T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Haldun DOMAÇ

Daum ile nereye kadar?

Gerçeklerle yüzleşmekten kaçanlar için sığınılacak en uygun limandır, batıl itikatlar...

"Aziz Yıldırım 20 hafta sonra deplasmana gitti, Fenerbahçe yenilgiyle tanıştı."

Tavuk bacakları ile kalelerini koruyup, statlarına tütsüler yaptıran, büyüleri çözdürmek için üfürükçülerden destek isteyen, en basitinden gol olmayınca yer değiştirip, uğur deneyen kişilerin yaşadığı ülkemizin gerçeklerini ne de güzel dile getiriyor bu sözler değil mi?

"Ben nerede hata yaptım" deyip, erdem gösteren yok.

İstanbul'da tribünleri dolduramayan Fenerbahçe'yi Ankara'da da izlemeye gelen taraftar sayısı yetersiz. Üstelik bu fırsatı senede sadece 3 kez yaşama şansları olduğu halde. Öyleyse neden maça gelmediler? Bazılarına göre, hava soğuktu... Gerekçe bu olsa Danimarka ve Almanya'da bir kişi bile maç izlemez. Bırakın Avrupa'yı, Kayseri ve Sivas'ta bu aylarda maça giden olmaz.

Oysa gerçeğin ta kendisi Fenerbahçe'nin kötü futbol oynadığı... Halbuki Daum ne diyor; "Zeminin azizliğine uğradık, ancak ikinci yarıda iyi oynadık."

Bugüne kadar "Kadrom yetersiz" sözleriyle Fenerbahçeliler'e "ninni" söyleyen Daum'un imdadına bu kez zemin yetişiyor. Sanki rakip takım halı sahada oynadı, Fenerbahçe çamurda, buzda... Büyük hocaysan önlemini alacaksın. Şimdi sormazlar mı Daum'a... "Fenerbahçe, iklim şartları nedeniyle böyle sahalarda 4 maç oynarsa, hiç birini kazanamayacak mı?"

Sormazlar mı Daum'a; "Zeminden şikayetçisin, Alex gibi çıtkırıldım oyuncuya 90 dakika nasıl tahammül ediyorsun?"

Haydi devam edelim; "Tuncay ve Appiah gibi mücadele gücü yüksek iki oyuncuyu çıkarıp, Nobre'ye neden sabrediyorsun?"

Tuncay'dan memnun kalmamış. Bakalım istatistikler Alman hocayı doğruluyor mu?

Daum'un 45 dakikada sonunda oyundan aldığı Tuncay, bir dakika 45 saniye topla oynamış, 36 kez topla buluşup, 14 isabetli pas yapmış. 8 top kazanıp, 19 top kaybetmiş.

Peki Nobre? 90 dakikada topla oynama süresi sadece 48 saniye. 32 kez topla buluşup, 16 isabetli pas vermiş. 3 top kapıp, 11 top kaybetmiş. Siz olsanız Tuncay'ı mı, yoksa Samsun maçının moral çöküntüsündeki Nobre'yi mi çıkarırdınız?

Fenerbahçe kötü futbol oynuyor, teknik olarak kötü yönetiliyor. 10 kişiye karşı kazanılmış Samsunspor galibiyeti bu gerçeği değiştiremez. O yalancı baharın ardından Ankara'da bir kez daha takke düştü, kel göründü. Tabii gerçeklerle yüzleşme cesareti olanlar için. Daum ile F.Bahçe'nin bir yerlere gidemeyeceğini görenler için. Aslında bunu Başkan Aziz Yıldırım da biliyor ama geçen yıl yaptığını bu yılda "İstikrar" maskesine sığınıp yaparsa hiç şaşırmam. Basın "Daum gitmeli" yazınca, Yıldırım "Ben basın istedi diye teknik direktör değiştirecek başkan değilim" diyerek ona sahip çıkmıştı. Daum yeni sezonda da kalır mı? Biz böyle yazdıkça, Daum'un sırtı yere gelmez!


Türkiye'nin gururu

Düşündüm de bir insanın yaşam felsefesi ve kişiliği, adı ve soyadına bu kadar yansır.

Er... Amiyane tabirle "adam gibi adam", sözünün eri, dürüst, ilkeli ve çelik gibi kuvvetli bir kişilik, güçlü ve ödün vermeyen bir karakter yapısı...

Doğan... Bitmek bilmez bir mücadele azmi. Zorluklara karşı sabırla direnme gücü...

Arı... Çalışmayı, üretmeyi, topluma yararlı olmayı yaşam felsefesi haline getirmiş bir bilgelik. Odasının duvarına asılı şu sözler aslında yaşam felsefesinin de kilometre taşları; "Yatanın yürüyene borcu vardır"

Pınar... Engin bir bilgi pınarı. Tarihten, coğrafyaya, sanattan, spora binlerce bilgiyi içine alan bir derinlik. Ülkede 8-10 spor branşında uzman derecesinde yazı yazacak bir enginlik.

Sözün özü; Türkiye'nin bir değeri Erdoğan Arıpınar. Belki onu reklamı bol, yaldızlı ambalaja sarılmış otoriteler gibi fazla önde göremezsiniz ama o Türkiye'nin artı değerlerinden biridir.

Bu ülkeye etik anlayışı, fair-play olgusunu yerleştirmeye çalışması bile onun değerini anlamamız için kafi göstergedir. Ancak ne yazık ki pek çok konuda olduğu gibi Dünya yine bizden önce davrandı ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi, Erdoğan Arıpınar'ı 2005 yılı Fair-Play ödülünü layık gördü.

Gazetecilik hamurumuzda, Erdoğan Arıpınar gibi bir ustaya ait mayanın olmasından onur duyuyor, "Büyük Usta"yı kutluyorum.


Tulun'a yakışmıyor

Galatasaray Sportif Direktörü Bülent Tulun, iyi bir Galatasaraylıdır. Söz konusu olan kulübün haklarını savunmaksa onun eline su dökmek kolay değildir. Ancak Tulun son dönemde ciddi paranoyalar yaşayıp ve komplo teorileri üretmeye başladı. Tulun'a göre şimdilerde, bir yanda Galatasaray, diğer yanda düşmanlar var. Nitekim Sivasspor maçından sonra Cihan'ın atılmasıyla ilgili bir soruya yanıt verirken, "Dış güçler, çevreler" gibi senaryolar üreterek, Cihan'ın tahrik edildiği için rakibe vurduğunu söyledi.

Oysa, görüntüler izlendiğinde Atilla Birlik'in Cihan'a hiçbir şey yapmadığı net olarak göründü. O zaman Bülünt Tulun'un sözleri inandırıcılığını yitirdi. Tulun'a tavsiyem, herkesi G.Saray düşmanı olarak görmekten vazgeçip, oyuncularının hata yapabileceğini hesaba katması. Aksi halde Sivas maçından sonraki o komik duruma düşmek kaçınılmaz oluyor. Bizden uyarması.


Görünen köy

Kahin falan değilim. "Ben demiştim" böbürlenmesiyle caka satmak da istemiyorum. Ancak "Görünen köy, kılavuz istemez" derler. Daha iki hafta önce yazdım, Koray'ın tehlikeli işler yaptığını. Ve İnegöl maçında kırmızı kart görüp, Ç.Rizespor maçında takımını yalnız bıraktı. Dilerim aklı başına gelmiştir.


İsmail Ünal ve iddialar

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal'ın Fulya projesini onaylamamasının ardında Serdar Bilgili'nin olduğu iddia ediliyor. Açıkça seslendirilmiyor ama kulislerde konuşulan bu. İddiaya göre, İsmail Ünal'ın başkan olmasında Bilgili'nin payı büyük. Bilgili ile yönetimin arası ise iyi değil. Bu nedende Ünal, yönetimde de birlikte çalıştığı Bilgili'ye vefa borcunu ödüyor. Amaç, kongre öncesinde Demirören'in elini güçlendirmemek, böylesine büyük bir projeyi ona yedirmemek. Ünal'ın zorluk çıkarmasından memnun olan Beşiktaşlıları'ın sayısı da az değil. Peki konuşulanlar doğru mu? Ünal ve Bilgili'nin bir açıklama borcu var.



Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi