T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 17 OCAK 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


'Mehmet Âkif Haftası'ndan Mehmet Âkif Yılı'na...

Akif'i, genç kuşaklara daha iyi ve bütün yönleriyle hatırlatmanın tek bir yolu var galiba: Bilindiği gibi, Mehmet Âkif, 27 Aralık 1936'da vefat etti. Yani bu sene 70. yılı. 12 Mart İstiklâl Marşı kutlamalarından itibaren yıl sonuna kadar Mehmet Âkif yılı ilan edip, kişiliği, mücadelesi ve eseriyle örnek şahsiyetimizi hatırlamalı ve bilhassa gençlerimize hatırlatmalıyız.

  • D. MEHMET DOĞAN*
    Önemli günlerle ilgili anma-kutlama takvimini bilenler, resmen "Mehmet Âkif haftası" diye bir hafta olmadığını da bilirler. Mehmet Âkif, vefatının ellinci yılı (1968) hariç, resmî anmaların konusu olmamıştır zaten. Bununla birlikte, Türkiye'de belki de yalnız Mehmet Âkif, yıllardan beri gönüllü kutlamalarla ve halk katılımı ile anılmaktadır.

    Kadim dostlarımızı kaybettik
       RESUL PİRAD
    ACIKLI BİR 'AKİF MÜZESİ' HİKAYESİ

    Türkiye Yazarlar Birliği, 1978 yılından beri Ankara'da aksatmadan Mehmet Âkif'i anıyor. Bunun için seçilen mekân, merhum şairimizin Millî Mücadele sırasında ikamet ettiği ve İstiklal Marşı'nı yazdığı Taceddin Dergâhı. Dergâh, Hacettepe semtinde, Taceddin Camii'nin bitişiğinde; Karacabey Camii ve türbesinin karşısında (idi). Lâfın gelişi "Hacettepe semti" dedim ama, burası bizim çocukluğumuzdaki, yani Cebeci Ortaokulu yıllarındaki Hacettepe semti değil artık. Hacettepe Üniversitesi semtin yerini aldı. Burada bulunan sivil mimarî eserleri (kaç asırlık güzelim evler, benzersiz konaklar) yıkıldı, irili ufaklı birkaç cami-mescid üniversite idaresi tarafından restore edildi. Üniversite sahasında bir tek sivil yapı kaldı; bu da Taceddin Dergâhı...

    1949'da Ankara Vilayet Meclisi tarafından "Mehmed Âkif Müzesii" yapılan ev, sonradan bu niteliğini kaybetmişti. Üniversite'nin kurucusu İhsan Doğramacı, binanın bu durumunu bildiğinden midir nedir, Taceddin Dergâhı'nı yıkmadı, 1973'de Mehmed Âkif evi (müzesi) olarak açtı. (Yanlış hatırlamıyorsam, O sıralar DPT'de bulunan Hasan Celâl Bey'in telkininin bunda rolü oldu).

    Yazarlar Birliği heyeti, bu tarihten beş yıl sonra, 1978 yılının 27 Aralık sabahı müzeyi ziyaret etmek, böylece ilk anma faaliyetini yapmak istediğinde, ortalıkta müze filan kalmadığı görüldü. Bölge, sağ ve sol grupların çatışma alanı idi, bu yüzden üniversite idaresi burayı koruyacak tedbiri alamıyordu ve müze eşyası da toplanıp depoya konulmuştu...

    Alelacele bina temizlendi, müze eşyası gözlerimizin önünde, geçici bir süreliğine yerleştirildi... O zamandan beri, Taceddin Dergâhı müze olarak muhafaza ediliyor. Üniversite için bu bir külfet. (Belki de daha önce diğer evler miyanında yıkmadıklarına hayıflanıyorlardır şimdi!) Yıkmadılarsa da, yıkılmasına müncer olacak bir hayli çaba sarfettiler. Nitekim, Taceddin camii ve dergâhı ile Fatih devrinden kalma Karacabey camii arasına dokuz katlı heyulaî bir bina yaptılar. "Tek dişi kalmış canavar"ın en merhametsiz yavrularından beton canavarı kerpiç ve ahşaptan yapılmış tarihî narin yapıyı dişlerinin arasına aldı.

    BETON CANAVARI AKİF'E KARŞI!

    Bu bina, tarihî "sit alanı"na yapılmıştı ve elbette ruhsatsızdı. Üniversitenin o zamanki rektörü her halde, "biz yapalım nasıl olsa, hiçbir babayiğit bize güç yetiremez" diye düşünüyordu. Bina, kerpiç ve ahşaptan iki katlı mütevazı bir yapı olan Taceddin Dergâhı'nı ezercesine gölgeledi, Karacabey Camiinin duvarlarında yıkılmaya yol açacak çatlaklar meydana getirdi. Yıllardır bu hukuksuz binanın yıkılması ve çevresinin İstiklâl Marşı parkı/bahçesi yapılması için çalışıyoruz. Hukuk nezdinde bu mümkün, çünkü elde mahkeme kararı var. Fakat, icabını yapacak olan belediyedir...

    Bu husus 27 Aralık sabahı Taceddin Dergâhı'nda yapılan toplantılarda dile getirilir. Bu sene de söylenmesi gerekeni söyledik. Fakat, iki katlı küçük binanın üstüne yıkılacakmış gibi duran mütehakkim kaçak binanın hizmete açılmak üzere yeni bir inşaat faaliyetine sahne olduğu kimsenin dikkatinden kaçmıyordu. Üniversite idaresi, nihayet kaçak inşaatını belediyeye kabul ettirmenin yolunu bulmuş olmalıydı.

    Elbette, Taceddin Dergâhı, İstiklâl Marşı millî marşımız olmaya devam ettikçe, Mehmet Âkif ismi edebiyat tarihimizden silinmedikçe, unutulmayacak. Bu mütavazı binanın unutulmaması demek, bu bina ile ilgili yapılıp edilenlerin de unutulmaması demektir.

    Bu sene unutulmayacak yıllar arasına girebilir, çünkü üniversite idaresi tarihî sit alanına yaptığı iki önemli tarihî eseri tehlikeye sokan ruhsatsız yapısını belediyeye onaylatmışa benziyor. Doğrusu, bu onlar açısından alkışlanacak bir durum. Daha önce Murat Karayalçın'ın yapmadığı, yapmaya cesaret edemediği bir işi şimdiki belediye yapmış olabilir miydi?

    Elbette zaman hiç bir şeyi unutmaz. Murat Karayalçın'ı da, sonrakileri de yazar. On yıl sonra, yüz yıl sonra, bir gün birileri, İstiklâl Marşı'nın yazıldığı binayı gölgeleyen yapıyı yerle bir ederken, hayırla yad edeceği isimler yanında, nefretle hatırlayacağı isimler de olacaktır.

    Bizim için "Mehmet Âkif Haftasıı", 27 Aralık'tan önce başladı. Her yıl, 27Aralık'tan bir kaç gün önce başlamak ve sonra devam etmek üzere, Türkiye'nin bir çok yerinde Mehmed Âkif'i anmak için çeşitli faaliyetler yapılır. Bu faaliyetler için gelen davetlerin bir kaç tanesine zamanımızın müsadesi nisbetinde katılmaya gayret ederiz. Bu sene, 25 Aralık akşamı, Malatya'da, 28 Aralık akşamı da Şanlıufra'da idik. Son olarak 2 Ocak akşamı, Konya'da Meram Belediyesi'nin yeni yapılan güzel salonunda Mehmed Âkif'le ve sevenleriyle beraber olduk.

    2006 MEHMET AKİF YILI

    Bütün bunları niçin anlattım? Mehmet AÂkif gibi önemli bir düşünce adamını, örnek şahsiyeti, İstiklal Marşı şairimizi hakkıyla hatırlayamadığımızı ve genç kuşaklarımıza hakkıyla hatırlatamadığımızı ve öğretemediğimizi hatırlatmak için anlattım bütün bunları. Âkif'i, genç kuşaklara daha iyi ve bütün yönleriyle hatırlatmanın tek bir yolu var galiba: Bilindiği gibi, Mehmet Âkif, 27 Aralık 1936'da vefat etti. Yani bu sene 70. yılı. 12 Mart İstiklâl Marşı kutlamalarından itibaren yıl sonuna kadar Mehmet Âkif yılı ilan edip, kişiliği, mücadelesive eseriyle örnek şahsiyetimizi hatırlamalı ve bilhassa gençlerimize hatırlatmalıyız.
    *Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi