T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 3 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ | ||
|
Bu sütunda ara-sıra kaleme aldığım 'îmâ' dolu satırlar, bazen çaplarının çok üstünde bir işlev ve anlam kazanıyor ve yol açtığı gerekli-gereksiz kimi tepkiler dolayısıyla, doğrusunu isterseniz benim için hem öğretici, hem tanıtıcı, hem de eğlendirici bir veçheye bürünmekte gecikmiyor. Bendeniz seviyorum bu tür yazıları. Hatta, sebep olduğu tepkisel tutumların 'aracı' kılındığı kimi alanların (örneğin, 'şiir') bir kelime 'çöplüğüne/mezbahasına' dönüşmesindeki traji-komik unsurlara bakarak da, inanın, çoğu zaman bayılıyorum.. Haksız da sayılmam hani: Bazen, işaret ettiği ve yöneldiği adreslerle hiç alâkası olmayan, yazarken aklımın ucundan dahî geçmeyen kimi kişilerden, mahfillerden yansıyanlar karşısında kendimi tutamıyor, salıyorum makaraları.. Böyle durumlar, aynı zamanda bazı şeyleri de gün ışığına kavuşturuyor: Örneğin, önüne atılan yemi sersem tavuk gibi dünyanın en nefis nişastası sananların 'düşman belleme' kevgirine dönmüş tepki mekanizmalarını harıl harıl çalıştırmakla kalmıyor, her 'îmâ'lı dokunuş, kimilerini çarçabuk 'panik-atak' derslerinin en güzel, en hoş malzemesi hâline de getiriyor. Bakıyorum da; bir anda kulaklar dikiliyor, gözler büyüyor, tırnaklar fırlıyor yerinden, boynuzlar uzuyor!.. Sûretin altındaki sîret fâş oluyor! Başka neler olmuyor ki: 'Kış uykusu'na yatmış çöl ayısı bile ininden fırlıyor! Yağmurdan kaçarken doluya tutulan yorgun sıçan, 'kaderiyle oynuyor'! 'Pastırma koklayan' kurnaz tilkiyse yine avucunu yalıyor! Sahte incilerin, esasen üstü cilâlı birer teneke kırıntısı olduğu vuzûha kavuşuyor böylelikle! Okuduklarına sui zan'la yaklaşanların takkesi düşüyor ve kellikleri ve dahî fodullukları meydana seriliyor! Aslında, belki de hepsinden önemli, anlamlı bir şey daha oluyor: Bazı 'kuşkonmaz'ların alınganlıkları kendi bilecekleri bir iş ama, bu tür yazılar, bazen bir taşla birkaç 'kuş' vuruyor ve dolaylı da olsa kimilerine 'haddini', 'hududunu', 'yerini', 'konumunu' bildirmekte gecikmiyor! Özetle, zokayı yutuyor bazıları!.. 'Fena hâlde Leman' durumları yani.. Öte yandan, 'îmâ'lı yazılar, okuyanın dikkat kesilme kalitesini, yoğunlaşma becerisini, beklentilerini ve dahası varoluş koordinatlarını vermesi bakımından da önemli bana sorarsanız.. Zira, algı yanılmalarını ve körlükleri, anlama-kavrama-muhakeme etme malûllüğünden muzdaripliği, bu arada alıngan-özürlü-kompleksli-hastalıklı tiplerin öküz altında kendi fotoğrafını arama gayretkeşliğini gösterdiği gibi, zekâ fışkıran ve leb demeden leblebiyi anlayan kimi beyinleri de ortaya çıkarıyor.. Bu yüzden diyorum ki: Benim canım 'îmâ'm; sen nelere kâdirsin; bak gördün mü geçenlerde yaptığını! Bir güneş gibi nasıl aydınlattın, nasıl da parlattın tıfılların yüzlerini!.. "T"nin, "E"nin ve hatta "Ğ"nin gıkı çıkmazken, aşağılık kompleksi ve tepkisel güdülerine yenilip meydana atılanların hâl-i pür melâlini ancak senin sayende izleyebildik.. Sevgili 'îmâ'm; işte bu yüzden seviyorum seni! Ve biliyorum ki; hiçbir zaman ödeyemeyeceğim sana biriken borcumu!.. Vallahi, başka ne diyebilirim ki?..
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |