamak için Cevizdere Boğazı'nın iki tarafındaki mevzilere yerleşen 60-70 kişilik "Kuvvayimilliye müfrezesi" içinde bulunan babam, o günleri bütün tafsilatiyle bana hikaye etmişti.. soyadımız Akkuşak kelimesi de o günlerden kalmadır.. arkadaşları babamı "Akkuşaklı" diye çağırırlarmış.. Babam, başında poşu, sırtında cepken, ayağında çuha şalvar, belinde de beyaz kuşak olduğu halde dolaşırmış.. bu kıyafette elinde mavzeriyle çekilmiş fotoğrafı hâlâ evimizdedir... Hükümet konağı baskınını haber alan Yunan kumandanlığınca, Tavşanlı'dan Emet'e doğru yola çıkarılan Yunan birliği, arkadan Sülyeliler, önden Cevizdere Boğazı'nda mevzilenen Emet müfrezesi arasında kalarak darmadağın olmuş, ancak yakındaki bir ağıla sığınan 25-30 Yunan askeri kurtulabilmiştir.. kısa bir müddet sonra da Yunan ordusu, birkaç koldan Emet'e akmış, şehri tek ev kalmayıncaya kadar yakmıştır.. şehirde eline kimi geçirdiyse kurşuna dizmiştir.. bu esnada halk düşmanın gelişini haber alarak dağlara çekilmiştir. 1922 yılının Nisan ayında vukubulan bu çarpışmanın üzerinden tam 84 sene geçmiş bulunmaktadır.. Şimdi artık hiçbiri hayatta olmayan Emet gazilerine ve şehitlerine yüce Allah'tan rahmet dileyelim!...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |