T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 2 OCAK 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

İleriye umutla bakabilmek için bir makale yetebilir mi?

Birkaç gündür, 'Foreign Affairs' isimli ünlü bir Amerikan dergisinin son sayısında yayınlanan Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili bir makale hakkında gazetelerde çıkan yazıları okuyorum.

İkisi asker, biri polis kökenli üç akademisyenin yaptığı, 'Türk Ordusunun AB'ye Yürüyüşü' başlıklı araştırmanın özetlendiği makalede Türkiye'de tehdit olarak değerlendirilen meseleler hakkında TSK'nin yaklaşımını dile getirmesi açısından bazı yeni söylemlere dikkat çekiliyor..

Bu araştırma TSK'nin dolaylı ya da doğrudan onayı ile yapılmış olabilir ama, bu yaklaşımların askerleri ne derece bağladığı bilinemez.

Bu araştırmayla ilgili yazı yazanlardan biri, askerlere çok yakın, hatta içli dışlı bir gazeteci.

O, makaleyi kaynak göstererek, "TSK'nin AB'ci olduğunu, bunun için gerekli reformları destekleyeceğini" yazdı. Alıntı şöyle:

"Genelkurmay'ın üst kademesi, bunun İslami köktendincilik ve ayrılıkçı terörizmle başa çıkmanın en iyi yolu olduğunu biliyor. Fakat TSK, imtiyazlarından tümüyle vazgeçmek için AB sürecinin geri dönülmez olduğunu görmek ister. Zira, bu sürecin sonunda üyelik olmayacaksa, daha da bölünmüş bir Türkiye'yi toparlamaya çalışma işinin politikacılara değil, kendisine düşeceğini biliyor. Onun için AB de, TSK'nın reformu konusunda aceleci değil mantıklı olmalıdır. AB ayrıca Türkiye'nin üyeliği konusunda ciddi olduğunu göstermelidir."

Burada, TSK'nin çok uzun vadeli bir AB yolundan yana olduğunu anlaşılıyor. Tıpkı Avrupa'da, Türkiye'nin üyeliğinin gelecek kuşaklara bırakılmasını öneren politikacılar gibi... Üstelik bir tesbit, sanırım sizin de dikkatinizi çekmiş olmalı.

TSK AB üyeliğini destekliyor ama, "(..) imtiyazlarından tümüyle vazgeçmemek için AB sürecinin geri dönülmez olduğunu görmek" istiyor.

Demek ki TSK'nın -AB üyesi ülkelerde görülmeyen- bir takım imtiyazlara sahip olduğu kabul ediliyor. Bunlardan vazgeçmesi için, "AB üyeliğinin geri dönülmezliğinin anlaşılması" gerekiyor.

Bu nedenle TSK'nın AB üyeliği konusunda aceleci olmadığı anlaşılıyor. Üstelik TSK, "AB'nin ayrıca Türkiye'nin üyeliği konusunda ciddi olduğunu da göstermesi" gerektiğine inanıyor.

Netice olarak, TSK'nın imtiyazlarından vazgeçebilmesi için Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasının kesinleşmesi gerekiyor. Üstelik de AB de bu konuda ciddiyetini göstermek durumunda.

Bu ise yeni bir AB anlamı taşıyor. Ya da, Türkiye'nin şartlarını gözeten, TSK'nın imtiyazlarına bu süre zarfında karşı çıkmayan bir AB isteniyor.

TSK bir anlamda, AB'nin Türkiye'nin şartları doğrultusunda değişmesini istiyor.

Bu araştırmayı Dışişleri'ne yakın bir gazeteci de yorumladı. Araştırmanın nedense daha önce değinilmeyen çok daha önemli başka tesbitlerine temas etti.

Yazısında, TSK'nın, "yıllarca uğraşmasına rağmen Kürt ayrılıkçılığı, Marksist aktivizm, radikal İslam ve aşırı milliyetçilik gibi tehditlerin üstesinden gelememesi nedeniyle yorgun düştüğü"ne ilişkin ifadeler yer aldı.

Ve şu tesbit aktarıldı:

"Bu çabalar aynı zamanda TSK'nın kurumsal bütünlüğünü de tehdit etmeye başladı. Genelkurmay, bu nedenle, söz konusu tehditlere sivil çözümlerin aranmasına daha açık bir şekilde bakmaya başladı."

Bu, zaten bu gibi konularda bütün dünyanın kabul ettiği gerçeklilik değil mi? Ya araştırmadaki şu cümleye ne demeli?: "AB süreci, ordunun, Türkiye'ye dönük tehditleri bertaraf etmeyi amaçlayan ideolojisini sürdürme gereğini duymadığı bir noktaya gelirse, TSK Kemalizm'i de yeniden tanımlar." Demek ki Türkiye'de rejimin vidalarını elinde tutan TSK, AB'nin, kafasına uygun bir çizgiye geldiğine ikna olursa, Kemalizm'in ölçülerini bile değiştirebilir.

Bu ifadeden, "Kemalizm'i değiştirmek gerekirse demek ki onu da ancak TSK yapabilir" anlayışı çıkıyor.

Kemalizm'in ilkeleri tartışılamaz ve değiştirilemez diyen bazıları (!) için hayal kırıklığı olabilecek önemli bir araştırma...

Düşünün, bir araştırmada geçen bazı cümleler bile bu memleket için umut ışığı olabiliyor?

Yeni bir yıla girdik. Hadi biz de meselelere umutla yaklaşalım. İyimser olalım.

NOT: Yeni Şafak okurlarına iyi yıllar diliyorum.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi