T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 17 OCAK 2006 SALI | ||
|
16 Ocak 2006 Pazartesi günü Yeni Şafak'ta İhsan Deniz'in Kara vehim başlıklı bir yazısı yayımlandı. Şiirsel diyebileceğimiz bir üslûpla kaleme alınan yazı "Hayat, hükmediyor!" cümlesiyle başlıyor ve "Hayat, k o r k u n ç ! . ." cümlesiyle bitiyordu. Aradaki bütün cümlelerin de öznesi aynıydı: Hayat. Ve bu hayat, abanan, bastıran, kemiren, aşınan, aşındıran, hicveden, haczeden, kanatan, kanırtan, azıtan, eğen, ezen, bunaltan, kıvrandıran, sarsan, solduran, caydıran, kaçan, yoran, bağışlamayan, gocunmayan, umursamayan, bırakmayan, doğurmayan... bir özneydi. Yazıyı okurken, hayat'ın burada bir bakıma eskilerin "felek, baht, talih, kader, dehr, zaman" gibi kelimelerle ifade ettikleri mevhum "kudret"in yerine geçmiş olduğunu düşündüm. İnsanlar, başlarına gelen olumsuzlukları, belâları, güçlerinin yetmeyeceği mevhum kudretlere izafe ederken, bir yandan sorumluluktan kurtulabileceklerini ummuşlar, öte yandan yaratılan her şeyin gerçek Fâil'i olan Allah'ı tenzih etmiş olacaklarını sanmışlardır. Sözünü ettiğim bu iki yanda da bir çeşit yanılış olduğu söylenebilir. Ve elbette yanılışlarda da insanın aczini ve tövbe imkânını hatırlatan bir güzellik bulunabilir. Kara vehim'i okurken Necip Fâzıl Kısakürek'in önce Şiir, miir adıyla yayımlanan Çile'ye girerken Hayat, mayat adını alan şiirini de hatırladım: Hayat, mayat diyorlar;
Takınsam, kanat, manat;
1940 yılında yazılan bu manzume, verili dilin anlam alanlarındaki yetersizlikleri ve bu yetersizlikleri aşma arayışlarını, kelimelerdeki anlam genişleme ve daralmalarını da hatırlatan hoş bir şiirdir. "Hayat eksik hayatta" cümlesinde özne olan hayat, "Hay ve Muhyî olanın rızasına uygun, yaşanmaya değer, gerçek hayat"ı ve onun coşkusunu ifade ederken, tümleç olan "hayatta" kelimesi, içinde sürüklenmekte olduğumuz ve neredeyse nefes alıp vermeye ve bunu sürdürmeye hasredilmiş ve nihayet öteki canlılar (hayvanat) ile farkımızı unuttuğumuz bir zorunluluk çerçevesinin adıdır. Madem ki durum budur ve İhsan Deniz'in yazısının adı "Kara vehim"dir; okuyucu olarak biz, "kara vehim"i bir "uyarı" olarak algılayıp bir "beyaz nazar" yahut "ak bakış" edinmek ihtiyacını hissetmeliyizdir. Bu ihtiyacın sevk ettiği istikamette yürüyecek olursak, Deniz'in cümlelerini dönüştürmekte zorlanmayız. "Hayat, hükmediyor!" Bu hükmedişin mahkûmu olmak yerine, hikmetlerini kavrayarak hakîmi ve hâkimi olmanın yollarını arayıp bulmalıyız. "Hayat, abanıyor!" Hayatın üzerimize abanışı, bizi boğacak, soluksuz bırakacak kadar öldürücü olamaz; belki de bizi uyarıp uyandırmak, bir an önce direniş siperleri oluşturmamızı sağlamak istiyordur. "Hayat, bastırıyor!" Demek ki, çok gevşemişiz, neredeyse dağılıp perişan olacak bir hâle düşmüşüz; içimizden duyamadığımız derlenip toparlanma çaresini bir an önce duymamız içindir hayatın böylesine bastırışı. Bu baskı karşısında ezilip bastığa, pestile dönmek yerine, mukavemetle, karşı koyuşla, diklenmeyle varoluşumuzu kanıtlayacak hayatiyet hamlesini göstermeliyiz. İlh...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |