T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Hiç olmak ile bir hayalde mahfuz kalmanın beraberliği

I-Dervişe, genç bir adam ne yaptığını sormuş. Hiç.

Muhatabı kızmış.

Hiç yapmayı ayıplamış.

Peki demiş derviş sen ne yapıyorsun? Ben demiş ilim tahsil ediyorum. Sonra? Sonra demiş paşa olacağım. Sonra? İki tuğlu paşa olacağım. Sonra? Terfi ede ede en sonunda sadrazam olacağım. Sonra? Bu kadar yol almış olmaktan yorgun düşmüş olan genç adam, sonra hiç demiş. İyi ya demiş derviş, senin o yıllar sonra uğraşa didine varacağın yere ben şimdiden vardım.

II-

Boudrillar'nın "Parça'dan Bütüne" adlı söyleşinde (Sorular felsefeci Yvonnet'e ait) modern sanat bir hiçtir değince kıyametin koptuğunu anlatarak, bu cümleyi kışkırtma amacıyla dile getirdiğini söylüyor: "...Hiçlik terimine büyülü bir anlam, bir bakıma yüce bir anlam veriyorum. Hiç olmak, hiç olmayı bilmek, yanılsamayı, hiçi, yokluğu yönetmek, bu tam bir sanat ve bu her zaman büyük sanatın gizi oldu."

Boudrillard'nın modern sanata yüklemek istediği gizemli "Hiç"lik beni yukarıdaki derviş hikayesine götürdü. Dervişin hali bir hikaye olarak zihnimde kayıtlı olmamış olsaydı, bizdeki hiçlik üzerine geriye dönük bir açılım elde etmem imkansız olurdu.

Son günlerde katıldığım bütün toplantılarda konuşmacılar kendi kavramlarımızla konuşmalıyız diyor. Fakat kendi kavramlarımızla konuşmalıyız derken kavram ve "kendi"lik üzerine düşünmüş olduklarını ihsas ettiren bir açılım sunamıyorlar. Kendi kavramlarımız dediğimiz şey sıcak bir ekmek gibi fırında bizi beklemiyor. Kavramların zihnimizde yerleştikleri alanlar hikayeler üzerindendir. Geçmişten günümüze akarak devam ede gelmekte olan bu kavramlar bir hayatın, yaşanmış bir anın içinde saklanarak, muhafaza edilerek anlam kazanır ve hamasi olmaktan çıkar. Mesela cesaret dediğimiz şey yaşanmış, aktarılabilir bir hikayede muhafaza edilmediğinde içi boşalarak kabuk bir söylemin parçası durumuna düşer ve giderek de hamasi nutuklar yoluyla cesaretin küçümsendiği bir davranış kodunun geliştirilmesine vesile olur.

Bu gün İslam dünyasının içinde bulunduğu temel sıkıntı klasik kaynakların sunduğu hal dilini bugünün hal diline tercüme edilememesinden doğuyor. Hayat burada, kitaplar orada bizim kavramlarımız kapağını açmadığımız o kitapların içinde... Buradan bir yere varılmaz. İslamiyetin üzerinde en çok durduğu muamelat ile ilgili durumların konuşulmuyor olması kendi hikayemizi konuşmaktan kaçındığımızın resmi aynı zamanda.

"Kendi kavramlarımızla" konuşmalıyız ifadesini düstur edinenler, hafızalarında kayıtlı tuttukları hayat hikayelerine bir baksınlar. Kaç hayat gizli, zihnin kıvrımlarında!!! Hayat yoksa kavram yok. Kavram hayattan çıkar. Onun için her siyasi akım, önce sanatta başlar, sonra felsefe olarak açılım getirir ve siyasi olarak pratik hayata geçer.

Bu satırları yazmama vesile olan İsmail Kara'nın Sözü Dilde Hayali Gözde kitabına minnettarım. Hayatların içinden kavramları, kavramların içinden hayatları çekip çıkardığı için. Hayalin kimin gönlünde takılıp kaldığı önemli elbet. İsmail Kara bütün o şahsiyetler ile tanışma bahtiyarlığına eriştiği için ilimden yana nasibi gür. Ama o üstatlar da, böyle bir kalemin hayalinde kayıtlı kaldıkları için nasipli değil mi?

İthaf: "Hiç" olmayı, 21 Yüzyıl Türkiye'sinin gerçekliğini isimlendirmek için 1564 yılında ölmüş olan Calvin'den izlek arayanlara ithaf ediyorum. Hafızada kayıtlı kalmış resimleri tazeleme zamanı. Hemen şimdi.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi