T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 21 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

İddia iddiadır

Oh, artık rahat uyuyabiliyorum. Hürriyet Hamas liderlerinden Halid Meşal'ın Türkiye'ye gelmesi yüzünden beni suçlamadı. Bu tür 'beklenmeyen gelişmeler' olduğunda Hürriyet'in bir 'olağan şüpheliler listesi' var; beni o listeden çıkarmış olmalılar...

1 Mart tezkeresi öncesinde, Hürriyet, "Irak'a savaş Amerika'nın da aleyhine, Türkiye bu yanlışlığın yanında yer almamalı" tezini çürütmeye çalışıyordu; 'danışmanlar' diye anılan birileri hedef alınarak... Ertuğrul Özkök'e "Ben danışman falan değilim" dediğimde muzip gülüşü gözlerimin önünde.

Nihayet beni listeden silmişler, bir tek Ahmet Davutoğlu kalmış listede... Unvanı 'danışman' olan birinin, Türkiye'de, Dışişleri Bakanlığı, MİT, MGK Genel Sekreterliği, Genelkurmay Başkanlığı ve Başbakanlık gibi makamları sollayabileceğine cidden inanıyor olmalı Ertuğrul Özkök... Aksi halde, iki gün üstüste 'danışman' manşetiyle çıkmazdı Hürriyet...

Dün bizim gazetede Filistin'in Ankara büyükelçisinin açıklaması yer aldı. Hürriyet'in Halid Meşal ziyaretine teşekkür için verildiğini iddia ettiği yemek meğer üç hafta önce gerçekleşmiş. Büyükelçi Nebil Maruf, "24 Ocak'ta itimatnamemi sundum, iki gün sonra o yemeği verdim" diyor...

Bir insana duyulan sevgisizlik gerçekleri çarpıtmaya kadar vardırılabilir mi? Hürriyet'in manşetine bir dâvetiye fotokopisi eşlik ediyor ve orada "Ahmet Davutoğlu onuruna" olduğu belirtilen yemeğin tarihi 21 Şubat 2006 olarak gözüküyor. Soru şu: Büyükelçi "Yemek 26 Ocak tarihinde verildi" dediğine göre, Hürriyet iki farklı dâveti hileyle tek bir davetiye üzerinde mi buluşturdu acaba? Ertuğrul Özkök'ün yanlışlığı bu raddeye vardıracağını sanmam. Bir çarpıtma varsa, amacı onu sevindirmek olsa bile, bilgisi dışında gerçekleşmiştir. Gerçeği bana da bildirirse memnun olurum.

Türkiye'den ABD ile ilgili değerlendirme yapanların dayandıkları kaynak belli: O ülkedeki muhabirleri... Doğan Medya Grubu (DMG) daha çok Yasemin Çongar'ın Washington'dan ilettiği haberlere güveniyor. O da, Meşal ziyaretini ilk günden ABD'deki Musevi Lobisi gözlüğünden gördü. Çongar'ın yazdıklarının doğru, ancak yansıtma biçiminin yanlış olduğuna inanıyorum...

Yanlışlık şurada: Filistin'de Hamas'ın iktidara yükselişi İsrail'e onu muhatap ediyor; bugün "Asla" dese bile, İsrailli yöneticiler, bundan böyle Hamaslı yetkililerle masaya oturup pazarlık edecek... "Asla" diyerek ve ABD'deki lobiye de aynı sözleri söyleterek pazarlık açmaları doğal... Ancak bir pazarlık bu ve geçmişte benzer çıkışların nasıl değiştiği biliniyor...

Steven Spielberg'ün sinemalarda gösterilen 'Münih' filmi El-Fetih örgütünün 'terörist' bilindiği ve İsrail yönetiminin "El-Fetih'le asla görüşmeyiz" deyip durdukları bir dönemi perdeye yansıtıyor. Sonra ne oldu? İsrail yalnız görüşmekle kalmadı, geçmişte, "El-Fetih'le görüşmek mi? Asla" diyen Şimon Peres, El-Fetih lideri Yaser Arafat'la birlikte Nobel barış ödülü bile aldı...

İşte buraya yazıyorum: İsrail Hükümeti ile Musevi Lobisinin pazarlık amaçlı tepkilerini grup gazetelerinde manşete taşıyanlar bir kez daha mahçup olacaklar... Sizler de göreceksiniz...

Neyse ki, DMG'nda da akıllı ve bilgili insanlar var. Radikal'de yazan Ömer Taşpınar ile Hürriyet'te yazan Tufan Türenç gibi.

'Akıllı' olan, Washington'daki Brookings Enstitüsü'nün Türkiye Programı'nı yöneten Dr. Ömer Taşpınar... 'İçeriden' izlediği ABD politikalarının Hamas ile görüşme konusuna farklı bakmayı gerektireceğine dair akıl yürütebilecek durumda. O sebeple, 'Hamas eleştirileri abartılı' başlığını taşıyan yazısına şu akıllı cümleyle giriş yapmış: "Hamas heyetinin ziyareti, Türkiye'nin bölgesinde çözümlerin parçası olmak istediğini gösteren cesur bir adımdı. Türk basınının aksine ABD ve İsrail'de çıkan eleştiriler bile çok daha dengeliydi."

Tufan Türenç ise 'bilgili'; o da dün şu görüşü paylaştı Hürriyet okurlarıyla: "Ben HAMAS ziyaretinin altında Amerikan Dışişleri'nin parmağı olduğuna inanıyorum. / Ziyaret, HAMAS'ın Rusya-İran eksenine kaymasını önlemek amacıyla tezgâhlandı. / Halid Meşal'ın Ankara'dan sonra Tahran'a uçması da bu nedenle engellendi. / Zaten AKP hükümetinin Amerika'ya rağmen böyle bir diplomasi atağına kalkışacağını düşünmek mantıkları zorlar. / Amerika böyle bir girişimi 1 Mart Tezkeresi'nden sonra 'İkinci bir ihanet' olarak kabul ederdi. / Bu da iki ülke arasındaki ilişkilerin iyice çıkmaza girmesine neden olurdu. / Erdoğan durduk yerde böyle bir siyasi riski göze alamazdı. / İsrail'in tepkisine gelince... Bazen yapay tepkiler göstermek de diplomasinin gereğidir."

Bakalım kimin yüzü kara çıkacak...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi