Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Bugünkü Yeni Şafak
657'liler Ailesi
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Okur Sözcüsü
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Mehmet OCAKTAN mocaktan@yenisafak.com.tr

AK Parti iktidarıyla birlikte Türkiye, ekonomide ve siyasetteki üslup değişikliğinin yanında, dış politikada da yeni bir "diplomasi dili"ni dolaşıma sokmuş bulunuyor. Geçtiğimiz hafta, Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın Hoca ile özellikle "karikatür krizi" bağlamında son derece yararlı bir sohbet yaptık. Hoca, Avrupa'nın korkularından bilinç altındaki "genetik miras"a kadar geniş bir yelpazede önemli tespitlerde bulundu.

Batı'nın genetik mirasının, 'İlahi Komedya'nın 'İnferno' bölümünde Peygamberimiz'i cehennemde gösteren Dante'ye kadar uzandığını belirten Mehmet Aydın Hoca, aynı Batı'nın günümüzde "hermenötik körlük" (anlama körlüğü) yaşadığını, "öteki"nin özgürlüğünü çok da umursamadığını söyledi. Mesela Hollanda, film yönetmeni Van Gogh öldürüldüğünde, bunun demokrasiye ve özgürlüklere karşı bir saldırı olduğunu söyledi, haklıydı da... Ama aynı Hollanda, Türk çocuklarının okul bahçesinde bile Türkçe konuşmasını yasakladı. Yani, "öteki"nin hakları söz konusu olduğunda özgürlükleri askıya almakta bir beis görmedi.

Karikatür krizi dolayısıyla Başbakan Tayip Erdoğan ve İspanya Başbakanı Zapatero'nun dünya liderlerine gönderdikleri "ortak mektup"un Türkiye açısından yeni bir "diplomasi dili" içerdiğinin altını çizen Mehmet Aydın Hoca, "Karikatürlerdeki tavrın ahlaki olmadığını ve Peygamber sevgisini metne koyduk, bu diplomasi dilinde bir ilkti. Türkiye 'medeniyetler ittifakı'nda inisiyatif alarak, uluslararası camiada saygınlık kazandı" diyor.

Hoca'nın tespitlerinden çıkarak söylemek gerekirse, Türkiye'nin özellikle dış politika alanında "riskli" ama sonuçları itibariyle doğru bir tavır aldığını söylemek mümkün.

Mesela, Hamas liderlerinden Halid Meşal başkanlığındaki heyetin Türkiye ziyareti, gerek Türkiye'de gerekse dünyada farklı değerlendirmelere yol açtı. Bu ziyaret, "karikatür krizi"ne benzer yeni bir "küresel kriz"in önünü almak açısından kesinlikle diplomatik bir hamle. Şimdi gerek Türkiye'de, gerekse dış dünyada ziyaretle ilgili akla ve mantığa dayanmayan ve bölgesel gerçekleri hesaba katmayan değerlendirmeler yapılıyor. Özellikle Türkiye'de, neredeyse yüz yıla yaklaşan Filistin sorununun çözümü ile ilgili sağduyulu "çözüm koordinatları"na aklı bir türlü ermeyen ve de iflah olmaz bir "hermenötik körlük" yaşayan "bazı aklıevveller", bu ziyaretin Türkiye'nin başına "dert" açabileceğini iddia ediyorlar.

Nasıl dert açabilir ki... Vatanları işgal edilen bu insanlar yıllarca mücadele vermişler, canlarını feda etmişler ve sonunda seçimlere katılıp, büyük bir zafer kazanarak iktidara gelmişler. Tamamen demokratik yöntemlerle başarıya ulaşan Hamas, şimdi de diplomatik yollarla uluslar arası camia ile ortak noktalar bulmaya çalışıyor. Eğer istenen, Hamas'ı daha da "radikal" bir çizgiye itmek değilse, Türkiye'nin bu girişimi demokratik dünya tarafından desteklenmelidir. Hatta, Hamas'ın bundan sonra 'merkez'e doğru atacağı her olumlu adıma karşı, uluslararası camia da İsrail'in "işgalci politikaları" üzerindeki baskısını arttırmalıdır.

Bizdeki "aklıevveller"in telaşını anlamak mümkün. Amerika ve İsrail'in "kalbinin kırılması"ndan korktukları için, dostlarına "şirinlik" mesajları göndermeye çalışıyorlar. Oysa, Amerika ve İsrail dostlarının bu kadar korkmasına hiç ama hiç gerek yok. Bir kere, Hamas seçimlere "korsan" olarak filan katılmadı. Aksine, İsrail izin verdiği için Kudüs'te seçime katılabildiler. Dolayısıyla, Amerika ve İsrail hayranlarının bu "göz yaşartıcı" gayretleri boşuna.

Geri dön

Mesaj gönder

Yazdır

Yukarı