T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Kur'an

Hâfız-ı Şîrazî "her çi dârem, heme ez devlet-i kur'an dârem" diyor. (Nem varsa hepsi Kur'an'ın sağladığı devlet, kut ve yom sâyesindedir.) Böyle dediği ve bunu bilinçli söylediği için de "Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül var" ve "her gün yeniden açar". Hafız bunu da söylemişti. /Bizim devâmımız âlem cerîdesinde yazılmıştır.

Aynı çağlarda Yunus da "Yunus öldü diye salâ verirler/ Ölen hayvan olur, âşıklar ölmez!" diyordu.

İsa'nın (A.S.) sözünü tekrar hatırlayalım: İnsan yalnızca ekmekle yaşamaz! Yalnızca ekmekle yaşayan, Yunus'un dediği gibi, "canlı"dır ve bunun için, ölmesi mukadderdir. Fakat ölüm "kesin son" değil, Yasin Suresi'nde belirtilen "Vay bize! kim kaldırdı bizi kabirlerimizden?" gününe kadar -kâbuslu veya rahat- bir uykudur.

"Gönlü sevgi ile dirilenler"in ölümü farklıdır. Sevgi ehlinden Özemre'nin "Üsküdar'ın üç sırlısı" kitabı'nda nakledilen bir beyitte dendiği gibi: "Kâmil ölmez, kaptan kaba taşınur". İşte bu kâmiller "İlahi Kelâm" ile yaşayanlardır.

İlâhî Kelâm'ın âb-i hayâtı ile ebedî hayatı kazananlar, "şehîddirler". Ölmeden önce "şehîd" olanlar, öldükten sonra da yaşayanlardır (Al-i İmrân, 3 (169). Şehîd, kelime-i şahâdeti bilinçle ve tam bir îmanla söyleyip yaşayaşı ile de Hakıykat'e, Hakk'a, Allah'a tanıklık edendir. Yüce Sevgili; Allah'ın bizim için tanığıdır. Bizim görevimiz de Allah'ın ve Rasulü'nün tanığı olmamızdır, insanlığa karşı! (Hacc, 22/78).

Ne var ki dünya imtihan âlemidir. Mevt (ölüm) ve hayat da bu imtihan ile ilgilidir (Mülk, 67/2). Kim Allah'ı ve Rasul'ü sever, onlara tabi olursa, işte bu insanlar Fatiha suresi'nde Allah'dan dilediğimiz "en'amte aleyhim"in, Allah'ın nebîlerinin, sıddîklerin, şehitlerin ve sâlihlerin yolundadırlar, kendileri de bu hallerini sürdürerek ölürlerse, hayat sınavında en yüksek derecelerden birine nâil olurlar.

Kazanılan derecenin hazzı, sevinci ve değeri artsın diye, sınav salonuna bir yanlış cevap fısıldayıcısının girmesine izin verilmiştir. Bu fısıldayıcı, "Doğru cevap öğreticileri"ni değil, ancak sınava girenleri yanıltabilir. Böyle bir fısıldama ile karşılaştığımızda ne yapmamız gerektiğini yine sonsuz ve sınırsız sevginin Rabbi olan Allah, "Doğru Cevap Kılavuzu"nda bize bildirmektedir: "Şeytan, içimize böyle bir yanlış cevap vesvesesi, karanlığı, kasveti düşürdüğünde, yahut dışımızdan bâtıl bir" cevap pusulasını "kopya" çekmek için elimize tutuşturduğunda, derhal "eûzü billah" hatırlamalı, Allah'a sığınmalı, o'nu çağırmalıyız. Allah duamızı işitir ve derhal bizi bu yanlış cevabın kasvetinden kurtarır.

Kendilerine "şahit" diyen, fakat Ayartıcı'nın yanlış cevap fısıldamalarına kanmış insan kardeşlerimizin de kurtulmaları için dua ederiz.

Yanlış cevap fısıldayanların başlıca ayartma yöntemlerinden birisi de şu fısıltıdır: "Sen bu sınava boşuna girdin arkadaş! Nasıl olsa kazanamazsın."

Buna "Allah'ın rahmetinden ümidi kestirme" yöntemi denir. İmdi ey sınav arkadaşlarım, bu fısıltıya kulak vermememizi esasen Doğru Cevap Kılavuzu bize söylemiyor mu? Derhal düşünelim ki bu sınavın "kontenjan"ı bile yoktur. Her sınavı kazanana Cennet'de yer vardır. Hatta "cehennem" tedavi merkezinin son safhasında telâfî-bütünleme belgesi ile Cennetin (-cennetlerin) ilk derecesine girme imkânı vardır. Hemen Doğru Cevap Kılavuzunu açıp, Zumer, 53/39 u okuyalım: "-Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin!" Hicr, 15/56'yı okuyalım: -Allah'ın rahmetinden, (bu gibi fısıltılara kapılarak yanlış cevaplar verme gafletine düşen) yanlışa sapmış olanlardan başka kim ümidi kesebilir ki?

"Siz bu sınavı kazanamazsınız!" ayartmasına kapılanların özel durumuna göre, ardından gerekçesi de fısıldanır: Sizin genlerinizde bir farklılık var! Oysa Doğru Cevap Kılavuzu'nda bu gibi yanlış cevapların genlerdeki bozukluktan değil, yanlış şartlanmaların doğurduğu bir "sarhoşluk" (geçici, giderilebilir) halinden ileri geldiği belirtilmektedir (Hıcr, 15/72).

Başka bir gerekçe de "siz/onlar, başka bir soydansınız" fısıldamasında yer alır. Bu konu üzerinde tekrar durmamız gerekiyor. İmdi ey sınav arkadaşlarım: Sizin ve benim bu sınavı kazanmamızı Allah ve Yüce Sevgili ve Ehl-i Beyti istiyor. Doğru Cevap Kılavuzu'nun ve öğretmenlerimizin değerini hiçbir zaman unutmayalım. Takvâ ümit ile başlar ve Sevgi ile devâm eder.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi