T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 2 OCAK 2006 PAZARTESİ | ||
|
Onlar yeni yılın ne getireceğini, ne götüreceğini tartışsın; ben size eski bir olaydan ibretlik pasajlar aktaracağım. Tarih 2001... 19-21 Şubat günleri arasında, devalüasyonu "içeriden bilgi alma" (insider trading) yoluyla öğrenen 4 adet bankaya, Merkez Bankası'nca 5 milyar dolar satıldı. Satış, devalüasyon öncesi kurdan yapıldığı için, devlet 2 milyar dolar zarara uğratılmış oldu. Ayrıca, satın aldıkları doların TL karşılığını Merkez Bankası'na yatırmayarak "kriz sürecine katkı yapan" bankalar, yoğun olarak borçlanarak piyasadan da bol miktarda dolar topladılar. Peki, bilin bakalım, devlete 2 milyar dolara mal olan bu satışın altında hangi değerli bürokratın imzası vardı? Kimin olacak, elbette dönemin Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in. Bir başka olay (Murat Kelkitlioğlu'nun Yeni Şafak'ta yayımlanan haberi): 19 Şubat 2001'de, yani dalgalı kura geçilmeden bir gün önce, Halk Bankası'nın Köroğlu/Ankara Şubesi'nden, bankanın Fon Yönetimi'nden özel kur alınmak suretiyle, devalüasyon kararını önceden öğrenen bir değerli bürokrata eski kurdan 1 milyon 350 bin dolar ve 3 milyon 500 bin mark satıldı. Derken, devalüasyon geldi ve dolar 1 milyon liraya, mark da 500 bin liranın üzerine çıktı. Bu satış, değerli bürokrata tam 1 trilyon lira para kazandırdı. Peki, kimdi bu değerli bürokrat? Kim olacak, elbette dönemin Merkez Bankası Başkanı Sayın Gazi Erçel. Değerli bürokratın birikimini devalüasyon kararından 48 saat önce dövize çevirerek büyük kazanç sağlaması, başta "sadece okunmak için alınan" Sabah olmak üzere, birçok gazeteye haber oldu. Hatta, görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle, değerli bürokrat hakkında dava açıldı. Sonra ne mi oldu? Devleti zarara sokmaktan ve görevini kötüye kullanmaktan sabık Gazi Erçel, sadece okunmak için alınan Sabah gazetesine köşe yazarı yapıldı. Belki de Gazi Bey talep etti bu görevi, bilemiyorum. Bunun önemi yok... Sabah'ın çiçeği burnunda yazarı Erçel, birkaç yıldır köşesinde "yatırımcıya altın öğütler" veriyor. Bir yazısında şöyle diyordu: "Son yirmi yılda TL'ye yatırım yapanlar kazandı. Dövizden YTL'ye dönün, siz de bekleyip orta vadede kazanın." Sabah gazetesi de, yazarının bu tespitlerini sürmanşete taşımıştı. Erçel'e göre, parasını dolara yatıranlar son altı yılda reel olarak yüzde 54 kaybetmişti; doların son yirmi yılda getirisi ise yılda ancak yüzde 1-1.5 idi... Altında da bir değişiklik yoktu, o da ancak dolar kadar kazandırmıştı. Erçel doğru mu söylüyordu? Gerçekte TL'ye yatırım yapanlar mı kazanmıştı? Konuyu daha önce de bu sütunda tartışmıştım. Bir kere Gazi Erçel'in yaptığı hesap pek realiteyle örtüşmüyordu; bilakis, son 6-7 yılda dolara yatırım yapanlar daha çok kazanmışlardı. Bunu nereden biliyoruz? Bunu, bizzat Sayın Gazi Erçel'in yaşadığı tecrübeden biliyoruz. Mesela, değerli bürokrat, son altı yıl içinde, birikimini zamanında dövize çevirmeyi akledebildiği için, tam yüzde 80 kazanmıştı. Tabii herkes Erçel kadar şanslı olamayabilir. Bazı durumlarda akıl ve sezgi de yetmiyor; "içeriden bilgi" şart. Bu "kâr getiren tecrübe"nin mahkemelik olduğunu, tecrübe sahibi Erçel'in de görevini kötüye kullanmak suçundan 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldığını hatırlatmaya gerek var mı? Bundan sonrası, elbette, çok başarılı bir gazeteci ve yönetici olan Ergun Babahan'ı ilgilendiriyor: Mahkeme kararından sonra da Erçel Sabah gazetesinde "yatırımcıya altın öğütler" vermeye devam edecek mi?
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |