T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 OCAK 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Davut DURSUN

'Yerel Kalkınma'da inisiyatif kimin olmalı?

Yaşadığımız yerel sorunların birinci derece muhatabının belediyeler ve il özel idareleri olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunun için yerel nitelikli sorunların çözümünü öncelikle belediyelerden bekler ve bunlara ilişkin şikâyetlerimizi yerel otoritelere yöneltmeye çalışırız.

Gelişmeler toplumların karşı karşıya bulundukları sorunların çözümünü öylesine karmaşık hale getirmiştir ki yerel olanlarla ulusal olanları birbirinden ayırmak sanıldığı kadar kolay olmuyor. Mesela bir şehrin içme suyu sorunu, her ne kadar yerel bir sorun gibi görülse de çözümü ulusal siyaseti ilgilendirmektedir. Çünkü yerel finansman kaynakları ve çabalarla bu tür sorunların üstesinden gelmek mümkün olmamaktadır. Genelde otoriter yönetimlerde hâkim eğilim merkezi yönetimlerin her türlü kamusal sorunla ilgilenmesi ve çözümlerin merkezden yönlendirilmesi şeklinde idi. Otoriter yönetimlerin çökmesiyle son dönemde bu eğilim giderek terk edilmiş ve yerel sorunların yerel otorite ve imkânlarla çözümünü esas alan bir anlayış gelişmeye başlamıştır. Bu anlayış temelinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yetki ve mali kaynaklarla donatılması, yörede yaşayanların karar alma süreçlerine aktif katılımının sağlanması, otoritelerin halk tarafından denetlenmesi ve hesap sorması gibi yeni yönetim sistemleri öne geçmiştir. Bu anlayış ve gelişmelerden habersiz yerel yöneticilerin hala her türlü yerel sorunun çözümünü merkezi yönetimden bekledikleri, halkın katılımına önem vermedikleri, halka hesap verme hususunda fazla istekli olmadıkları, kendilerini seçimle gelen siyasi temsilciler olarak değil iktidar partilerince atanmış memurlar olarak gördükleri anlaşılıyor. Bu anlayıştaki yerel yöneticilerin ne yerel sorunları çözme, ne de halkın aktif şekilde karar alama süreçlerine katılma hususunda bir katkı sağlamaları söz konusu değildir.

* * *

Bazı belediyelerin üzerinde çalıştıkları ve yürürlüğe koymak için büyük gayret gösterdikleri "yerel kalkınma projesi" adıyla geliştirdikleri yeni bir anlayış ve yönetim modeli var. "Yerel Kalkınma Projesi" bir şehrin bütün yönleriyle kalkındırılması, sorunların bütüncü bir anlayışla çözülmeye çalışılması ve kalkınmanın yerel düzeyde planlanarak inisiyatif üstlenilmesi anlayışına dayanmaktadır.

Bildiğim kadarıyla bu anlayışın öncülüğünü Pendik Belediyesi elinde tutmaktadır. Oluşturulan Yerel Kalkınma Planformu'na alanlarının uzmanı akademisyenler, siyasetçiler, bürokratlar, teknik adamlar ve ilgililer dahil edilmiş. Üniversite ve diğer çevrelerle diyalog halinde şehrin kalkınma öncelikleri, hedefleri, yöntemleri, finansman kaynakları ve programı belirlenerek adım atılmıştır. Elbette pek çok projenin gerçekleştirilmesi için merkezi yönetimin desteği gerekiyor ancak inisiyatif yerel otoritededir.

Bu örnekten diğer belediyelerin çıkaracağı önemli dersler var. Öncelikle belediyelerin şehrin gelişeceği temel hedefleri bir master plan çerçevesinde belirlemeleri gerekiyor. Her şehrin belirli gelişme alanları var; kimisi turizmde, kimisi ticarette, kimisi sporda, kimisi sanayide, kimisi eğitimde, kimisi sağlık vb. alanlarda gelişebilir. Gelişme imkânı olan sektörün hangisi olduğunu belirlemek ciddi bir çabayı, araştırmayı ve analizi gerektirir; ancak bunun her halükarda yapılması gerekir. Arkasından bu alanda varılabilecek hedefler belirlenmeli ve şehir halkı bu hedeflere yöneltilmelidir. Hedeflerin halkla paylaşılması, halkın bu hedeflere inanması ve faaliyetlerini buna yöneltmesi gerekir. Bu noktada halkın aktif katılımı çok önemlidir. Kentin ortak bir hedefi ve vizyonu yoksa yerel kalkınmanın gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Belediyeler bildiğimiz klasik hizmetleri yaparlar; çöp toplar, sokakları süpürür, zabıta hizmetlerini yerine getirir, çarşıları denetler, ulaşım hizmetlerini iyileştirmeye çalışır, hayatı kolaylaştırmaya özen gösterirler. Bunların elbette yapılması gerekiyor. Ancak yerel sorunların yerel otoritelerce çözümü sadece bunlardan ibaret değil; bunun yanında şehrin toptan kalkınmasının planlanması, programlanması ve yürütülmesinde de belediyelerin inisiyatif üstlenmeleri gerekiyor. Krizler nedeniyle zor durumda olan esnafın sorunlarını çözmek, onlara bir gelecek vizyonu vermek, şehrin gelişim eğilimine yöneltmek, onların dönüşümlerine katkıda bulunmak da belediyelerin temel görevleri olarak görülmelidir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi