T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 22 OCAK 2006 PAZAR | ||
|
Anadolu insanı, kültürünün ana kaynaklarından biri olan Yunus gibi, ne zenginliğe sevinir ne de yoksulluğa üzülür. Onun için, mutluluk kaynağı tüketmek değil, üretmektir. O almaktan daha çok vermek için vardır. Anadolu'da insanların toplumdan aldıklarından önce topluma verdiklerine bakılır. Türklerin kültüründe verene verilir inancı yaygındır. Verenlerin çok olduğu bir toplumda, hiç kimse yoksulluğa düşmez. Anadolu insanı, veren el olabilmek için, tüketimden daha çok üretim üzerinde odaklanmıştır. Çünkü dünyanın her yerinde veren el olabilmek için, herşeyden önce üreten el olmak gerekir. Üreten el olmasını bilmeyenler, veren el olmadıkları gibi, toplumlarını da yoksul düşmekten kurtaramazlar. Dünyanın hiçbir yerinde de, alan eller saygı görmezler. Bunun için, bütün Anadolu şehirleri, tüketimde değil, üretimde yarışmaktadırlar. Türkiye'de üretimde yarışan şehirlerin başında Bursa gelmektedir. Bursa'nın girişimcileri ürettikleri ürün ve hizmetlerle, Anadolu insanının değerlerini bütün dünyaya taşımaktadırlar. Hafta sonunda, onların kurdukları Bursa İhtisas ve Stratejik Araştırmalar Grubu BİSAG'ın düzenlediği toplantıda, elliyi aşkın aydın, girişimci ve akademisyenle "Anadolu Girişimcilerinin Dünyaya Açılmada İzlemesi Gereken Stratejiler"i değerlendirdik. Dr. Ahmet Özkul'un yönettiği panelde, Dr. Şaban Kızıldağ dışa açılma stratejilerinin iletişim, Dr. Osman Bayraktar eğitim ve ben de ekonomik boyutlarını ele alarak, birlikte tartıştık. Arif Çelenk, A.Ümit Duran, Dr. Mustafa Hatipoğlu, Ramazan Karakök, Mahmut Kanık, Mustafa Öztürk, Osman Çolak ve diğer katılımcıların soru ve katkılarıyla, kabına sığmayan Anadolu girişimcisinin iç ve dış dünyasındaki duvarları bütünüyle yıktığına şahit olduk. Emir Sultan'ın stratejisini izleyerek, Anadolu'yu dönüştüren ve üreten el olmada sınır tanımayan girişimciler, Onun Bursa'da sönen kandillerini Berlin, Paris, Londra ve Washington'da yakıyorlar. Onlar tüketimle yaygınlık kazanan yoksulluğun üstesinden, üretimle zenginleşen paylaşma kültürüyle gelmenin ustası olmuşlar. Onların dünyasında, paylaşıldıkça büyüyen, büyüdükçe yeni boyutlar kazanmayan üretime kesinlikle yer yoktur. Anadolu insanı kazanmaktan daha çok kazandırmak için üretir. Onun için üretim, veren el olmanın en önemli olduğu kadar en etkili de yoludur. Bu yüzden, Anadolu'da üreten el olmak özendirilirken, tüketen el olmak önlenmeye çalışılır. Çünkü tarihin her döneminde toplumları çökerten, üretmeden tüketenlerle birlikte vermeden alanların yol açtığı yoksulluk olmuştur. Yoksulluğu ortadan kaldırmanın yolu, savurganlığı önlemekten geçer. Savurganlığın yaygınlaştığı toplumlarda, bir taraftan insanların tasarruf alışkanlıkları yok olurken, diğer taraftan da kaynakların üretime kayması önlenir. Üretim gücünü yitiren toplumların, hiçbir alanda veren el olmaları mümkün değildir. Çünkü üretim güneş gibi, bütün boyutlarıyla ekonominin olduğu kadar kültürün de katma değer kaynağıdır. Ne tüketmesi ve nasıl tüketmesi gerektiğini bilmeyenler, ne üretmesi ve nasıl üretmesi gerektiğini de bilemezler. Bir toplumda ne tüketilirse o üretilir. Güzel tüketmesini bilmeyenler, güzel üretmesini de bilemezler. Güzel üretenlerin tüketimleri de güzel olur.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |