T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 1 OCAK 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Nazif GÜRDOĞAN

İnançsızlığa savaş açan bilge

Tarihin her çağında toplumları dönüştürenler, baskı ve şiddetin doruk noktasına ulaştığı dönemlerde bile, ümitsizliğe düşmeyenler olmuştur. Onlar güçlerini denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa, yine de anlatılamayan bilgi ve hikmet hazinelerine ulaşmasını bilmelerinden alırlar. Onların ulaşılmaz gönül zenginliklerinin odak noktasını, Allah ve Peygamber sevgisinde bütün sevgileri eritmede gösterdikleri yorulma bilmez gayretleri ve sınır tanımayan hizmetleri oluşturur.

Allah sevgisinde yok olanların önünde hiçbir güç duramaz. Allah sevdiğinin koruyucusudur. Onun koruduğuna hiç kimse zarar veremez. O sevdiğinin gören gözü, seven gönlü, düşünen aklı ve yazan kalemi olur. İnsanlar gibi, toplumlar da, sevdikleriyle güç ve etkinlik kazanırlar. Allah'ı sevenler herkesten daha güçlü oldukları gibi, herkesten daha etkili de olurlar. Çünkü bütün güçlerin üzerinde Allah'ın gücü vardır.

Kaleminden daha çok gönlüyle yazan Vehbi Vakkasoğlu'nun, kısa zamanda onbinlerce satan "Başkasının Günahına Ağlayan Adam" isimli kitabında, düşünce ve eylemini ustalıkla anlattığı Bediüzzaman, "Allah önünde her varı yok gören" hayatıyla, Cumhuriyet döneminin en etkili gönül büyüklerinden biri olmuştur. O sevgiyle silahlanarak, hiçbir gücün gerçekleştiremeyeceği bir dönüşümü gerçekleştirdi.

Bediüzzaman "Karşımda müthiş bir yangın var" diyerek, hayatını Kur'an'a adamış ve tek başına büyük bir "iman kurtarma" hamlesine girişmiştir. Sezai Karakoç'un "İslam'ın Dirilişi" isimli kitabında vurguladığı gibi: "Onun, Anadolu'da okumamış insandan aydın insana kadar büyük bir kütleyi yeniden İslam kültürü ve inancıyla eğittiğini, adeta, Anadolu'da yeni bir kültür akımı doğurduğunu ve bir kültür savaşına giriştiğini görmemek mümkün değildir."

Bediüzzaman büyük bir imanla bağlandığı kaynağın gücünden ve koruyuculuğundan emindir. Ömrü mahkemelerde, hapishanelerde ve sürgünlerde gözetim altında geçti. O yalnızca Allah'ın bildirdiğine teslim olduğu için, O'nun dışında hiçbir güce teslim olmadı. Bütün dünyayı "Allah'ın varlığı ve birliğine" gönülden inanmaya çağırdı. Kitaplarını Papa'ya gönderdi. İstanbul'da Patrik'le görüştü. Onun dünyasında düşmanlığa kesinlikle yer yoktur.

Büyük dönüşümlerin yaşandığı bir yüzyılda, inançsızlığın doğurduğu ümitsizlik, bütün dünyayı bir yangın alanına çevirdi. İnançsızlığa karşı bütün inançların işbirliği yapması gerekir. Bunun için de, İslam ve Hristiyan, dünyaları aralarındaki ayrılıkları bir kenara bırakarak, ortak yanlarına ağırlık vermelidirler. İki dünya arasında ortak alan kutsal kitaplardır. Kur'an'sız Tevrat ve İncil eksik kalır.

Kutsal kültürün yeniden güç kazanmasında, Tasavvuf'un önemi konusundaki çalışmalarıyla tanınan akademisyen Dr. Emin Yaşar Demirci'nin vurguladığı gibi, "güzel insanlar yanında günün Ebu Talip ve Neçaşi'lerine de ihtiyaç vardır. İslam'ın doğuş yıllarında onların destekleri hiçbir zaman gözardı edilemez." Bediüzzaman, kutsal kitaplarla birlikte bütün peygamberlere saygı gösteren "çağdaş Neçaşi"leri "Müslüman İseviler" olarak isimlendiriyor.

İnancını yitiren iki dünyayı birden yitirir.

İki dünyanın ortak düşmanı inançsızlıktır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi