T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 22 OCAK 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
İZDÜŞÜM
Abdullah MURADOĞLU

Kontr-gerilla heyulası

Önce Özel Harp Dairesi eski başkanı emekli bir paşa bir kitap yazdı. Kitapta Kontr-gerilla ile ilgili iddialara cevap vardı. Sonra ÖHD eski başkanı bir başka paşa daha konuştu. Bu Paşaya göre Özel Harp Dairesi'nde, yani Kontr-gerilla'da sadece MHP'liler değil, CHP'liler bile vardı. Ecevit 1970'lerde zehir zemberek iddialar ortaya atarken bu kişiler meğer CHP milletvekili imişler. Ardından İpekçi Suikasti sanığı Mehmet Ali Ağca tahliye edildi. Derken eski tartışmalar canlandı.12 Mart, 12 Eylül, Susurluk vesaire. Kontr-gerillacılar ülkücü kisvesindeki kişilerin yanı sıra devrimci görünen pek çok genci de kullanmışlar. Hem 12 Mart, hem de 12 Eylül öncesinde. Böylece askeri darbelere meşruiyet kazandırılmış.

Bu iddiaları ortaya atanlar, bizatihi soldan gelen isimler. 68'li Dev-Gençli liderlerden Sarp Kuray bunlardan biri. Kuray, cuntacı subayların devrimcilere "Bağımsız Türkiye" vaadiyle çengel attıklarını, başta Deniz Gezmiş olmak üzere Dev-Genç'lilerin oltaya takıldıklarını itiraf ediyor. Cuntacılar solcu aydınlarla ittifak kurmuşlar, güya 9 Mart 1971'de darbe yapacaklarmış. Ona, şuna, buna, bakanlık falan dağıtmışlar. Bazı saftirik solcu aydınlar da buna kanmışlar. Oysa 9 Mart Cuntası içinde yer alan bazı subaylar, 12 Mart'ta fikir değiştirip başka darbe yaptılar. Darbe için zemin oluşturma operasyonu ise oltaya takılan Devrimci Gençler'e düşmüş. Bana kalsa, 9 Mart diye bir şey yoktu. MİT, başından beri cuntanın içindeydi. Asıl cuntacılar, paravan bir cunta üzerinden amaçlarına ulaşmışlardı.

Aynı tezgah 1970'lerin sonlarında da kurulmuş. 12 Eylül'den sonra bir emekli paşa, "şartların olgunlaşmasını bekledik, yoksa ihtilali daha erken yapacaktık" demişti. Yani daha çok kan dökülmesini beklemişler. Öyle de oldu. Tipik birkaç örnek: 16 Mart 1978'de İstanbul Üniversitesi önündeki solcu öğrencilere ateş açıldı. 5 kişi öldü. Ertesi gün Ümraniye'de ülkücü beş işçi kurşuna dizildi. Hangi ellerin koyduğu bilinmeyen bombalar; bir bakarsınız Ülkücülerin devam ettiği bir kahvede, bir bakarsınız solcuların devam ettiği bir kahvede patlar. Soldan Abdi İpekçi, Sağ'dan İsmail Gerçeksöz katledilir. 1978-1980 arasında 5 bin delikanlı öldü. Beş bin Abdi İpekçi.

Bu rakamlar, Kurtuluş Savaşı'nda verdiğimiz kayıp rakamlarına yakın.

Hergün 15-20 kişinin öldüğü o kanlı günler 12 Eylül 1980'de son buldu. Ortada ne Fatsa ne Yozgat Efsanesi kaldı.11 Eylül'de bombaların patladığı Ankara, ertesi gün sessizliğe gömüldü. Bu yüzden "iyi ki askerler geldi" diyenler, darbeye karşı çıkanlardan çok.

12 Eylül öncesinde Kontr-gerilla'nın ne kadar rolü vardı? Mesala İtalya'nın Komünist Partiye zeytin dalı uzatan sağcı başbakan Aldo Moro'nun CIA'nın sızdığı komünist Kızıl Tugaylar tarafından öldürtüldüğü iddiası gibi, Türkiye'de de benzer olaylar olmuş muydu? Rus KGB'si de örtülü operasyonlara başvurmuş muydu? İngiliz Gizli Servisi'nin faaliyetleri nelerdi? Yoksa ideolojik örgütlerin gözlerini kan mı bürümüştü? Hiçbirine de sağlıklı yanıtlar veremiyoruz. Ama en azından, siyasetçiler, askerler ve şiddetin tarafı olan örgütler açısından basiret bağlanması olduğu ortada. Her olayın ardında, adına Kontr-gerilla denilen heyula bir gizli örgüt aranıyor. Doğru yanlış. Bilemiyoruz. Şairin dediği gibi, "bir heyuladan zuhur eyler nice suret bana"

Bu iddiaları ortaya atanlar, iktidar olduklarında ciddi hiçbir soruşturma yapmadılar. İddialar ortada kaldı. Türkiye'deki kanlı olayların arkasında iddia edildiği gibi Kontr-gerilla adındaki bir gizli derin devlet gücü var ise soru şu olmalı:"Böyle bir örgüt, iddia edildiği gibi mevcutsa, kimin hesabına bir kuşağı heba etti? "

Çünkü, milletin çocuklarını birbirine kırdırarak elde edilebilecek hiçbir milli çıkar olamaz.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi