T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 3 ŞUBAT 2006 CUMA | ||
|
Mal varlığı meselesi CHP lideri Baykal'ın ayağına dolanacağa benziyor. Başbakan Erdoğan'ı mal beyanını açıklamadığı gerekçesiyle köşeye sıkıştırmaya çalışan Baykal, günlerdir kendi mal varlığını açıklamamakta ısrar ediyor. "Bankada yüz milyar liram var" demek, mal varlığını açıklamak demek değildir. Baykal eğer samimi olarak bir iş yapacaksa, çıkıp mal varlığını ayrıntılı bir şekilde açıklamalıdır. Erdoğan'ın 2001'de Genel Başkan olunca verdiği mal beyanı ve 2003 yılında görüşülen davada mahkemenin verdiği "mal varlığında hukuksuz artış yoktur" kararı gazetelerde yayınlandı. O günden bu yana Erdoğan'ın mal varlığındaki tek değişiklik bir şirketteki hisselerini Başbakan olunca satmasından kaynaklanan değişiklik. Bu da o dönemde gazetelere yansımıştı. Yani gazete arşivlerinde Erdoğan'ın mal varlığı defalarca yayınlanmış durumda, açıklayacak fazla bir şeyi kalmadı. Sonra Erdoğan'ın abartılı sayılamayacak mal varlığı şirket hissedarı ve ticaretle uğraşan herkesin elde edebileceği bir miktardır. Peki Baykal niçin çıkıp mal varlığını açıklayamıyor, yoksa mal varlığının onlarca kalemden oluşan uzun bir liste tuttuğunu görüyor ve avukatlık mesleğiyle bunları kazandığını söylemenin zor olacağını mı düşünüyor? Baykal, Erdoğan'ı sıkıştırayım derken, kazdığı kuyuya düşmüştür ve bundan sonra ibre kendisine dönmüştür. Eğer basın objektif davranırsa önümüzdeki günlerde Baykal eksenli bir tartışmaya şahit olabiliriz. Son günlerde konunun mal beyanından yolsuzluk meselesine kaydırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Tüm siyasetçiler neticede mal beyanında bulunuyorlar, eğer burada hukuksuz bir artış tespit edilirse gerekli soruşturma da yapılabiliyor. Mal beyanı vermemek, mal beyanında hukuksuz artış olması, mal beyanının açıklanması, mal varlığında yolsuzluktan kaynaklanan bir yükselme olması farklı farklı konulardır. Bugün mesele mal beyanının açıklanması, eğer açıklanmazsa yolsuzluk olabileceği şeklinde bir noktaya sıkıştırıldı. Mal varlığında yolsuzluk kaynaklı bir artış olup olmadığı bugün de incelenebilir ve yetkili merciler bunu tespit edebilecek durumdadır. Mal varlığının açıklanması konusu da bu tartışmalar sonucunda gerçekleşecek gibi görünüyor. Peki şu soruyu da kendimize sormamız gerekmiyor mu? Halkın seçtiği siyasetçilerin üzerine gitmek, onları sıkıştırmak, hukuka uygun olan özel durumlarını bile açıklamak, tabiri caizse abalıya vurmak kolay, niçin diğer kesimlerin durumundan kimse bahsetmiyor? Kamuyla ilişkili iş adamları, medya patronları, yayın yönetmenleri ve yazarlar, bürokratlar, yargı ve ordu mensupları... Siyasetçiden herkes hesap sorabiliyor, o zaman herkes mal varlıklarını internetten yayınlasın, kamuoyuyla paylaşsın, hukuka uygun bile olsa herkes özelini açıklasın... Buna yanaşan var mı? Yok. Ama siyasetçiden hesap sormak kolay. Eğer kamudan menfaat elde etmek sadece siyasetçiye has bir durum gibi görülüyorsa bu büyük bir yanılgıdır. Gelin bu tartışmaları fırsat bilelim, ilgili herkes ve herkesim mal beyanını şeffaf hale getirsin, kamuoyuna açıklasın. Muhtemelen siyasetçilerin üzerine giden medyamızın saygıdeğer patronları buna yanaşmayacaktır. Ben, liderlerin mal varlıklarında hukuksuz bir artış olduğunu sanmıyorum, bunun olmasını temenni de etmiyorum. Açıklamaya yanaşmamaktaki kaygının "hukuki" olmaktan ziyade "siyasi" olduğunu düşünüyorum. Erdoğan'ın uzun sayılamayacak mal varlığı listesi dün Hürriyet'te çıktı, ama sanırız Baykal kendi listesinin kamuoyu nezdinde olumsuz bir siyasi algılamaya sebep olacağını düşünüyor ki, topu karşı kaleye atıyor. Siyasetçiler birbirine vurmak yerine şeffaflığı mümkün olabildiği kadar geniş kesimlere yaygınlaştırmaya çalışmalıdır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |